1
Doç. Dr. Onur Oral
İlkses Gazetesi Yazarımız

Doç. Dr. Onur Oral

Yazarın Köşe Yazıları

Yüzme ve Sağlıklı Yaşam

Bahar ver yaz ayları genelde sportif aktivitelerin, kış aylarına göre daha çok önemsendiği mevsimler olarak bilinir. Aslında sağlıklı yaşam için spor düşüncesi, yılın her ayı düzenli olarak spor yapılmasını gerekli kılar ancak tüm dünyada yaşam boyu spor alışkanlığı, henüz tam olarak benimsenebilmiş değildir.
Sporu bir yaşam biçimi olarak kabul eden bireyler, ideal kiloya ulaşmak veya ideal kilolarını korumakla birlikte yağ oranı düşük ve kas oranı yüksek bir fiziksel yapıya kavuşabilmelerini sağlayacak dengeli ve sağlıklı metabolik sistem hedeflerine ulaşabilmektedirler. Sağlıklı yaşam için en çok tercih edilen sportif aktiviteler; yürüme, jogging ( hızlı ve tempolu yürüme), koşma, yüzme ve bisiklet sporu olarak dikkat çekmektedir.
Son yıllarda, tüm dünyada yaşam boyu spor alışkanlığını geliştirmek isteyenler için yürüme, koşma ve bisiklet sporuyla beraber yüzme branşı yüksek oranda tercih edilmeye başlanmıştır. Hatta yapılan bazı bilimsel araştırmalarda, yüzmenin ve diğer su sporlarının;  yürüme, jogging ve koşma gibi kara sporlarından çok daha sağlıklı olduğu vurgulanmaktadır.


Çocuk Sağlığı ve Spor

Çocukların sağlıklı gelişiminde, oyun ve fiziksel aktivitenin çok olumlu katkıları bulunmaktadır. Çocuklar, oyun ve sportif aktivite gibi fiziksel hareketlere katılım göstererek, bedensel, duygusal, sosyal ve zihinsel gelişim sürecini daha sağlıklı bir şekilde sürdürebilir.
Okul çağı dönemindeki çocukların gelişimi için oyun ve fiziksel aktivite, onların motor (beyin ve kas etkileşimi) gelişim, fiziksel büyüme ve merkezi sinir sisteminin gelişimine paralel olarak organizmanın isteme bağlı hareketlilik kazanması sürecinde çok önemli rol oynamaktadır. Yapılan araştırmalarda, çocukluk döneminde oyun etkinliklerine katılan çocukların hareket becerilerinin artmasıyla birlikte; okuldaki eğitim başarılarının da arttığı gözlemlenmiştir. Ve aynı zamanda, bu çocukların ileriki yaşlarda daha sağlıklı bir yaşam alışkanlığı, sosyal iletişim becerisi ve dengeli beslenme konusunda daha bilinçli oldukları da izlenmiştir.
Yaz aylarında çocuklar için en uygun zaman değerlendirme yöntemi olarak; spor ve fiziksel aktivite programları planlanması gündeme gelince, yaz spor okulları bu konuda çok doğru bir tercih olarak değerlendirilmelidir. Yaz spor okullarında, konularında uzman antrenörlerin verdikleri hareket eğitimiyle, her yaşta çocuğun katılabileceği fiziksel ve sosyal gelişimini destekleyen fizik aktivite programlarıyla


Sportif Performans Genleri ve Sporda Yetenek Seçimi‏

Toplumsal bir bir etkinlik aracı olarak spor, kültürel açıdan her toplum için farklı tarzlarda uygulama alanı bulmaktadır. Küreselleşme süreci, tüm diğer kültür unsurlarında görüldüğü gibi sportif aktiviteleri de farklı tarzda şekillendirmiş olsa da, her ülke kültüründe spor en genel anlamıyla  “Belirli ölçüde güç ve beceri gerektiren yarışmalı ve eğlenceli etkinlikler.” olarak tanımlamaktadır.
Bununla birlikte spor aktiviteler, müsabaka formunda uygulandığında ve rekabet ön plana çıktığında farklı boyutlara ulaşabilmektedir. Özellikle amaç yüksek performans olduğunda klüpler, antrenörler sporcular düzey üst başarı için her yola baş vurmayı göze alabilmektedir. Sporda genetik uygulamalar kavramı da, sporcuların hedefe ulaşacakları en iyi seviyelere gelebilme özelliğine sahip adayların belirlenmesinde karşımıza çıkmaktadır.
Bilim dünyası, yaşamı alt üst edecek yeni bir gelişmeye daha imza atarak insan DNA'sının şifresini çözmeyi başarmıştır. Çıkarılan “gen haritası” sayesinde öncelikle kanser olmak üzere, daha bir çok çağımızın tedavisi zor olan bir çok hastalığa umut sağlayacak şekilde iyileştirici atılımların atılması sağlanmıştır. Spor bilimi de dünyada yaşanan genetik biliminin gelişmelerinden etkilenmiştir. Spor dünyasında son yıllarda yaygın olarak kullanılmaya başlayan spor genetik testlerin yardımıyla; sporcuların atletik performansının saptanması, çeşitli antrenman programlarına uyumları ve bu sportif aktiviteler


