Sayfa Yükleniyor...
İlginç bir ülkedeyiz. Bir şeyler yazarsın başın belaya girebilir.
Bir şey yazmazsan da sen huzursuz olursun.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var diye yazmıştı Ataol Behramoğlu. Benimde yazdıklarımdan öğrendiğim bir şey var. Ne kadar çok şey yazarsan başının belaya girme olasılığı o kadar yüksektir.
Neye dayanarak söylüyorum bunu? Müsaadenizle çok da uzatmadan konuya gireyim. Yazılarımızı takip edenler geçen senenin tamamına yakınını Sudan Darfurda Sağlık Bakanlığının görevlendirmesi ile gönüllü olarak geçirdiğimizi biliyorlar.
2006 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Darfurda iç savaştan kaçan insanların sığındığı kampları ziyaret ettiğinde (ki bizim şu dönemde Suriyelilerin kaldığı yerler lüks olarak kalır) gördüğü manzaralardan çok etkilenmiş, Sudan hükümetine Size nasıl yardımcı olabiliriz? diye sormuş. Oradaki görevliler de Bizim hastane ve doktora ihtiyacımız var demişler.
Bunun üzerine 10 dönüm alan üzerinde tek katlı, 150 yataklı modern bir hastane inşa edilmiş. Adına da Sudan Nyala Türkiye Eğitim ve Araştırma Hastanesi denilmiş. Hastane 2014 Şubat ayında törenle hizmete girmiş. Nisan 2014 te de benimle beraber 7 doktor oraya gittik.
İyi bir tarih ve sosyoloji hafızasına sahip hayatımda gördüğüm en çalışkan doktor olan Genel Cerrah arkadaşım Erdinç Kınalı ile ilk defa bu yolculuk sırasında tanıştık. Bu ismi bundan sonraki yazılarımda da sık sık duyacaksınız çünkü daha sonra beraber orada birçok macera yaşadığım bu arkadaşım ilk tanışmamızda benimle beraber tüm grubu korkutmuştu. Siz nereye gittiğimizi biliyor musunuz? diye sormuştu. Çatışmaların yer yer sürdüğü bir yere gittiğimizi biliyorduk ama çok da ayrıntılı araştırmamıştık.
Merakla yüzüne baktık hepimiz.
Ben gelirken hayat sigortamı yeniletmek istedim. Sigortacılar orası ölüm bölgesi. Sizi sigortalayamayız dediler bana dedi.
Zaten çekiniyorduk. Daha da korktuk.
Böyle bir bölgede açılan hastane de 3 ay görevli olarak gittik. Daha sonra bize ne kadar ihtiyaç olduğunu gördüğümüzden süremizi gönüllü olarak 9 aya çıkardık.
Her günümüz ayrı bir macera ve ayrı bir yazı konusu olabilir.
Yeri geldiğinde de bunları yazacağım tabi ki. Çünkü Türkiyenin Darfurdaki çatışmalardan alacağı çok dersler var. Bir ülke nasıl bölünür? Bunu Darfur üzerinden görebilmemiz mümkün.
9 aylık sağlık hizmetinden sonra Türkiyeye döndüğümde, dilimiz döndüğünce yaptığımız hizmetleri, bu hizmetlerin iki ülke ilişkisi üzerindeki olumlu etkilerini, Türkiyenin bu hastanedeki hizmetleri sayesinde Orta Afrikada nasıl söz sahibi olduğunu çeşitli gazete, televizyon ve radyolarda anlattım.
Bunun karşılığında Sağlık Bakanlığından bir teşekkür ya da en azından Oradaki yaptığınız hizmetleri Türkiye kamuoyu ile paylaştınız, adımızı duyurdunuz gibi bir yazı bekledim. Bir gün çalıştığım hastanenin avukatı beni aradı.
Doktor bey Sudan ile ilgili yazdıklarınız konusunda Kamu Hastaneleri Kurumundan bir yazı geldi
Nihayet onlarda görmüşler demek ki diye düşündüm.
Avukat devam etti, Kurum yazdıklarınız için sizi uyarıyor. Bunları sadece yetkililer kamuoyu ile paylaşabilir diyorlar. Biz yazdıklarınızı inceledik. Bir suç unsuru görmüyoruz. Ancak kurumun bu yazısını da sizinle paylaşmak zorunda kalıyorum dedi.
Şok olmuştum. Sanki devletin gizli sırlarını ya da orada dönen dolapları paylaşmıştım.
Yaptığım sadece bu hastanenin faydalarını ve güzellikleri anlatmaktı.
Sonuç olarak biz doğru bildiğimiz yolda yazmaya devam ettik. Onlarda bize küstüler.