Sayfa Yükleniyor...
Artık Taylanda varalım değil mi? Neredeyse bir haftadır buradayız ama hala ana konuya giremedik.
Giremedik pasaport polisi zorluk çıkardı.
Önümde sırada duran 5 Rusa bir şey sormadan geçirirken bana Dönüş biletiniz var mı? diye sordu.
Hayır temelli kalmaya geldim diye espri yaptım ama asık suratından esprimi pek de anlamadığı belli olmuştu.
Var tabii ki. Zaten bizim devlet de dönüş biletini görmeden sınırdan salmıyor dedim.
Bize de gösterin dedi.
O dönüş biletime bakarken Neden Ruslara da sormadınız aynı şeyi? diye kızdım. Sanırım yine anlamadı. Yüzüme boş boş baktı. Pasaportumu bana geri verip eliyle geçebilirsin işareti yaptı, içeri geçtik.
Yani açıkçası çifte standart zoruma gitmişti. Hadi Avrupa ülkelerini, Amerikayı anlarım da Tayland gibi fakir bir ülkenin Türkiyeden gelenlere dönüş biletini sorması sinirlerimi bozmuştu.
Bunu da gazetem aracılığı ile yetkililere belirtmiş olayım.
Girişte telefon kartı ve havaalanından şehir merkezine ulaşım ücreti için biraz para bozdurmak istedim. Tam iki yıl önce gittiğimde 100 Baht (Taylandın para birimi) 8 lira iken şimdi 100 baht 10 lirayı geçmiş hatta 11 lira sınırına dayanmıştı. İki yılda ya bizim ekonomimiz % 30 değer kaybetmiş ya da Taylandlılar zenginleşmişti.
Parayı bozdurduktan sonra şehir merkezine ulaşım için taksi ve minibüs ücretini sordum. Adamlar turiste çok önem veriyorlar. Türkiyedeki gibi gelen turisti taksici esnafının kucağına atmıyorlar. Havaalanından şehrin hemen her noktasına 100 lira civarında bir ücretle ulaşmak mümkün. Parayı da peşin verdiğiniz için Çok dolaştırmak, yolu uzatmak, taksimetreyi gece tarifesinden açmak ya da çeşitli hile ve hurdalarla ülkeye ayak basar basmaz geleni kazıklamak gibi bir durum söz konusu olmuyor.
Geldiğimiz dönem (temmuz-ekim) dönemi yağış mevsimi olduğu için turizm açısından düşük sezon olarak adlandırılıyor. Bu nedenle otel fiyatları oldukça uygun. 50-100 lira arası tek kişilik odalar bulmak mümkün.
Yağışlı sezon demişken biraz iklimden de bahsetmek gerekiyor. Taylandın tropikal, genellikle sıcak, nemli ve muson yağmurlarının egemen olduğu iklimi vardır. Yağış mevsiminde hava genelde 30 derece civarında seyretmesine rağmen yağmur sık görülür. Genelde bir saat kadar şiddetle yağan yağmur bir süre sonra yerini güneşli bir havaya da bırakabilir.
Ben şahsen çok sıcak havadan pek hoşlanmadığımdan tam istediğim gibi bir havaya denk geldim.
Otele yerleşir yerleşmez dolaşmaya çıktım. Amacım hemen bir masaj yaptırıp bir gün süren uçak yolculuğumun yorgunluğunu atmaktı. Masaj Taylandın en büyük turizm kalemlerinden biri. Çünkü Thai masajı dünyaca meşhur. Bunun için özel eğitim veren okulları bile var. Vücudun neresinden hangi sinir geçiyor, hangi kasa nasıl bir manevra yapılmalı gibi tüm detaylara hakimler. Bir saatlik masaj 30-40 lira.
Masajla rahatlayıp gevşedikten sonra sıra karnımızı doyurmaya gelmişti.
Tayland mutfağında çeşitli sos ve baharatlar kullanılarak pişirilen deniz ürünleri, haşlanmış sebze ve çeşitli pilavlar oldukça lezzetli ve doyurucu. Canan Karatayın tam da önerdiği gibi bir beslenme stilleri var. Ekmek ve şeker kullanmıyorlar. Hatta bir ekmeğin fiyatı neredeyse yemek kadar!
Biz yemekleri restoranlarda değil genelde halkın tercih ettiği yemek pazarlarında yediğimiz için fiyatlar oldukça uygundu. Hemen tüm her şeyin fiyatı üstünde yazılı olduğu için kazıklanmanız, faturanın kabarık gelmesi diye bir şey mümkün değil. Ne ödeyeceğinizi baştan bildiğiniz için rahat rahat yemeğinizi ariyetle yiyorsunuz.
Yemek deyince karnım acıktı.
Ben bir yemek yiyip geleyim. Devam edeceğim...