Sportif Performans ve Yetenek

Spor performans, yüksek beklentileri olan ve olumlu sonuçları uzun bir süreç sonrasında elde edilen bir sportif hedefler bütünüdür. Üst düzey performans ulaşmak için yapılacak olan her antrenman kişiyi hedefine bir adım daha yaklaştırmayı amaçlamaktadır ve bu alanda beklentilerin yüksek olması yapılan antrenmanların da hedeflere uygun ve zorlayıcı olmasını gerektirmektedir.
Doğru branş seçimi yapamamış bir sporcu sürdürmekte olduğu antrenmanlarda ne kadar yoğun çalışırsa çalışsın, üst düzey hedeflere ulaşamaması mümkün olamayacağı için, ortaya çıkan bu yetersiz başarı seviyesi de sporcuda mutsuzluk ve psikolojik çöküntü yaratabilecektir.
Son yıllarda uygulanmakta olan yetenek seçimi yöntemleri arasında hızla önem kazanan genetik yöntemlerle, sporcuların doğru yönlendirilmesi adına sporcunun ailesine ve antrenörlere bilgi verebilmek için başarılı bir sportif gelecek vadeden yetenekli sporcuların genetik biliminin ışığında saptanabilmesi esasına dayanmaktadır.
Yetenek kavramı, sadece spor bilimi değil ama aynı zamanda psikoloji, pedagoji ve sosyoloji gibi bilim dalları tarafından sıklıkla incelenen ve tartışılan bir konudur. Sportif performans açısından yetenek, belli bir spor branşında normalin üzerinde, ancak henüz tam olarak gelişmemiş ama gelişmeye çok uygun olan fiziksel ve psikolojik özellikler bütünüdür. Sportif performans açısından yetenek; sosyal yapı, antrenman planlaması ve özellikle psikolojik şartları göz önünde bulundurarak, sporcu için en uygun spor branşının belirlenmesindeki temel özellikler bütünüdür.
Sportif performans ve


Spor ve Genetik

“İnsan Genom Projesi” ile başlayan ve genler üzerinde yapılan çalışmalarda hastalıklı genlerin yok edilerek, geçmiş yıllarda tedavi edilemeyen hastalıklarının artık tedavi edilebileceğinin fark edilmesiyle, genetik alanında yapılan araştırmalar son yıllarda ciddi bir ivme kazanmıştır.
***
2001 yılında açıklanan ancak eksikleri 2003 yılında tamamlanan İnsan Genom Projesi Tıp dünyasında özellikle genetik alanındaki bilimsel ilerlemelerle insan hayatının sırları açığa çıkarken, hastalıkların tanı ve tedavileri de genetik bilimi rehberliğinde tekrar şekillenmeye başlamıştır. Her bilim dalında olduğu gibi spor bilim dünyasında da genetik alanındaki bu çarpıcı gelişmeler her geçen gün daha çok dikkat çekmeye başlamıştır.
***
Tüm dünyada spor artık tamamıyla bilimsel teori ve uygulamalar ışığı altında yapılan bir faaliyet alanı olarak değerlendirildiği için özellikle amaç yüksek performans olduğunda; spor hekimleri, spor klüpleri, antrenörler ve sporcular daha üstün sportif başarılar için ‘’Spor Genetiği’’ alanında yaşanan bu bilimsel gelişmeleri spor dünyasında özellikle yetenek seçimi çalışmalarında bilimsel yön gösterici olarak değerlendirmeye özen göstermektedir.
***


Herkes İçin Spor

Tüm dünyada yaygın olarak yaşanan koronavirüs pandemisini sonlandırabilmek için uygulanmış olan soysal izolasyon dönemi sonrasında başlayan normalleşme süreci kapsamında bir çok alanda yasakların kalkmasıyla beraber, evde geçirilen süre içinde yaşanan fizik aktivite azlığını telafi edebilmek adına artık sportif aktivitelere günlük hayat akışı içinde daha çok zaman ayırmak, sağlıklı yaşam için vazgeçilmez bir alışkanlık haline gelmelidir.
Yaşanan sosyal izolasyon dönemindeki fizik aktivite azlığı, herkes için farklı açılardan bazı metabolik sorunlara neden olması gayet doğaldır. Özellikle, obezite, kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, depresyon, osteoporoz gibi kronik hastalıklardan korunma ve tedavisinde, egzersiz ve fizik aktivitenin sağlık için öneminin, gerekliliği ve tedavi edici etkileri nedeniyle, normalleşme sürecinde daha hareketli bir yaşam tarzı ve sportif aktivitelerini hayata kazandırmak son derece önem taşımaktadır.
Soysal izolasyon sürecinde en sık yaşanan sağlık sorunlarından kilo artışı ve obezite sorunu kalp ve damar hastalıkları, diyabet (şeker hastalığı), hipertansiyon (yüksek kan basıncı) ve benzeri bir çok kronik sağlık sorununa neden olabileceği için, normalleşme sürecinde yapılacak egzersiz planlamaları (reçeteleri) öncelikle, kilo kaybını hedefleyen programlarla desteklenmelidir. Yaz mevsimi olması nedeniyle dış ortamda yapılacak ve tüm büyük kas gruplarını


Tam Tahıllı Ürünler ve Sağlıklı Beslenme

Sağlıklı yaşam için dengeli ve sağlıklı beslenme vazgeçilmezdir. Sağlıklı beslenme; gerekli olan karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve minerallerin yeterli ve dengeli olarak alındığı bir beslenme alışkanlığı olarak tanımlanabilir. Sağlıklı besleme açısından en geçerli öneri, tüketilen gıdaların olabildiğince doğal olmasına özen gösterilmesi olarak özetlenebilir.
Doğal ve sağlıklı beslenme konusunda son yıllarda üzerinde en çok konuşulan konu, sağlık üzerinde olumlu faydaları nedeniyle, bitki tohumları veya çekirdeklerini içeren tam tahıl ürünlerinin tüketiminin sağladığı metabolik katkılarıdır.
Tam tahılların tüketilmesiyle, vücudun ihtiyaç duyduğu protein, lif, karbonhidratlar, vitaminler ve minerallerin hepsinin birlikte alınmasını mümkün olmaktadır. Ve aynı zamanda, bu alanda yapılan klinik araştırmalar, düzenli tam tahıl tüketimin sadece yeterli ve dengeli beslenme için katkı vermekle kalmayıp, ama aynı zamanda birçok hastalıklardan korunmaya yardımcı olabildiğini de gözler önüne sermektedir.
Tahıllar buğday, pirinç, çavdar, yulaf, mısır, arpa gibi ürünleri kapsayan, en önemli beslenme ürün gruplarındandır. Bu ürünler tam tahıllar ve rafine tahıllar olarak iki ana grupta inceleyebiliriz.Tam tahıllar özellikle tahıl tanesinin dış kabuğu olan kepek ile birlikte içi olan tohumun besin kısmını kapsayan,


Su Ve Sağlık

Pek çok insan günlük yaşam temposunun yoğunluğu, unutkanlık veya su yerine, farklı sıvı içecekleri sık ve yoğun tükettiği için yeterli su tüketiminden mahrum kalmaktadır. Yetersiz su tüketiminin olumsuz etkisi soğuk kış günlerinden ziyade sıcak yaz günlerinde çok daha ciddi boyutlara ulaşabilmektedir.    Su metabolizmanın dengeli ve aktif çalışması için vazgeçilmez olduğundan, yetersiz su tüketimi bireyi, yaşamsal dengelerin bozulmasına neden olabilecek sorunlarla karşı karşıya bırakabilir.
Ortalama bir genç erişkin erkekte vücut ağırlığının yüzde 18’ini protein ve ilgili maddeler, yüzde 7’sini mineraller, yüzde 15’ini yağlar oluştururken, vücut ağırlığının geri kalan yüzde 60’lık oranı sudur. Vücut ağırlığını oluşturan bu oranlara bakıldığında, suyun metabolizmanın çok hassas bir denge içerisinde çalışmasındaki önemi rahatlıkla anlaşılabilir. Yeterli su tüketimiyle, metabolizmanın sağlıklı çalışması için gerekli mineraller olan kalsiyum, magnezyum, demir, nitrat, flor, çinko, sodyum da alındığı için, yetersiz su tüketiminin yaratacağı olumsuz etkiyle görülebilecek olan, hücre ve organ fonksiyon bozuklukları tüm hayatı olumsuz etkileyecektir.
Canlıların yaşamını sürdürmesi için vazgeçilmez faktör olan suyun önemini vurgulamak için kullanılan “Su Hayattır” yorumu bilimsel anlamda gerçekten son derece geçerlidir çünkü su, kan basıncının düzenlenmesinde en önemli rolü oynar. Ayrıca yaşamsal faaliyetlerin düzenlenmesinde büyük


Mevsimsel Duygudurum Bozukluğu

İklim değişiklikleri ve hava koşullarının farklılaşması tüm canlıları fiziksel, metabolik ve psikolojik olarak etkilemektedir. Özellikle sonbahar ve ilkbaharın başlangıcında sıkça görülen hüzünlü, karamsar ruh hali, ve motivasyon eksikliği mevsim geçişlerin ve dolayısıyla hava durumu değişikliklerinin yaşam sağlığı üzerinde etkilerini göstermektedir.
Mevsimsel duygudurum bozukluğu (MDB) mevsim değişikliklerin görüldüğü dönemlerde sıkça rastlanan bir depresyon türüdür. Birey genelde her yıl aynı dönemlerde ( mevsim değişikliği yaşanan) aynı belirtilerle belli bir süre baş etmek zorunda kalır. Mevsimsel duygudurum bozukluğu çoğunlukla sonbaharda başlar ve kış aylarının başına kadar devam eder, Daha az sıklıkla görülse de, ilkbaharda veya yaz başında da aynı belirtilerle bireyde enerji kaybı, günlük aktivitelerde isteksizlik ve çabuk yorulma ve karamsarlık duyguları, yoğun olarak yaşanabilir.
Mevsimsel ortalama sıcaklıklarının düşmesi veya artması özellikle bireyin biyolojik saati (sirkadiyen ritim) ve hormon dengesi üzerinde çeşitli uyum mekanizmalarını tetiklediği bilinmektedir ve bu hormon değişimlerinin de duygudurum ve bilişsel değişikliklere neden olduğu yapılan araştırmalarda vurgulanmaktadır. Özellikle ilkbahar aylarında yaşanan duygudurum bozukluğunda, melatonin ve serotonin hormonları arasındaki oransal hızlı değişime bağlı olduğu konusunda çok çeşitli bilimsel yayınlar mevcuttur. Bilindiği gibi kış aylarında, daha fazla


Sosyal İzolasyon ve Kilo Kontrolü

Coronavirus salgını tüm dünyaya olduğu gibi Türkiye’de de sosyal izolasyon kavramını ön plana çıkardı. Sosyal izolasyonun, bu pandemiyle mücadele etmek adına son derece önemli bir yöntem olduğu tüm dünyaca kabul edildiği için, bu süreci evde sağlıklı bir şekilde yönetmek gerekliliği tüm dünya ülkelerinin gündemini oluşturuyor.
Sosyal izolasyon sürecini sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek ve özellikle bağışıklık sistemini güçlü tutmak için sağlıklı ve dengeli beslenme yöntemlerini uygularken, hareketsiz hayatın getirdiği ve bu süreçte yaşanabilecek bazı psikolojik gerginlikler beslenme üzerinde olumsuz etkilerini de iyi kontrol edebilmek gerekmektedir. Stres ve kaygının beslenme alışkanlıları üzerindeki etkileri konusunda yapılan araştırmalar¸ gerginlik ve endişe duygularının iştah üzerindeki olumsuz etkiyle, insanlarda çoğunlukla sağlıksız ve aşırı beslenmeyle sonuçlandığına dikkat çekmektedir.
Karantina döneminde yaşanabilecek dengesiz ve aşırı beslenme, bireyleri obezite tehlikesiyle karşı karşıya getirebileceği için, böyle bir sorunun önlenmesi adına günlük alınan ve tüketilen kalori arasındaki dengeyi, sağlıklı diyetlerle iyi planlamaya özen göstermekle birlikte; evde yapılabilecek fiziksel aktivitelerle kilo kontrolü konusunda etkin önlemler alınması bu dönemde oldukça önemlidir.
Sağlıklı ve dengeli beslenme ile sağlanacak kilo kontrolü yöntemleriyle obezite riskinin


