Sayfa Yükleniyor...
Suriyeli sığınmacılar ile ilgili farklı farklı görüşler var.
Ne işleri var bu ülkede gitsinler kendi ülkelerini savunsunlar, savaşsınlar, korkaklar diyen bir kesim var.
Bunların derdi savaştan kaçmak değil, savaş bahane, kaçıp daha rahat yerlerde yaşamak istiyorlar diyen var.
Bunlar ülkemize iyice yerleştiler, yarın öbür gün işlerimizi de elimizden alırlar diyen var.
Kardeşim buraya ya da Avrupaya kaçanlar zenginler, esas fakirler orada kaldı diyen var.
Kimin kimi öldürdüğü belli olmayan bir ortamda düşman kim? Kime karşı savaşacaklardı. Bende olsam kaçardım diyen var.
Çoluk çocuk bombaların, kurşun seslerinin arasında durulur mu? Yazık değil mi o çocuklara diyen var.
Onlar bizim misafirimiz, onlar için elimizden gelenli yapmalıyız diyen de var.
Bunlar bulunduğumuz birçok ortamda etraftan duyduğumuz şeyler.
Kendi adıma savaştan kaçan insanlara elimizden geldiğince yardım etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Onlara yardım etmeli, kalacak yer, yiyecek yemek ve sağlıktan faydalanmaları için imkan vermeliyiz. Onları ne halleri varsa görsünler deyip bir kenara koymamalıyız.
Ancak!
Ancak bu ülkenin kötü bir tecrübesi de var. 1989 yılında Bulgaristandaki baskıdan kaçarak ya da kaçırtılarak Türkiyeye gelen insanlarla ilgili birkaç şey yazmak istiyorum. O dönemde lise son sınıf öğrencisiydim ve üniversiteye başlayacaktım. Üniversite sınavında puanım Ege ya da 9 Eylül Üniversitesini kazanabilecek kadar yüksekti. Ancak sonuçlar açıklandığında çok daha aşağıda bir tercihime Uludağ Üniversitesine yerleştirildiğimi gördüm. Bulgaristandan göçenlere her üniversite ve fakülteden kontenjanlar açıldığı için her Tıp Fakültesinin puanı 20 puan birden artmıştı. (merak eden araştırsın) İsteyen herkes istediği fakültede okuyabilir denildiği için Bulgaristanda hastanelerde hademelik yapan, personel, sağlık memuru, hemşire ya da tesadüfen iki Latince kelime bilen herkes Valla ben orada Tıp okuyordum. Ama diplomamı alamadım demiş, dostlar alışverişte görsün diye yapılan basit bir sınavla istediği fakülteye girme hakkı kazanmıştı.
Sadece Uludağ Üniversitesinde 30 tane Bulgar Göçmeni vatandaş vardı.
Devlet onlara burs verdi, ev verdi, (Bakınız her ildeki göçmen konutları) okuttu.
Onlar da bizim gibi doktor oldular, Türkiyede çeşitli hastanelerde şu anda görev yapıyorlar.
Şimdi şunu diyebilirsiniz; Ne var kardeşim! Kötü mü oldu? Onlar da Türk asıllıydılar. Okumasınlar mı?
Peki bende şunu sorayım o zaman. Bu ülkede doğmuş, yaşayan esas vatandaşının ne suçu vardı? Bu uygulama yüzünden Türkiyede doğmuş, yaşayan esas vatandaşlardan 30 kişi Uludağ Tıpa girip doktor olabilecekken olamadı!
Diğer fakülteleri de katalım binlerce kişi yapar.
Suçları neydi? Bu ülkede doğmuş olmak mı? Göçmen olmamış olmak mı?
Bunu niye yazdım ki şimdi? Az önce bir haber okudum; Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı Türkiye de okuyan Suriyeli öğrencilere, okudukları süre boyunca her ay karşılıksız bin 200 lira para verecekmiş Bu haber doğru mu bilmiyorum. Çünkü her şeye muhalif bir gazete de yazıyordu. Gerçi gazeteler ikiye ayrılmış olduğundan hangi haber doğru şüphe ile yaklaşıyoruz ama
Eğer bu haber doğruysa olan yine esas vatandaşa oldu. Bu ülkenin esas vatandaşı öğrencilere bu imkan tanınmıyorken misafirlere neden böyle bir imkan tanınıyor?
Yazık değil mi esas vatandaşa?