2

Gitar, Afrika ve Mutsuz Gezginler


  • Oluşturulma Tarihi : 04.12.2015 08:43
  • Güncelleme Tarihi :

TOBB sunumunda yaşadıklarımız ile ilgili yazılarımıza devam ediyoruz.

Bu konuyu çok mu uzattım?

Çok değerli vaktinizi almayacağım. Ama bir anımı daha anlatmadan bu konuyu kapatmayayım diyorum.

İkinci konuşmacı ünlü gitar sanatçımız Ahmet Kanneci bir önceki konuşmacıya nazaran çok sakin bir ses tonu ile abartıya kaçmadan, Şanlıurfa Halfeti de banka memuru bir babanın sanata ilgi duyan oğlu olarak başlayan çocukluğundan, önce Hacettepe Tıp, daha sonra ODTÜ mimarlığa uzanan, daha sonra müziğe olan ilgisi nedeniyle hepsini bir kenara bırakıp İspanya Hükümeti’nin bursu ile İspanya’ya gidip gitarın önde gelen sanatçılarıyla devam eden çalışmalarından bahsetti. Kendisi onlarca ödül, fahri doktora ve dört üniversitede konservatuvar kurmuş olmasına rağmen konuşmasında, ‘Ben şuradan şu bursları aldım, şu ödülümün şöyle bir hikayesi var, İspanyollara şunu dedim, İngiliz Kraliyet ailesine beni çok sever vs…’ gibi şeyleri anlatmadan sadece öğrencilere, ‘Sevdiğiniz bir işi yapın, hem hayatınızı kazanırsınız, hem de hayatınız güzel geçer’ diye özetleyeceğim tavsiyelerde bulundu.

O sakince bunları anlatırken ilk konuşmacı salonun hemen dışında sesi içerden net duyulacak şekilde, yüksek sesle havasını atmaya devam ediyordu.

İki insan arasında ne kadar büyük bir fark vardı.

Bir yanda ilkokul mezunu sonradan görme, paralı, sürekli hava atan, ‘ben şu ödülü aldım’, ‘Üniversiteliler önümde iki büklüm’ diye bağıran, şov yapan bir adam, diğer tarafta Üniversiteler bitirmiş, fakülteler kurmuş ama ‘60 yaşıma yaklaşırken kendi kendime neden sanatı seçtim. Acaba diğer alanlarda çalışsam daha iyi bir hayatım olabilir miydi? Daha para kazanabilir miydim?, Evet, olabilirdi, belki çok daha fazla kazanırdım. Ama sanırım şu andaki kadar mutlu olmazdım’ diyen bir adam.

Orada ‘hangisi olmak istersiniz?’ diye gençlere sorulsa eminim ki ezici çoğunluk güzel şov yapan ilk konuşmacıyı seçerdi.

Ahmet Bey bana son derece sakinlemiş, rahatlamış, Afrika’da geziye hazır bir topluluk bıraktı.

Öğrenciler konuşmacı seçiyorlar mıydı bilemiyorum  ama salonda güzel bir kalabalık vardı. Son derece şık takım elbise giyinmiş, ince bıyıklı, kirli sakallı, tok sesli ve işine hakim görünen sunucu, ‘O öyle bir doktor ki her şeyi bir kenara bırakıp Afrika’da muhtaç insanlara yardıma gitmiş, öyle bir doktor ki Afrika’da dünya sünnet rekoru kırmış, ailesinden uzakta bir yıl geçirmiş’ gibi cümleler içeren anonsu ile salonu öyle bir coşturdu ki, o gazı alıp  sahneye geldiğimde ‘nerde mikrofon, çabuk bana mikrofon’ diyecek kadar konuşmaya hazırdım.

Bana mikrofonu verirken ‘Gerçi ben sünnet oldum ama ne olur ne olmaz ben hemen kaçayım’ diye espriyi de patlattı. Salondaki herkes kahkahalarla güldü.

Konuşmacıyı sunma işi ayrı bir maharet, o anda bunu çok daha iyi anladım.

Mikrofonu alınca gerisi geldi. Erdinç’le özenle seçtiğimiz resimler ile desteklenmiş konuşmamızda öğrencileri Türkiye’den alıp Darfur’a, oradaki hastaneye, hastalara, yaşadığımız ilginç anılara yani kısaca oradaki yaşantıya götürdüm.

Zaman zaman ağlayanlar oldu, zaman zaman güldürdüm onları.

Konuşmanın sonlarına doğru sallana sallana, şapkalı uzun boylu bir erkek ve iki kız girip en öne oturdular.  Onların benden sonra konuşacak olan ‘Gezginler’ olduğunu tahmin ettim. Afrika’yı anlattım diye mi, yoksa onların anlatacağını önceden anlatım da onlara ilginç bir şey mi kalmadı bilemiyorum, yüzleri asıktı, konuşmanın geri kalanında mutsuz bir şekilde oturdular.

Benim açımdan çok eğlenceli bir 45 dakika oldu. Süremi aşmadım.

Hocalarımızdan biri bize teşekkür ederek günün hatırasına plaket verdi. 

Öğrencilerle hatıra fotoğrafı çektirdik.

Mutsuz gezginleri dinlemedim.

Onlar konuşurken biz sonraki konuşmacı, hayata sıfırdan demeyelim ama 1-0 başlayıp yükselmiş, büyük bir şirketi yöneten Vedat Yakupoğlu  ile tanıştık, konuştuk.

Çok sempatik ve enerjik bir insandı.

Devam etsek mi yarına acaba?

Gitar, Afrika ve Mutsuz Gezginler
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan