Sayfa Yükleniyor...
Biyolojik yaşım 40 ama ben kendimi hala 19 yaşında gibi hissediyorum dedi.
Ben de zaman zaman öyle düşünüyordum. O yüzden bazen başkalarına saçma ve çocukça gelen hareketler ya da kafamdan olmadık muziplikler geçiyordu. Beni mutsuz etse de kendimi tutuyordum.
Ben düşünmeye devam ederken o İki de bir aklıma otuz beş yaş mı ne, öyle bir şey vardı ya. O geliyor aklıma. Göz dibindeki mor halkalar, kırışıklıklar falan diyordu hani. Çok üzülüyorum bu duruma ya diye suratını astı.
Üzülecek ne var ki? Bu herkesin yaşadığı doğal bir süreç dedim.
Orası öyle de, keşke zamanı durdurabilmek mümkün olsa.
Sanırım bunu pek çok kişi istemiştir dedim.
Sen doktorsun, bilirsin. Yaşlanmayı durdurmak mümkün mü peki? diye gözlerimin içine olumlu bir cevap arar gibi baktı.
Bu konuda pek çok genetik çalışmalar yapıldığını biliyorum. Kök hücre enjeksiyonları yapılıyor mesela. Bunların ömrü uzatan, gençleştiren sonuçları var ama henüz senin umduğun manada hep genç olmayı sağlamıyorlar. Yine de eskiye göre yaşam süresinin oldukça uzadığını söyleyebilirim. Mesela 1950lerde yaşam süresi ortalama 50 yaşlar civarındaydı. Hatta senin o otuz beş yaş şiirini yazan Cahit Sıtkı Tarancı da 46 yaşında ölmüştü dedim.
Aaa ! yapma ya. Çok genç ölmüş ama dedi. Gayri ihtiyari dudaklarını ısırıyordu.
Peki neden ölmüş acaba? Kesin bir derdi olmuş olmalı dedi.
Sanırım sanatçılar hassas insanlar oluyorlar. Sıradan insanların önemsemediği pek çok şeyi onlar kendilerine dert ediniyorlar. Bu yüzden çareyi kafayı dağıtmak da buluyorlar. Belki de bu yüzden erkenden ölüyorlar dedim.
Stres yapmamak lazım diyorsun yani dedi.
Yani yapmamak lazım diye öneriyor doktorlar dedim gülerek.
Sen katılmıyor musun buna peki? dedi.
Valla ben katılıyorum katılmasına ama kendim bunu uygulayamıyorum. Sürekli her şeyi dert ediniyorum kendime. Bu özelliğimi de hiç sevmiyorum dedim.
Mesela bir örnek ver dedi.
Mesela bir arkadaşım beni Facebookta arkadaşlıktan çıkarmış. Dün bütün gün Neden acaba? diye kafama takıldı durdu dedim.
Takıldığın şeye bak. Değiştirebileceğin bir şey değil ki bu. Sonuçta her insanın hayata bir bakışı, bir duruşu var. Paylaştıklarınız örtüşmüyordur mesela. Bu yüzden de seni çıkarmış olabilir. Bu takılacak bir şey değil bence dedi.
Peki dedi. İkna olmuş olmaktan değil. O ne söylerse söylesin kendimi değiştiremeyeceğimi bu konuyu kafamda düşünmeye devam edeceğimi biliyordum.
Sen şimdi bana yaşlanmamak için birkaç tüyo ver dedi.
Yaşlanmayı durduramazsın ama geciktirebilirsin. Vücuduna, bedenine iyi bakmalısın. Her şeyin fazlası zarar ilkesini uygularsan hiçbir sıkıntı yaşamazsın. Her şeyi yapabilirsin ama kararında diye göz kırptım.
Biraz düşündü. Valla sana helal olsun. Çok iyi anladım. Her şeyi yap ama ..konu çıkarma diyorsun dedi.
Öylede denilebilir dedim. Konu kapanmıştı.
Bu konuda bir kitap yazsana. Çok para kazanırsın dedi.
Valla kendimde o enerjiyi göremiyorum dedim.
Oğlum; sen genç gösteriyorsun ama için geçmiş senin. Hadi kalk biraz dolaşalım dedi. Deniz kenarında oturduğumuz taşların üzerinden kalkıp yürümeye başladık.
Hadi hızlı biraz dedi.
Her şeyi kararında, hatırla dedim göz kırparak.
Sustu, yavaş yavaş yürüdük.