Sayfa Yükleniyor...
Ukraynaya ziyaretimizin sebebi olan gelin ve damadın romantik ve filmlere konu olacak karşılaşmalarını anlatıyorduk.
Özgürlük Meydanında 29 Kasım 2013te başlayan ve 23 Ocak'ta 5 kişinin ölmesi ile daha da tırmanan olaylarda yüzlerce kişi Polis ve Rusya yanlısı keskin nişancılar tarafından öldürüldü.
Meydandaki olaylarda, videosu ve fotoğraf makinesi ile çekim yapıp muhaliflere propaganda amaçlı video ve fotoğraflar hazırlayan Damat Denis, bu esnada nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla kasığından yaralanıyor. O dönemde yaralananlar, hükümete karşı çıkan teröristler olarak görüldükleri için hastaneye gidip tedavi olamıyorlar. Gizli polisin ya da iktidar taraftarları kişilerin, yakaladıkları pek çok göstericiyi ellerini arkadan bağlayarak Dinyeper Nehrine attığı bir dönemden bahsediyoruz.
Kiliselerde ya da gönüllü doktorların kendi imkanları ile yaptıkları tedavi ile yaralananlar iyileştirilmeye çalışılıyor. Ancak pek çok kişi bu dönemde yeterli ve uygun ilaç ve tedavi verilmemesinden dolayı hayatını kaybediyor. Estonya, Polonya, Slovenya, Romanya gibi pek çok komşu ülke o dönemde insani yardım amacıyla yaralıları kabul edip tedavi ediyor.
Durumu gittikçe kötüleşen, ateşi ve bulantı kusmaları çıkan Denis, gelin Ulyananın tercümanlık ettiği Estonyalı doktorlar tarafından alınıp götürülüyor.
Estonyada ameliyatla kurşunu Denisin kasığından çıkartıyorlar. Ama esas kurşunu kalbine yemiş kimse fark etmiyor. Ulyana gönüllü olarak başında bekliyor. Sohbet, muhabbet ilerliyor. Zaman geçiyor, doktorlar Denisi taburcu etmek istiyorlar. Denis, "Abi ben biraz daha kalayım be, kendimi kötü hissediyorum" diyor. Estonyalı doktor bir an "Ulan acaba içerde makas, pens falan mı unuttuk" tereddütüne düşse de gençlerin aslında birbiri ile vakit geçirmek için hastanede yatmak istediklerini anlıyor ve "Bu gönüllü kızımız bu genci nasıl tedavi edeceğini öğrendi, onun başında biraz daha kalmalı" tavsiyesi ile onları bir rehabilitasyon merkezine gönderiyor.
Meğer ilk görüşte sadece Denis değil Ulyana da kendini inandığı düşüncesi için fedakarca kurşunların önüne atan bu delikanlıya vurulmuş. Hasılı gençler bu rehabilitasyon sürecinde birbirlerini rehabilite ediyorlar.
Denis iyileşip, karşı çıktıkları iktidar da devrilince ülkeye dönüyorlar.
Denis yönetmen ve Ulyana- onlar Ula diyorlar- kareograf. Beraber devrim sırasında çektikleri görüntülerin üzerinde çalışmaya başlıyorlar. Onu yayınladıktan sonra kendilerini bir boşlukta hissediyorlar.
Ne yapalım, ne yapalım? diye düşünürken, hem iş hem de eğlence olsun diye bir şey yapmaya karar veriyorlar. Kendileri kadar sıra dışı bir kameraman (Vlad Demchenko) ve bir Romanyalı gazeteci-yazar (Patricia İftane) ile beraber, otostopla, çok az bir paraya, Ukraynanın çevresindeki 5 ülkeyi gezmeye, yolda yaşadıklarını çekmeye ve fotoğraflamaya, yazmaya karar veriyorlar. Aslında gerçekte sınırların olmadığını, sınırların sadece bir çizgiden ibaret olduğunu, insanların "sadece insan" olduğunu, birbirinden farklı olmadığını göstermek, politikacılara "Kendi çıkarlarınız için halkları birbirine karşı kullanmayın" mesajı vermek amacı ile Ukraynadan yola çıkıyorlar.
Toplamda sadece bin euro paraları var ve bu paraya 150 gün ve beş ülke gezmeyi planlıyorlar.
İlk durak Romanya, sonra Bulgaristan ve Türkiye. İstanbulda yaklaşık 1 ay kalıyorlar. Sonra otostopla İzmir'e ulaşıyorlar. Sıcak bir ağustos akşamında spor amacı ile bisiklet süren genç, yakışıklı, karizmatik, sportif ve yüreği insan sevgisi ile dolu biri, onları, Narlıdere- Balçova arasında bir noktada, otobanın yanındaki küçük yolda otostop çekerken görüyor. Gençlerin saç stilleri, kıyafeti, fiziksel görüntüleri ile yabancı olduklarını tahmin ediyor. Otobanda otostop çekenler çok olur da bu yan yolda bu gençler nereye gidecekler ki? diye meraklanıyor. Gençler hayrola? Nereden geldiniz, Nereye gideceksiniz? diye soruyor. Ukraynalıyız. Çeşme'ye gitmeye çalışıyoruz diyorlar. İyi ama buradan Çeşme'ye gitmeniz biraz zor. Otobana çıkmanız lazım diyor. Gençler otobanın kenarındaki yüksek dikenli tellere çaresizce bakıp Buradan çıkamayız ki diyorlar. Narlıdere ya da Üçkuyular otoban girişine giderseniz oradan Çeşmeye rahatlıkla araç bulursunuz diyor. Diyor ama bir taraftan da gençlerin yorgun, solgun ve kirli yüzlerindeki çaresizlik, sırtlarındaki kilolarca ağırlık dikkatini çekiyor.
Lanet olsun içimdeki insan sevgisine deyip Burada bekleyin arabamı alıp geliyorum diyor.
Peki kim bu genç?