Sayfa Yükleniyor...
Antalyaya gelip Olimposu görmemek olmazdı.
Orada hem görmeyi istediğim bir dostum vardı hem de Mordoğanda aldığım orman içindeki yere yapmayı planladığım ağaç evlerini görmek istiyordum. Antalyadan yeşillikler içinde yapılan bir saatlik bir yolculuktan sonra Olimposa vardım.
Önüme çıkan ilk kişiye Burada ağaç evler varmış, nerede? diye sordum. Aşağıya dümdüz devam edin. Tabelasını görürsünüz. Kadirs trees houses diye yazıyor diye tarif etti.
Bir süre sonra bahsettiği levhayı gördüm.
Kapıdan tamamıyla tahtadan yapılmış büyük bir salona girdim. Salonun girişinden itibaren neredeyse her taraf pek çok dilde, oraya daha önce gelmiş gazeteciler tarafından yapılmış gazete haberleri ile doluydu. Meğer çok ünlü bir yermiş.
Kenardaki ocağa doğru yaklaştım. Pat diye Ben buradaki ağaç evlere bakmaya geldim diyemezdim. Kendime bir çay söyleyip etrafa o arada bakmaya karar verdim. Bir çay alabilir miyim? dedim. Etrafı toplayan genç kız Çay orada, self servis diye ocağı gösterdi. Çayımı doldurup içmek için kapıya çıktım. Bu arada ağacın üstüne oturtulmuş evi dikkatle inceledim.
Ağaçların üstüne yapılan evler bunlar mı? diye sordum.
Hayır. Onlar arka tarafta dedi.
Bu şekilde başlayan sohbetimiz yaklaşık 1 saat sürdü. Adının Aslı olduğunu sonradan öğrendiğim, oranın ortaklarından birinin kızı olan bu genç kız oranın hikayesini anlattı. Etrafta bir sürü turist geziniyordu. Sabah kahvaltı, akşam yemeği dahil geceliği kişi başı 80 lira gibi uygun bir fiyata, klimalı ağaç evlerde kalınabilinen sıcak bir mekandı. Ben mekandan ziyade ağacın üstüne kurulan ev ile
O evin fotoğraflarını çektikten sonra inşallah gelecek sefere kalırım temennisi ile Aslı Hanımla vedalaşıp denize doğru, milattan önce ve sonraki döneme ait tarihi kalıntılar ile dolu şehri görmeye gittim. Girişte Turizm Bakanlığının kazığını da yedim. Sonradan öğrendim ki aslında haftalık giriş kartı 7.5 lira olmasına rağmen girişte bunun için herhangi bir ibare yoktu. Harabelere ve Caretta carettaların yavruladığı sahile girebilmek için 20 lira verdik.
Pek çok tarihi yapı hala bütünlüğünü koruyor. Örneğin dağın eteğine kurulan tiyatro kapısı hala sapasağlam duruyor. Kim bilir kaç kişi bu kapıdan girdi, kaç kişi hayatını burada geçirdi diye düşündüm.
Ancak daha yapılması gereken çok çalışma var ve pek çok tarih eser henüz gün ışığına çıkartılmayı bekliyor.
Olimpostaki tarihi yapıları gezdikten sonra dönüşte arkadaşım Mesut Sofuoğlunun işlettiği Adam&Eve yani Adem&Havva butik oteline uğradım. Mesut, orada pek çok insanın gelip birkaç ay bungalow kiraladığını, kitap ve senaryo çalışmaları yaptığını anlattı. Gerçekten de böyle işler için sakin ve huzurlu bir yerdi.
İlginç bir şekilde rahat ve huzurla döndüm. Özet olarak şunu söyleyebilirim; ucuza sakin, huzurlu ve beş yıldızlı otellerden farklı bir ortamda bir iki gün geçirmek isterseniz Olimposu tavsiye ederim.