İzmir İnsanı


  • Oluşturulma Tarihi : 29.08.2015 07:21
  • Güncelleme Tarihi :
İzmir İnsanı yazının resmi

İzmir İnsanı

Erkek olmak kolay şey azizim. Sabah kalkıyorsun, yüzünü yıkıyorsun, dişlerini fırçalıyorsun ve üstüne herhangi bir şey giyip çıkıyorsun. Öyle makyaj yapmaktı, far çekmekti, saçları fönlemekti, yok giydiğin şeyin altı üstüne uydurmaktı, yok içim görünüyor mu korkusuydu, yok bunun muayyen günü var falandı filandı. Offf yazarken bile için daraldı. Bunun yanında tembel tembel yatan kocaya yiyecek bir şeyler hazırlama ve çocuğu yedirip, içirip, giydirip okula hazır hale getirmek gibi şeyleri saymıyorum bile.

Ohhh be. İyi ki erkek doğmuşum

“Nihayet bizi anlayan bir erkek çıktı” dediğinizi duyar gibi oluyorum sevgili bayanlar. Ama erkek olmanın da ufak tefek zorlukları var bilesiniz. Örneğin sabahları kalkıp sakal tıraşı olmak. Ne kadar zor tahmin edemezsiniz. Şimdi uykulu uykulu kalkıp göbeği kaşıyarak aynanın karşısına geçiyoruz. Akşam “Bebeto” Burak Kut gibi yani “Bebek yüzlü” şekilde yatmış bizler sabah orangutandan yeni evrilmiş gibi kıllı bir şekilde aynada kendimizi gördüğümüz de “Herhalde bu kabus. Bu ben olamam” gibi bir şaşkınlık yaşıyoruz her sabah.

Başkasını bilemem ama ben oldum olası sakal tıraşı olmayı sevmem. Buna karşın sakallı halimi de pek beğenmem. Bir iki gün tıraş olmasam beni uzun süredir tanıyan dostlar “Hayrola? İyi görünmüyorsun, uyuyamadın mı? Derdin mi var?” diye sorarlar. O gün çok iyi olsam dahi psikolojik olarak çöker “Acaba hasta mı oldum” diye kendi kendime evham yaparım.

Acele ile evden çıkıp tıraş olamadığım, ama tıraş da olmam gereken bir günde yolumun üstünde Basmane’de bir berbere girdim. Beni tıraş eden berberin nazik hareketlerle yaptığı  tıraşı ve sıcak su ile karıştığında etrafa müthiş güzel bir koku veren  sabunun kokusu bana taze bir enerji verdi. Tıraştan berberin masaj yaparak sürdüğü limon kolonyası bir taraftan cildimi yakarken kokusunu içime çektim. Taze bir enerji ile koktuktan kalktım.

“Usta borcumuz ne?” diye sordum

“4 lira” dedi. Şaşırdım. Benim gibi cimri biri için uygun bir fiyat.

Yıllardır evde o kadar tıraş işkencesini boşuna çekmişim. Tıraş fırçası kullanmayıp da köpük ya da jel ile tıraş olmaya kalksan, sakal sert kaldığı için kesilirken insanın canını yakıyor. Tıraş fırçası kullansan sıcak suyudur, tasıdır temizliğidir gibi bir sürü detay. Kim uğraşır.

O yüzden o günden beri haftanın 3 günü erkenden çıkıp berberime giderim. Hem orada güzel güzel sakal tıraşımı olur, hem de yıllardır gidip gelmekten samimiyeti kurmuş olduğumuzdan bir iki lafın belini kırarız.

Bu sabah yine her zamanki gibi tıraş olmak için berber koltuğuna oturduğumda, beyazlamış saçlarını briyantinle özenle taramış, Ayhan Işık bıyıklı 70-80 yaş arasındaki bir müşteri, hemen yandaki koltuğa oturmuş, çayını yudumlarken berberle konuşuyordu.

 “İzmir insanı başkadır. Sıcaktır, rahattır, eğlenmeyi sever. Hayattan zevk alır, keyif alır. Eskiden her taraf plajdı buralarda. Her hafta mutlaka yüzmeye giderdik ailece. Pikniğimizi yapar o haftanın tüm stresini plajda bırakırdık. Ertesi haftaya taze taze başlardık” diyordu.

Genç berber bir taraftan sıcak su karıştırdığı sabunu fırça ile köpürtürken amcayı dikkatle dinliyordu.

Çayından bir yudum alan Ayhan Işık bıyıklı amca devam etti “Bak evlat İzmir insanı kimseye karışmaz. Saygılıdır. İstersen mini etek, istersen çarşafla gez dönüp bakmaz. Ama kimseyi de kendine karıştırmaz. Herkes boyun eğer İzmir insanı boyun eğmez” dedi. Heyecanlanmıştı. Çayından bir yudum daha aldı. Üst üste konuşmaktan biraz nefessiz kalmıştı. İçine derin bir nefes çekti. “Şimdi “Gavur” diyorlar ya bize bunu diyeceklerine İzmirliden bir şey öğrenselerdi. O zaman buralarda hiç kimse ölmezdi” dedi sinirle. Ardından  “burada sigara içiliyor mu” diye sordu. Genç berber biraz da utanarak “İçerde içilmiyor amca” dedi “Neyse ben bir sigara içen dışarıda o zaman” dedi ve dışarı çıktı.

Aynadan berbere bakıp “Hayrola?” anlamında göz kırptım. “Amca bizim sürekli müşteri. Gazetedeki haberlere canı sıkıldı” dedi.

“Hangi haber” dedim

“Abi hangi haber olacak ki? Her zamanki gibi yine güneyde, doğuda 8-10 kişi ölmüş” dedi.

“Her zaman ki gibi ve ölüm” bizim ülkemiz için bir “alışkanlık”tı demek ki artık.

Amcaya hak verdim o anda. “Keşke her yer İzmir gibi olsa” diye içimden geçirdim.

Keşke…

 

İzmir İnsanı
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan