Takı Sorunu


  • Oluşturulma Tarihi : 28.08.2015 07:31
  • Güncelleme Tarihi :
Takı Sorunu yazının resmi

Son dönemlerde ülkemizde olan olaylar yeterince moral bozucu. En azından benim kafamı fazlasıyla meşgul ediyor. Bir eğlence yerine gittiğimde mutlaka “şimdi ben burada eğlenirken orada insanlar ölüyor’’ diye düşünmekten alamıyorum kendimi.

Keşke başka bazı insanlar gibi “kaygı duymadan eğlenebilsem” diye içimden geçiriyorum. Kendime kızıyorum. Küçüklüğümüzden beri bize söylenen bir sözü tekrar kendime söylüyorum. “Bu Ülkeyi sen mi kurtaracaksın”.

Uzunca bir aradan sonra ilk defa dün akşam bir düğüne gittim. Kendimi bildim bileli düğünlere gitmeyi pek sevmemişimdir.

Neden mi?

Bende bilmiyorum. Bilinçaltımda bir şeyler var galiba.

Düşündüğümde en önemli sebep olarak lise biri bitirdiğim sene, tüm yaz tatilimi Narlıdere’de bir düğün salonunda garson olarak çalışmış olmam olarak görüyorum.

Her akşam farklı kişilerin düğünü ama orada çalışanlar olarak bizim için her şey aynıydı (müzikler, oyunlar, halaylar, anonslar, yemekler). Kaç yıl oldu bu gün bile şarkı sırlamasını ezbere sayabilirim. 120 gün boyunca yaklaşık 120 düğün gören bendenizin bünyesine daha o dönemde aşırı miktarda “düğün” yüklendi sanırım. Tıp dilinde “Overdose” diyoruz.

“Haa daha da derinlere inersek başka sebepleri var mı?” derseniz “Var” derim.  Düğün kartlarının üzerinde çoğunlukla şöyle yazar örneğin “Bizler Ebru ile Metin bir yastıkta kocamak dileği ile imza atacağımız mutlu günümüzde sizleri aramızda görmek isteriz”.

Tamam.

Bunda bir sorun yok.

Memnuniyetle o mutlu günlerinde gidip orada bulunup olaya şahitlik ederiz. Etmek de isteriz. Kim eğlenmeye, dostlarını görmeye hayır der ki? Ama o “şahitlik” için bir ücret ödemek zorunda kalmasak daha da mutlu oluruz mesela.

Arkadaş siz mutlu olun diye neden cebimden 200 TL para veriyorum ki? (bilmeyenler için söylüyorum; Çeyrek altın 200 lira sınırına dayandı). Çoğunuzun “cimri” dediğini ya da “ayıp beya. Böyle uluorta gazete köşesinde adamın yazdığı şeye bak” dediğini duyar gibi oluyorum. Peki, ben sorayım o zaman size. Elinizi vicdanınıza koyun kendinize şunu sorun “Bu parayı versem mi daha çok eğlenirim vermesem mi?”

Cevap? A) Verirsem B) Vermezsem

Evet, düğün yapmak masraflı bir iş. Gelin ve damada da destek olmak da lazım. Ama bu işi başka bir sektör haline getirenler var. Bir ara özel bir hastanede çalışırken sekreterim Hülya’nın düğün öncesi hazırlık aşamalarına kulak misafiri olmuştum. Kimin kaç para verebileceğine kadar düğün öncesi hesaplamış, toplanacak paralara göre ev ve araba bile bakmaya başlamıştı. Laf arasında “Deniz bey siz koskoca bir doktorsunuz. Bir bilezikten aşağısı kurtarmaz” diye de bana düğün öncesi “takı ayarı”nı çekmişti

Sonuçta Hülya ve Müstakbel eşinin bundan sonraki sevişmeleri için ailelerinden ve devletten müsaadeyi aldıkları törende bulunmuş, bileziğimi de takmak zorunda kalmış, bütçesini zorlamış biri olarak o ay başka arkadaşlarımın düğünü için bahaneler uydurmuştum.

Şimdi bazılarınız “kardeşim sende niye bilezik taktın ki” diye içinizden geçiriyor olabilirsiniz. Ülkemizdeki insanlar, doktorların, nerede oldukları sadece doktorlar tarafından bilinen “para ağaçları”ndan parayı topladıklarını düşündüğü için hep bu parayı “etrafa saçması” gerektiğini düşünürler. Misal herkes çeyrek takarken sizde öyle yaparsanız “Ayy gördün mü? Koskoca doktor çeyrek altın taktı. Cimri bu ayol” diye arkanızdan lafı sokuşturuverirler.

Eskiden bir dönem anons da yapılırdı. Misal “damadın dayısından bir bilezik, amcasında bir set, teyzesinden beşi bir yerde” anonslarından sonra “Doktor Deniz Arslan’dan bir çeyrek altın” denmesi karşısında halkın “Yuhhh” dediğini hatta yüksek sesle “koca doktor be kardeşim. Varyemez bu. Cimri.” dediğini duyar gibiyim

“Yok canım abartıyorsun” dediğinizi duyar gibiyim.

Değil.

Bizatihi duyduğum şeyler bunlar.

Düğün ile ilgili söylenecek çok şeyler var. İnşallah başka yazılara artık…

Takı Sorunu
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan