2

Hamsi Tava ve Lağos


  • Oluşturulma Tarihi : 25.11.2015 07:47
  • Güncelleme Tarihi :

Bir arkadaşımla buluştuk.

Daha yeni tanışıyoruz ve ilk defa akşam yemeğine çıkacaktık.

‘Nereye gidiyoruz’ dedi. Her gece başka bir mekana giden birisi değilim. En sık gittiğim, en sevdiğim arkadaşlarımdan Mehmet Ali’nin yeri olan, Sahil evlerindeki ‘Sahil büfe’, salaş bir balıkçı. Mehmet Ali kırk yıldır bu işi yapıyor. Kendine has tarifi ile yaptığı kılçıksız sardalye ya da mısır unlu hamsi tava yemeye doyamadığım yemeklerden. Birkaç eski masa ve sandalyenin olduğu dip dibe olduğu bu mekanda, sıcacık, içten bir dostlukla bezenmiş servis ve mezeler ayrı güzel bir hava veriyor.

Ama en önemlisi de çok lezzetli bir şeyi yerken, kazık da yemiyorsunuz.

Yine de ilk defa yemeğe çıktığım birini oraya götürmek karşıdaki kişide ‘Bu adam cimri, beni kötü bir yere getirdi’ diye bir fikir oluşturabilirdi. Sonuçta kadınlar görselliğe çok önem verirler.

‘Senin istediğin bir yer varsa oraya gidelim’ dedim. O da sanki bunu bekliyormuş gibi ‘Levent Marina’da çok güzel bir Balıkçı var’ dedi.

‘Peki’ deyip yola çıktım. İlk buluşmada ‘yumuşak başlı, kızın isteklerine göre hareket eden, onu memnun etmeye çalışan adam’ profili çizmek önemlidir. İlk geceden alınan pozitif neticeden sonra gerçek yüzünüzü daha sonraki buluşmalarda göstermek daha mantıklıdır. Yani içinizde bir hanzo varsa bunu ilk geceden göstermeyin. Yani en azından ben böyle düşünüyorum. İlişki koçlarına sorarsanız hepsi başka başka şeyler önerirler. Mesela bazıları ‘Neyseniz o olun ‘ falan derler, sakın ola öyle bir şey yapmayın. Eve eli boş dönersiniz.

Kadınlar hayallere aşıktırlar. Karşısında bir öküz varsa onu beyaz atlı, pembe panjurlu saray vaad eden, romantik, centilmen, fedakar, cefakar bir prens olarak düşünmek ister. Ne kadar farklı bir adam portresi çizebilirseniz o kadar kazançlı olursunuz.

İnanmıyorsanız bir kadına ‘Sen kocanın gerçekte böyle olduğunu bilsen evlenir miydin?’ diye  sorun.

Cesareti olan da cevabını bana yazsın

‘Eee anan baban nasıl, ne var ne yok, bu arada İzmir’de havalar da güzel gidiyor değil mi?’ diye havadan sudan konuştuk.

Deniz kenarında, dalgaların usulca vurduğu kıyıda, yan yana duran 5-6 restoran arasında en lüks olanına girdik.

Kapıda uzun boylu, takım elbiseli, vakitlerinin çoğunu tek sermayeleri olan vücutlarını geliştirerek harcadıkları belli olan, böyle mekanlarda adlarına ‘vale’ denilen birkaç delikanlı vardı. Biz kapıya yaklaştığımızda biri benim kapımı, diğeri de yanımdaki kız arkadaşımın kapısını ‘Buyurun’ diye nazikçe açtılar. Benim tarafımdaki arabamın anahtarını ‘Arabayı park edelim efendim’ diye aldı. Biz Restorana girerken onlar arabayı park yerine çektiler.

Bizi karşılayan garson gözlerimin içine ‘Bu adam ne kadar bahşiş verir acaba?’ diye derin derin baktı. Bende eski garsonum. Bilirim bu işleri. Garsonla bir bağlantı kurarsanız hem servis daha iyi olur, hem de size iyi, taze yemek yada balıkları tavsiye edebilir.

 ‘Seni bir yerden tanıyor gibiyim’ dedim. Halbuki tanımıyorum.

‘Belki daha önce geldiğiniz zamanlardan hatırlıyorsunuzdur efendim’ dedi.

‘Yok, ben bir yıldır Yurtdışındaydım’ dedim.  ‘Uzun zamandır yurtdışındaydım’ demek  ‘Yani mühim biriyim bak’ diye gizli bir mesajda içeriyor.

Allahtan adam ‘Neredeydiniz efendim?’ diye sormadı.

Çünkü daha önce ‘Neredeydiniz efendim’ diye sormuştu garsonun biri. Kamerun dediğim de adam Şakır şakır Fransızca konuşmuş, benim karizma yerle bir olmuştu.

‘Seni hastanede mi gördüm acaba diye düşünüyor’ gibi yaptım.

Oltaya takıldı. ‘Doktormusunuz?’ dedi. 

‘Keyifle ‘evet’dedim.

Neticede bu işler ‘Biraz da ye kürküm, ye’ meselesidir. Ünvana göre, arabaya göre, ya da ünlü olup olmamaya göre hizmet kalitesi değişebilir.

Masaya oturduk.

Garsonla aramızda oluşan sıcak girişten sonra ‘Ne tavsiye edersiniz?’ diye sordum.

‘Valla bana sorarsanız ben hamsi tavayı yerim. Bizim içerde bir ablamız yapıyor, parmaklarınızı yersiniz’ dedi.

Ben ‘Tamam’ dedim. Karşımdaki yüzünü ekşitti. ‘Ben füme ve beyaz şarap ile fırında pişmiş lağos balığı istiyorum’ dedi.

‘Garson harika seçim efendim’ dedi.

Uzatmayalım. Yemeğimiz geldi. Benim hamsi tava harikaydı, ablanın ise ‘Lağos balığın da deniz mahsülleri sosu fazla kaçmıştı ve balığın doğal tadını bozmuş’muş. En azından O öyle söyledi. Hesap geldi. Hakikaten ‘sos fazla kaçmıştı’. O kaçan sos bize geçmişti.

‘Ah ulen ne vardı Mehmet Ali’nin Sahil büfesinde yiyeydik. Zorlasak Lağos da yapardı’ dedim kendi kendime.

‘Kız ne oldu canım?’ dedi.

‘Hamsi acıydı biraz. Yaktı içimi, onu dedim’ deyip çıktık.

Hamsi Tava ve Lağos
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan