Sayfa Yükleniyor...
Dinlenerek geçirdiğim bir hafta sonunun ardından, taze bir enerji ile güne başladım. O gün tüm hastalarıma bu pozitif enerjimi yansıtmak niyetindeyim.
Çalıştığım yer Roman vatandaşların yoğun olduğu bir bölgede. Doğal olarak hastalarımızın bir kısmı onlardan oluşuyor. Uyuşturucu krizine girenler, esrar parası için kapkaç, hırsızlık ya da gasp yapanlar mı ararsınız. En basitleri ıvır kıvır konulardan kavga, gürültü patırtı çıkartıyorlar.
İlk hastam, ortalamanın üzerinde kiloya sahip bir roman vatandaş ve yanında aynı kilodaki annesi ile birlikte içeri girdi. Her iki boşluğunu tutup Böğreklerim ağrıyor dedi.
Ağrı, yakınmaları itibariyle de mekanik bel ağrısı dediğimiz zorlanma, ya da üşütme kaynaklı bir ağrı gibiydi. Ancak ben yine de Film, Ultrason, kan ve idrar tahlilleri istedim.
Sonuçlar beklediğim gibi, böbrekleri temiz çıktı.
Gözünüz aydın. Böbrekler temiz çıktı dedim.
İyi de niye böbreklerim ağrıyor dedi.
Ama böbreklerde sorun yok dedim.
Sorun yoksa neden ağrım var böbreklerde? dedi.
Ağrı böbrek yatağı dediğimiz bölgedeki etlerden, kemiklerden, sinirlerden olabilir dedim.
Ne yapacağız? dedi.
Biraz kilo vermekle işe başlayabiliriz dedim.
Bunlar kilo değil, gaz dedi.
O zaman işe o gazları yok etmek için barsak doktoruna gitmekle başlayalım dedim.
Şimdi benim böbreklerimde sorun yok mu? dedi.
Yok dedim.
O zaman ben buraya boşuna mı geldim? dedi.
Boşuna gelmediniz. Bakın tahlil yaptık, film çektik, böbreklerin iyi olduğunu gördük dedim.
E şimdi siz beni tedavi etmeyecek misiniz? dedi.
Bakın bizimle ilgili bir hastalık çıkmadı. Ama ben size ilaç yazacağım. Şikayetleriniz devam ederse bir fizik tedavi doktoruna gidebilirsiniz dedim.
Biz buraya boşuna geldik. O zaman muayenemizi iptal edin dedi annesi.
Muayenenizi iptal edemeyiz. Kaydınız yapıldı, film çekildi, tahliller yapıldı dedim.
Hem bir hastalık bulamadınız hem de muayeneyi iptal etmiyorsunuz. Sadece kilolusunuz diyorsunuz. Bunun için mi doktor oldunuz? dedi annesi.
Bir an için aklımdan çok çılgın düşünceler geçti. O dönemde aklımdan 10a kadar sayarım. Bu sefer 40a kadar saydım. Sabır çektim. Aklımdan geçenleri ertesi gün Cinnet getiren doktor neşterle iki kadını doğradı şeklinde bir haber olarak gazetelerde görmek istemediğim için Bayanlar! Bakın soracağınız başka bir şey yoksa diğer hastalara da bakmam lazım dedim.
Annesi Bizim vergimizle maaşınızı alıyorsunuz, suçu kilomuzda bulmak dışında bir şey demiyorsunuz dedi.
Allahım, yarabbim sanırım artık istifa ya da emekli olma zamanım geldi. Ya da birazdan biri Kamera şurada diyecek diye düşünerek çaresizce etrafa baktım. Onlar söylene söylene dışarı çıkarken ekrana baktım. Hastanın adı soyadı ve yanında yeşilkartlı yazıyordu. Bildiğiniz gibi Yeşilkart herhangi bir sosyal güvencesi ve imkanı olmadığı için hastalandığında tedavi olabilsin, ilaç alabilsin diye devletin verdiği bir kart.
İyi ki bunlar sigortalı ya da emekli sandığı hastası değil. Maazallah kim bilir ne isterlerdi? diye korktum.
Enerjim düştü. Bünyem kaldırmıyor artık bu heyecanları.
Acaba emekliliğime kaç yıl kaldı? diye hesaplamaya başladım.