2

Normal Hayata Adaptasyon Mücadelem


  • Oluşturulma Tarihi : 08.11.2017 08:10
  • Güncelleme Tarihi :

Tayland tatili dönüşü, normal hayata ‘uyum sürecim’ beklediğimden uzun sürdü. Henüz ‘adaptasyon’ sürecinin sancılarını yaşıyorum. Nasıl yaşamayayım ki? Mesela hava; 30 derecelik sıcak havadan birden sıfır derecesine düşünce saunadan şok havuzuna atlamış gibi oldum. Sence atlet şortu çıkartıp kazak ve yün içliğe geçmek kolay mı? Değil tabii ki.

Sabahları işe gitmek için kurduğum saatin alarmı çaldığında karanlıkta el yordamı ile telefonu bulup elime alıyorum. Saati ‘Acaba yanlış saate mi kurdum?’ diye kontrol ediyorum. Baktığımda bir yanlışlık yok. Evet, alarmı kurduğum saat sabah saati ama sabah daha ortalarda yok! Hatta bildiğin karanlık yani. Çünkü saatim yaz uygulamasında kalmış ama zaman çoktan kış uygulamasına geçmiş bile. Oysa Tayland’da o saatlerin çok öncesinde doğan güneş ile güne bir enerji ile uyanıyorduk. Sizce öyle birden güneşten karanlığa alışmak mümkün mü? Değil tabii ki. Neyse ki İzmir gibi kış şartlarının çok da set olmadığı bir yerde yaşıyoruz da diğer yerlere göre biraz şanslıyız.

Sabah tam uyanamamış bir bünye ile arabaya atlayıp işe doğru yola çıkıyorum. Sağımdan solumdan önüme kıranlar, sağ şeritte giderken dahi arkadan selektör yapıp beni geçerken kafayı camdan uzatarak ‘Hadi kardeşim! Hızlı sürsene biraz. Altında BMW ile tın tın gitmeye utanmıyor musun?’ diye bağıranlar (Yazar bu cümlede her ne kadar ‘Altında BMW’ kelimesini geçirip kullandığı arabayı ifşa ettiyse de hava atmak amacıyla değil, bağıranların neden kızdığını okuyucuya daha iyi anlatmak niyetindedir. Çünkü yazar BMW yerine sıradan ya da dandik bir araba kullanıyor olsaydı muhtemelen bağıran arkadaşlar bu denli tepki göstermeyebilirlerdi) birden bir köşeden hızla kontrolsüz bir şekilde çıkan motorlar, kornalar ve eski, bozuk motorlardan çıkan egzoz dumanları arasında yol almaya çalışıyorum. Bu yol bu kadar uzun muydu? Ya trafik? Tatile gidip geldiğimden beri ne kadar çok artmış. On beş günde satılan araba sayısı mı çoğaldı? Oysa bir ‘kriz’ yaşamıyor muyduk? Üstelik araba vergilerine bunca zam yapılırken…

İşe gitmek bu kadar zor mu olmalı? Acaba ‘Yerel ve Genel’ yöneticilerimiz ‘Toplu taşım’ teriminden haberdarlar mı? Mesela bize göre biraz daha modern ve ‘insan’a önem veren ülkelerde bu toplu taşım çok revaçta. Hatta bizden çok çok daha ileri ülkelerin bazılarında Bakanlar dahi ‘toplu Taşım’ araçlarını kullanıyor! Evet, vallahi de billahi de kullanıyorlar. Ama biz kullanamıyoruz! Ama bir sorun bakalım niye? Çünkü arabamla ulaştığım metro durağında arabamı bırakabileceğim bir yer yok! Vardı, ‘devlet millet el ele’ ya da ‘Yap işlet sonra bize şey edersin’ sistemi ile arabayı bıraktığımız o geniş alanda (Ki o bölgede tek boş kalan yerdi) AVM yani alışveriş merkezi inşaatı başladı. İlimizin Büyükşehir belediyesi ‘Valla orası maliyeye ait bir yerdi, onlar AVM için karar aldılar’ dedi. Maliye ‘Kardeşim bize para lazım. Parayı veren düdüğü çalar’ dedi. (Umarım iş başka çok büyük özveri ile koruduğumuz öz bedenimizde başka bir şeyi satmaya gelmez) Büyükşehir ya da o meydanın bağlı olduğu ‘Küçükşehir’ belediyesi paraları kaldırımları üçüncü ya da dördüncü defa değiştirmek işi için kullanmış olduğundan ‘Elemterefiş para mafiş’ dedi. İstanbul’un zenginleri de orayı alıp AVM yapmak üzere devletten, ruhsatı da belediyeden hemen aldılar, inşaata başladılar. Bizim arabayı koyup ‘toplu ulaşım’a geçebileceğimiz tek nokta da olmayınca el mahkûm trafik keşmekeşine girdik. Oysa biz Tayland’da bulunduğumuz adada her yere tekne ile gidiyor olduğumuzdan (adada araba yoktu) şimdi bu trafiğe alışmak kolay mı? Değil tabii ki.

Hasılı sevgili okurlar henüz adapte olamadım buraya. Keyifsizim, isteksizim, enerjisizim…

Bir önerisi olan?

Normal Hayata Adaptasyon Mücadelem
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan