Sayfa Yükleniyor...
Taziye geleneği güzel geleneklerimizden biridir. Ölenin evine gidilir, acısı paylaşılır, yalnız olmadığı, çevresinde sevenlerinin olduğu mesajı verilir.
Biraz yaşlanmış olanlar bir konuyu anlatırken Eskiden şöyle yapardık diye başlarlar. Bu da zamanla o geleneğin aslında başka bir hal aldığı anlamına gelir.
Eskiden, ben daha lise çağlarındayken, babam, ağabeyim ve ben, bir tanıdığımızın taziyesine gitmiştik. Gitmeden önce babamın yaklaşık 10-15 kiloluk bir şeker çuvalı ve 5 litrelik bir yağ tenekesi aldığını hatırlıyorum.
Baba bunu neden aldık? demiştim.
Ölü evine gidiyoruz. Belki evlerinde yemek yapacak yağları, misafirlere dağıtacakları çay için şekerleri yoktur demişti.
2014 Ağustos ayında bir gün sabaha karşı annemi kaybettik. Kapısı bahçeye açılan küçük odamızda vefat ettiği yer yatağında yatan annemin üstüne bir örtü serilmişti. Hava yavaş yavaş aydınlanırken, evin üç erkeği, ben ve iki ağabeyim kapıda üzüntüyle bekliyorduk.
Büyük ağabeyim, bana Bir kağıt kalem al gel dedi.
İçerden bir kağıt kalem aldım ve ağabeyimin dediklerini yazmaya başladım.
Yapacaklarımız ile ilgili iş bölümü yapıyordu.
Ben, gelen misafirlere ikram edilmek üzere çay, şeker, plastik bardak, plastik çanak, peçete, çay yapmak için büyük makine vs.. gibi şeyler almak üzere görevlendirilmiştim. Annemin cenazesi yıkanırken ben o işlerle ilgilenmek üzere koştura koştura bütün marketlerden birine girmiştim.
Mezarlıktan döndüğümüzde gelen misafirlere pide ve ayran ikram ettik.
Tüm gün gelen, giden misafirlerle ilgilendik. El ayak çekildikten sonra da oturup ertesi günü programladık. Ertesi gün öğlen yemeğinde tavuk pilav, ayran ve domates, yeşillik dağıtalım diye kararlaştırdık.
Bu işi profesyonel olarak yapan bir arkadaşımdan rica ettim. Her zamankinden daha fazla malzeme kullanmasını, örneğin normalde 10 tavuk ile yapıyorsa 20 tavuk almasını söyledim.
Sağ olsun söylediği gibi, öğlen saatinde getirdi. Tavuk pilavları dağıtmaya başladık. Doymayanlar gelip bir daha aldılar.
Bir ara büyük ablam kolumdan tutarak kimsenin olmadığı bir köşeye götürdü.
Siz hiç mi taziye yemeği görmediniz? Bu nedir? Sadece pilav olur mu? Bak kadınlar Yalnız pilav olur mu? Bir türlü yapmış olsalardı ya yanına diyorlar. Annemin taziyesini böyle mi yapıyorsunuz? dedi.
Abla Allah aşkına tavuk, pilav, ayran, yeşillik her şey var. Burası taziye evi. Lokanta değil ki! dedim.
Ablam; Siz nasıl insanlarsınız ya? Hiç mi taziye evine gitmediniz? Hiç mi görmediniz? İnsanlar dana kesiyorlar dana! Sen de Yemek verdim mi diyorsun? diye fırçaladı.
Abla insanlar taziyeye mi geliyorlar yoksa yemek yemeğe mi? dedim.
Gelenektir. Gelen misafire yemek verilir dedi sinirle.
Ne dediysem ablamı ikna edemedim. Bilmiyorsan öğren! dedi.
Taziye için gelenler gerçekten de bize acımızı unutturmuştu. Annemin ölmesi aklımızdan tamamen çıkmış, taziye için Gelen misafirleri acaba daha nasıl memnun edebiliriz? diye düşünmeye başlamıştık.
Nerden aklıma geldi şimdi bu? Bir arkadaşım Bir hadiste şöyle diyor Caferin ölüm haberi geldiği zaman Resullullah (S.A.V): Caferin ailesi için yemek yapın! Çünkü onlara, onları meşgul eden (haber) geldi buyurdular diye bir şey paylaşmış onu okuyunca aklıma geldi.
Bir gelenek daha zamanın gazabına uğramış, nereden nereye gelmişti .