Sayfa Yükleniyor...
Ne diyeceğimi, ne yazacağımı ilk defa bilmiyorum. Oysa ben kelimeler ile oynadığımı, kendimi tutamayıp uzun uzun, sayfalarca yazı yazdığımı bilirim.
Ama bu gün ilk defa ne diyeceğimi, ne yazacağımı bilmiyorum.
Sadece bu resme bakıyorum.
“Bu ben de olabilirdim” diyorum kendi kendime. İçimi bir öfke kaplıyor, yumruklarımı sıkıyorum, tırnaklarım derime batarken dilime bir şeyler geliyor ama yazılacak şeyler değil!
İlk defa susuyorum.
Tıpkı benim gibi şu anki pozisyonunu, kazandığı parayı, gelecekte kazanacaklarını kaybetmekten korktuğu için susan, olanları görmezden gelmeyi tercih eden birçok meslektaşım gibi... Herkese de haksızlık etmeyeyim; bazıları “Yeter artık!” “Sağlıkta şiddete son” “Bu son olsun!” diye bir iki paylaşım yapıp kendini bir şeyler yaptığına ikna edecek.
Saldırıya uğrayan doktorların mensup olduğu meslek derneği ‘Şiddet ve Kınama’ başlığı ile “Sivas ve İstanbul’da meslektaşlarımıza yapılan saldırıyı lanetliyor; sağlık çalışanlarına yönelik şiddete karşı daha etkili önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesi umuduyla kendilerine acil şifalar diliyoruz” diyecekler o kadar!
Eee peki lanetleyince geçiyor mu? Hayır.
Yani lanetlemekten, birisinin bir şey yapmasını umut etmekten öte yapacağımız bir şey yok mu?
Kendisi de çocuk hastalıkları uzmanı olan Sağlık Bakanı bu resme bakınca ne düşünüyor çok merak ediyorum. Bu resim için ‘Hasta memnuniyeti merkezli sağlık hizmeti’nin zirvesi diyebilir miyiz mesela? 58 yaşındaki doktoru bayıltıncaya kadar döven, burnunu, yüzünü korumak için kapattığı ellerindeki tüm parmakları kıran hasta yakını yeterince ‘memnun’ olmuş mudur? Şayet olmadıysa sonraki aşama nedir acaba?
Sevgili meslektaşlarım, bayanlar baylar; 2019 itibari ile mesleğimizin geldiği durum bu resimde hepinizin gözünüzün önünde.
Bu resme iyi bakın!
Bu resimde kırılan bir burun, birkaç parmak değil bir mesleğin onuru. Yerlerde bayıltılıncaya kadar sürüklenen, dövülen sadece bir branşın uzmanı değil tüm doktorlar!
Sağlık hizmeti doktorlar olmadan yürütülmez. Birazcık onurumuz, birazcık gururumuz varsa bu işe gerçekten ‘dur’ demeliyiz artık. Meslek dernekleri, odaları artık ‘vaka’ tartışmak yerine bu olayların bir daha tekrarlanmaması için toplantılar yapmalı, bir araya gelip bu konuda ‘lanetlemek’ ten ve ‘inşallah birileri bir şey yapar’dan öte somut şeyler ortaya koymalı.
Ne diyeceğimi, ne yazacağımı ilk defa bilmiyorum.
Sadece bu resme bakıp kahroluyorum. Siz de iyi bakın bir gün kendimizi bu resimdeki gibi görürsek şaşırmayalım.