Sayfa Yükleniyor...
Gazeteci olmak ne zormuş arkadaş. Bu gidişle çevremde kimse kalmayacak. 19 Ağustos 2015te başladığım köşe yazarlığı serüvenimde bazen geçmişte yaşadıklarım, bazen kafamdaki hikayeler bazen de günlük hayatımda gördüğüm, okuduğum herhangi bir olaydan esinlenerek yazılar yazdım.
Rus balıkçılar 1 ve 2 yazısında beraber Balık Avına çıktığımız arkadaşlarımdan bahsetmiştim. O gün bu gündür beni balığa davet etmediler.
Belediye Başkanı diye bir yazı yazmıştım. Narlıdere eski Belediye Başkanı İhsan Erbakışın nasıl namuslu ve dürüst bir insan olduğunu, yetim hakkı yemediğini, başkaları gibi servet yapmadığını, bu nedenle de şu anda bir kapıcı dairesinden bozma küçük bir evde yaşadığını yazmıştım. Yazı çıktığı gün de onu aramış İhsan Amca bir yerden İlkses Gazetesi bul, altıncı sayfayı oku demiştim. Denizciğim çok güzel olmuş eline sağlık demesini bekliyordum. Haber çıkmayınca ben aradım. Kendisi yazıyı beğenmiş. Ancak kızına gösterdiğinde Baba insanlar hiçbir şeyin olmadığını, elin kapısında muhtaç durumda olduğunu zannedecekler. Bu bizim için hiç hoş bir durum değil demiş. İhsan amca kimse öyle anlamaz. Senin ne kadar namuslu ve dürüst olduğun, bu nedenle para ve servet sahibi olma olanağın varken olmadığını yazmak istedim dediysem de bana gönül koydu.
Daha önce sık sık ziyaretime gelirdi, artık uğramıyor.
Her şey zenginler için, kaldırımlar bile ve İzmir metrosuna binememe maceram başlıklı yazılar yazdım. Belediyeden bir arkadaşım aradı. Abi sen de hep bizim belediyeye giydiriyorsun yazılarında. Ben seni böyle bilmezdim. Ne diyeceğimi bilemiyorum dedi. İyi de sonuçta İzmiri kim yönetiyor? Bu yazdıklarımın eksik yönlerini söyle bir başka yazı da yazarım, particilik yapmıyorum dedim. Dinlemedi.
TRT Kent FMde bir doktor, bir psikolog, bir sunucu ile beraber kadın erkek ilişkilerini tartışıyorduk. Ben bunu köşemde yazdım. Gazetem de İlişkilere farklı bir bakış başlığı ile haber yaptı. Ancak haberde sunucumuzun adı geçmiyordu. Bunu kendisini istemiyor olmamızla bağdaştırdı (ki gerçekten de kendisini istemiyorduk. Çünkü tüm program boyunca telefonu ile oynuyor, ne konuştuğumuzu dinlemediği için de konuştuğumuz konu ile alakasız ya da konuşulmuş başka bir şeyi tekrar soruyordu). Radyo müdürü ile konuştu, program bitti.
Tayt, Taciz ve Cuz-i İrade başlıklı bir yazı yazdım. Yıllardır sabahları beraber çay içtiğim arkadaşlarım gönül koymuşlar. Abi millet bizi tacizcilere destek veriyor zannedecek. Oysa biz kaç defa burada taciz edenleri dövdük karakolluk olduk, biliyor musun? dediler. Arkadaşım Suat,Abi sen yazında demişsin ki Suat duraktaki kadınları gösterip, Bak bizim kadınlara bir de Ruslara bak dedi demişsin niye yalan yazdın? dedi. Suatcığım yazıda bu cümleyi söyleyen sen değil benim! dediysem de o, yazdığımı anlamamış olmasına rağmen Valla abi bizi çok üzdün dedi.
Kırgın bir şekilde ayrıldık.
Bu gidişle hiçbir arkadaşım kalmayacak.
Belki de sorun bende. Evet evet, bence sorun bende ve yazdıklarımda. Demek ki kendimi yeterince ifade edemiyorum. Bu kadar insan durup dururken yanlış anlayacak değil ya.
Yazmasam mı acaba?