İçsesimi Karanlıkta İkna Çabalarım


  • Oluşturulma Tarihi : 29.11.2017 06:33
  • Güncelleme Tarihi :
İçsesimi Karanlıkta İkna Çabalarım yazının resmi

Telefonun alarmı çaldığında nasıl bir rüya gördüğümü hatırlamıyorum. Ama güzel bir rüya olmalı ki alarmın çalmasından pek de hoşnut değildim. Bir taraftan el yordamı ile telefonu bulmaya çalışırken diğer taraftan ‘Yanlış bir saate mi kurdum acaba saati’ diye tereddüt ediyorum. Çünkü henüz her yer karanlık.

Alarmı yanlış saate kurup, o hızla, sabaha karşı, henüz hastanede nöbetçiler dışında kimse yokken işe gittiğim zamanları da bilirim. O uyku sersemliği ile olan trafiğin olmadığı boş yollardan bile şüphelenmeden varmıştım.

Bugün bulmak zor olsa da bir şekilde telefonu bulup alarmı durdurdum. Ne yazık ki doğru bir saat ve işe gitmeye hazırlık için az bir vaktim vardı. Saati aradığım süre içinde üşümüş olan elimi tekrar sıcacık yatağın içine telefonla beraber alıp beynin uyanmış bedene eşlik edebileceği zamana kadar biraz etrafa bakınıyorum. Karanlık. Her yer… Aklıma rahmetli Kayahan’ın ‘Karanlık, hep karanlık. Yeter artık Yeter!’parçası geliyor.

Hayır, düşündüğünüz gibi tembel biri değilim. Bugün çalışma günü değil tatil günü bile olmuş olsa yine erken uyanırdım. Fazla uyku ile aram pek iyi değil yani. Ama bu hava? Hava da işe gitmek için pek motive edici değil ki!

Eskiden, yani saatlerin kışın bir saat geri, yazın bir saat ileri alındığı dönemlerde de akşam saat dört civarında hava karardığı için ‘Bu saat uygulaması ne saçma bir şey. Tasarruf sağlıyor mu ki?’ diye kendi kendime sorduğumu çok net hatırlıyorum.

Hükümetimiz de Amerikalı Benjamin Franklin’e ait olan ve yaklaşık bir asırdır uygulanan bu uygulamayı geçen yıl iptal etti. ‘Bundan gayrı saatler bir ileri bir geri alınmayacak’ dediler. Hoş ‘Bundan sonra saat falan olmayacak’ deselerdi kimsenin pek itiraz edeceğini de sanmıyorum. O dönemde Amerikalılar ile henüz ilişkilerimiz iyi olduğu için aynı zamanda eski bir Amerikan başkanı olan bu zat-muhtereme yönelik bir protesto diye düşünmedim.

Nitekim saat uygulamasının rafa kaldırıldığı gün elektronik cihazlar yani cep telefonları ve bilgisayarların beyni, saatlerin geri alınmasına ayarlı olduğu için kendilerini otomatikmen geri aldılar. Herkes uyanıp birbirine ‘Günaydın’ yerine ‘Saat kaç acaba?’ diye sordu mesela. Bu bilinmezlik günün ilerleyen saatlerin aydınlığa kavuştu.

Efendim bu fikri ileri sürenler “Yazın saatlerin bir saat ileri, kışın ise saatlerin bir saat geri alınmasının tek nedeni gün ışığından daha fazla yararlanarak elektrikten tasarruf etmektir. Milyonlarca kişinin 1 saatliğine de olsa elektriği kullanmaması çok büyük tasarruf sağlar. Bu yüzden her yıl düzenli olarak bahar başlangıcında yaz saat uygulamasına, sonbaharda ise kış saat uygulamasına geçilir” diyorlar.

Peki, biz geçen yıl geçmedik ne kazandık?

Efendim; İstanbul Teknik Üniversitesi, kalıcı yaz saati uygulamasının birinci yılının sonuçlarını raporlaştırmış. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na sunulan raporda, uygulamanın elektrik tüketimini bir milyon 308 bin megavat/saat azalttığı belirtilmiş. Bu tasarrufun maddi karşılığı, tek zamanlı tarifeler için 539 milyon lira, üç zamanlı tarifeler için ise 802 milyon lira olarak hesaplanmış.

Raporda, kalıcı yaz saati uygulaması sonrasında sabah 06.00 ile 09.00 saatleri arasında elektrik tüketiminde düşük seviyede bir artış gözlendiği belirtildi. Ancak günün diğer saatlerindeki tüketimin, sabah oluşan artışı fazlasıyla telafi ettiği, günün tamamında uygulamanın tasarrufla sonuçlandığı tespitine yer verilmiş.

Yani İTܒden araştırmacılar ‘Bu uygulama iyidir, güzeldir, karlıdır’ diyorlar. Hoş üniversitelerimizde yapılan çalışmalara şüpheyle yaklaşıyor olsam da rapor bu.

Onlar öyle diyor da ‘Ya biraz daha yat, hem daha dışarısı çok karanlık’ diyen içsesi nasıl ikna edeceğiz bilemiyorum.

İçsesimi Karanlıkta İkna Çabalarım
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan