Sayfa Yükleniyor...
Üniversitelerimizden neden Nobel çıkmaz konusunda yazıları yazınca üniversiteden bazı arkadaşlarımız bize serzenişte bulundu.
Bazı okuyucular da e tabi sen hoca olamadığın için hocalara laf atıyorsun diye mesajlar attılar.
Oysa beklerdim ki senin yazdıklarının şurası yanlış, şurası abartı vs. gibi eleştiriler olsun.
Kimse gerçeklerle ilgilenmiyor.
Mardin Savurlu bir adam Amerika da Nobel aldı. Tek gündem Adam Kürt mü? Arap mı? Milliyetçi mi? HDPli mi? Şu bayrakla poz verdi, öyleyse siyasi görüşü şu, röportajda şunu söyledi, öyleyse şu vs.
Herkes aynı haberleri yapıyor, aynı şeyleri yayınlıyor. Televizyonlar adamın Savurdaki evini, Amerikadaki yaşadığı yeri, eşinin milliyetçi selamını vs. yani hep aynı şeyi gösterdiler. Kimse de Ya kardeşim bizim 200 üniversitemiz, 84 tıp fakültemiz bir o kadarda eğitim ve araştırma hastanemiz var. Niye bizden bir Nobel alan çıkmıyor? demedi. Bu konuda bir tartışma, bir açık oturum, bir program yapmadı.
En azından ben denk gelmedim.
Varsa yoksa adam MHPli mi? HDPli mi? Tartışması.
Sorunun kökenine inmezseniz sorunu çözemezsiniz. Böylece o sorun devam eder. Sizde Amerikadan, İsviçreden, Almanyadan yetişen oradan ödül alan insanlarla Alman olsa da Türk kökenli diye avunursunuz.
Neden Türkiyeden iyi bilim adamları yetişmiyor?
Bu sorunun cevabı çok basit: Öğretim üyeleri adil bir sınav sistemi ile değil Torpil ile alındığı için.
Çözümü var mı? Evet var.
Buyurun okuyun.
Nasıl ki Tıp Fakültesi bittikten sonra Uzman olmak için (Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) ÖSYM tarafından adilane şekilde sınav yapılıyorsa, üniversitelere, eğitim ve araştırma hastanelerine alınacak öğretim elemanları da Merkezi Sınav Sistemi ile alınmalı.
Ancak bu şekilde torpilin, adam kayırmanın önüne geçilebilir.
Peki, bunu kim getirecek? Tabiî ki yasa koyucular. Yani siyasiler.
Peki, siyasiler bunu ister mi? Hayır istemezler.
Çünkü şu anda herkes akrabasını, yakınını istediği üniversite de öğretim görevlisi yapma şansına sahip. Çünkü rektörü belirleyen siyasiler. Bilmeyenler için hatırlatmakta fayda var YÖK kanununa göre üniversitede seçim ile 6 kişilik bir rektör adayı belirlenir. Peki diyelim ki iki aday var. O zaman 6 kişi nerden bulunacak? İki aday yarışıyorsa, geri kalan 4 kişi her iki adayın arkadaşları arasından birilerine birer oy vererek liste 6 kişiye tamamlanıyor. 4 tanesi 1er oy alan o listedeki 6 kişi YÖKe gidiyor. YÖKte o listeden 3 kişiyi seçip Cumhurbaşkanına gönderiyor. Peki, YÖK hangi kriterlere göre seçim yapar?
Belli değil.
Aslında belli de biz belli değil diyoruz.
YÖK üyelerini kim belirliyor? Tabiî ki hükümet ve Cumhurbaşkanı. Dolayısıyla YÖK hangi görüş iktidarda ise o görüşte olmayanları eleyip, diğerlerini Cumhurbaşkanı sunar. Cumhurbaşkanı da bunlardan en çok sevdiğini Rektör olarak atar.
Ne kadar adil, demokratik bir seçim!
Cumhurbaşkanı tarafından atanan Rektör silsile ile kendi siyasi görüşünden olmak kaydı ile Dekanı, Dekan, Bölüm Başkanını, Bölüm Başkanı da bölüme alınacak kişileri belirliyor. Böylece üniversiteler rektör taraftarları ile doldurulur. Bir dahaki seçim de de rektör tulum çıkartır.
Şimdi birçok kişi Cumhurbaşkanına laf söylüyor da bildikleri bir şeyi bir daha tekrarlayalım Bu kanunu bu hükümet çıkarmadı. 1980 den beri bu ucube kanun var.
Geldik zurnanın zırt dediği yere. Bölüme alınacak kişiyi belirlerken neden uslu, sessiz, yaratıcılıktan uzak ve biraz saf olanlar tercih ediliyor? Çünkü kimse bölüm başkanlığı seçiminde kendi sözünden başka bir söz söyleyecek birini bölüme almak istemez.
Aslında kendi asistanını seçme özgürlüğüne sahip olmak çok da güzel bir durum. Normal ülkelerde bu gayet mantıklı bir istek. Çünkü normal ülkelerde hocalar kendilerine yağ çeken, ayak işlerini yapan, hiç itiraz etmeyen adamlar yerine araştıran, kendisine bir başka hipotez ile karşı çıkan, gerektiğinde üslubu ile tartışan, yetenekli, kabiliyetli asistanlar alırlar. Ama dikkatinizi çekerim: Normal ülkeler diyoruz.
O yüzden bu düzenin değişmesini HİÇ KİMSE istemiyor. Sadece düzülen insanlardan bazılarının itirazı olsa da onları da kimse duymuyor.
O yüzden bizim üniversitelerimizde binlerce profesör varken Amerikan vatandaşı bir Türk profesörün Nobel ödülünü kazanması ile gurur duymaya devam ederiz.