Sayfa Yükleniyor...
Sene 1973.
Osman askerden dönüşte bulunduğu şehirden İzmire gidip, eniştesinin çalıştığı fabrikada işe giriyor. Askerliğini yapan ve işi olan her genç erkek gibi ablası tarafından Artık sende evlen, yuvan olsun, yaşın geldi diye sürekli sıkıştırılıyor. Küçükken annelerini kaybettikler için abla anne görevini üstlenmiş durumda. Mahalleden ablasının gösterdiği birkaç kızı bu kilolu, bu kısa, bu uzun gibi bahanelerle reddediyor ancak ablası pes etmiyor başka başka alternatiflerle her gün karşısına çıkıyor.
İşyerinde samimi olduğu arkadaşı İbrahim ile bir gün bu konularda dertleşirken Evlilik öyle kolay bir şey değil ki. Sonuçta bir ömür beraber olacağın kişiyi sevmen lazım diyor. İbrahim de ona Benim hanımın bir arkadaşı var. Çok iyi bir ailenin kızı. Kendisi de hanım hanımcık, eli yüzü düzgün, evine ve eşine sahip çıkacak biri. Onu bir kez görmeni isterim diyor. Osman arkadaşına Sende mi ablamlar gibi beni sıkıştıracaksın? diye gülerek sarılırken, Ben senin iyiliğini istiyorum. Bir kere görmende ne sakınca var diyor İbrahim.
Edaviye 17-18 arasında genç, güzel bir kız. Büyüyüp serpildikçe mahalledeki birçok teyzenin ilgisini çekiyor. Birçok teyzenin dedim çünkü o dönemde evliliklerin çoğuna anneler karar verici. Her gün mahallede bir komşudan ya da komşular aracılığı ile başka semtlerden, annesine Bizim oğlan askerden geldi, işi de var. Şunları bir görüştürsek diye talipler geliyor. Ancak Edaviye gördüklerini bunun boyu kısa, bunun saçı yok, bunun hareketleri çok kaba diye reddediyor, kimseyi beğenmiyordu. Annesi benim kız bu gidişle kesin evde kalır diye komşulara dert yanıyor ama kızını da istemediği bir evliliğe sürüklemek istemiyordu.
Edaviye mahalleden Selvi ile samimi. Temizlik ve yemekten arta kalan boş zamanlarında Selvinin evine gidip dertleşiyorlar. Selvi eşinin arkadaşı Osmandan bahsediyor. Yakışıklı, düzgün biriymiş. Kimseye de kafasını kaldırıp yan bakmıyormuş. Benimki söyledi. Çok talibi de varmış ama kimseyi beğenmiyormuş, bir kere görüşseniz diyor. Edaviye Aşk olsun sana Selvi, annemlerin baskısından kaçıp sana geliyorum, senin yanında rahat ediyorum, bari sen yapma diyor. Selvi ısrar etmiyor ama vazgeçmiyor da.
Bir gün yine Edaviye, Selvi tarafından çay içmeye çağrıldığında tereddüt etmeden gidiyor. İçeri girdiğinde de evde Selvinin yalnız olmadığını görüyor, geri dönmek istiyor ama Selvinin ve eşi İbrahimin ısrarı ile bir çay içimlik içeri giriyor.
Oturma odasında, divanın kenarına oturduğunda, içeride çay içen misafir İbrahim tarafından Bu Osman, işyerinden arkadaşım, kendisi bir çay içmek için uğramıştı diye tanıtılıyor. Küçük, hızlı, utangaç bakışlarla birbirlerine bakıyorlar. Zaman insanların yeni tanıştıkları birinin gözüne çok da uzun süre bakmadıkları bir zaman. Osman, ela gözlü, başındaki tülbentten açık kahve bir perçem saçı beyaz yüzüne dökülen, bir ressam gibi düzgün çizilmiş kaşları, kirpikleri ve minik burnu ile sesini yükseltmeden konuşan, başı sürekli önünde bu kızı gördüğünde kalbinin daha hızlı attığını, onunla daha fazla konuşmak isteği ile dolu olduğunu görüyor.
Edaviye ise kesinlikle duygularını belli etmeden duruyor, içeri girerken söylediği gibi sadece bir çay içimlik oturup, tanıştığımıza memnun oldum efendim diye Osmanın elini parmak uçlarından sıkarak ayrılıyor.
Çıkarken onu kapı önüne kadar yolcu eden Selvi, Nasıl kız, beğendin mi? diye göz kırpıyor. Edaviye kızarmış yanakları ile bir şey demeden, sadece gülüp onu öpüyor, görüşürüz diye hızlı adımlarla evine doğru koşuyordu.
Osman, İbrahimden bir sigara istiyor. İbrahim İyi de sen sigara içmezsin ki diyor sigarayı uzatırken. Titreyen eli ile çakmağı bile yakamıyor. İbrahimin yaktığı sigaradan derin bir nefes alıp pencereye üflerken Beni beğendi mi acaba? diye soruyor.
Devamı yarına...