Ramazan Ayı ve Sağlıklı Yaşam

Tüm dünyada etkisini gösteren koronavirüs pandemisi sürecinde bağışıklık sistemini güçlü kılacak şekilde oruç tutabilmek için, özellikle bu dönemde bağışıklık ( immun) sistemini destekleyen beslenme ve yaşam tarzlarına ve yine bağışıklık sistemini güçlendirmesi açısından egzersiz alışkanlığına özen göstermek son derece büyük önem taşımaktadır.
Bağışıklık sistemi, vücuda girerek çeşitli hastalıklara neden olabilecek her türlü bakteri, virüs, mantar, parazitlere karşı vücudu koruyan en güçlü bir savunma sistemi olduğu için, günlük yaşamın sağlıklı sürmesi için bağışıklık sisteminin de güçlü olması şarttır. Bu nedenle, sağlıklı ve dengeli beslenmekle birlikte bol oksijenli bir ortamda, haftada birer saatlik en az dört gün egzersiz programını uygulanması, bağışıklık sisteminin güçlenmesine destek olacaktır. Bu arada, sağlıklı beslenme ve egzersize ek olarak, günde en az 2,5- 3,0 litre su tüketimi, düzenli bir uyku ve psikolojik açıdan stres, kaygı ve endişeden uzak durmak, bağışıklık sisteminin desteklenmesi adına büyük önem taşımaktadır.
Güçlü bir bağışıklık sistemi için en önemli faktörün dengeli ve sağlıklı beslenme olduğu kabul edilir. Günlük tüketilmesi gereken protein, yağ ve karbonhidrat grubu gıdalarla birlikte, yaklaşık günde 3 litre su tüketimi, vitamin ve minerallerin de yeterli miktarda alınması gereklidir.


Egzersiz Tedavidir

Tıp dünyasında özellikle son yıllarda sık tekrarlan bir slogan var. “Exercise Is Therapy” Egzersizin bir terapi (tedavi ) olduğunu vurgulayan bu cümle, kanıta dayalı tıbbın sunduğu bir çok akademik yayınla destek bulmaktadır. Dünya tıbbı, tedavi denince akla gelen bir çok medikal yöntemle birlikte artık egzersizi de bir tedavi (terapi) önermektedir.
İskelet sistemini, kas ve eklemleri kullanarak kalp ve solunum hızını arttıran ve farklı şiddetlerde enerji tüketimi ile gerçekleşen aktiviteler fiziksel aktivite (egzersiz) olarak tanımlanabilir. En sık kullanılan egzersiz yöntemleri olarak; yürüme, koşma, dans, egzersiz, fitness çalışmaları, pilates, yoga ve gün içindeki yapılan her türlü fiziksel aktiviteler sıralanabilir.
Egzersiz ya da fiziksel etkinliğin, metabolizma için en önemli katkısı, hareketsiz bir hayatın getirebileceği sağlık sorunlara karşı sağlığı koruması ve metabolik direnci arttırmasıdır. Ve bununla birlikte, kas ve iskelet sisteminde kas gücü artışıyla birlikte kemik, kas ve eklem dokularının sağlamlığı ve dengenin sağlanması, yine kemik dokusundaki yoğunluk artışına bağlı olarak osteoporoz riskinin azalması, insülin seviyesinin düzenlenmesiyle; kan şekeri ve dolayısıyla diyabetin kontrolüne yardımcı olması, kan basıncı ve kan lipid (yağ) düzeylerinde sağlanan olumlu gelişmelerle kalp ve damar hastalıkları ve obezite


Stres Yönetimi

Son yıllarda çağın hastalığı olarak adlandırılabilecek olan stres, hayatın her döneminde karşı karşıya kalınan, ruhsal ve fizyolojik açıdan çok çeşitli sorunların oluşmasına neden olan bir sağlık problemidir. Yaşanan yoğun stresle başa çıkılamaz ve stres kontrolü kaybedilirse, öncelikle bireysel sağlık, ardında aile, iş ve çevre ilişkileri olumsuz etkilenecektir. Olaya bu açıdan bakıldığında stres asla ihmal edilmemesi ve mutlaka kontrol altına alınarak, tedavisinin sağlanması gereklidir.
En sade tanımıyla, stres aslında kişinin içinde bulunduğu ortam, yaşamış olduğu olumsuz deneyimlere karşı verdiği bir tepki olarak açıklanabilir. Kişi, karşı karşıya kaldığı olayı kendisi için tehdit olarak değerlendirdiğinde ve bu tehditle fiziksel ve duygusal olarak başa çıkamadığında, kendini günlük hayatını olumsuz etkileyen ve her geçen gün gerilimi artan bir süreç içinde bulur. Bu psikolojik gerginlik sonucunda metabolizmada salgılanan bazı hormonlar ( stres hormonları) çoğu organı ( kalp, kaslar, pankreas, vb.) ve sistemleri ( kalp ve dolaşım sistemi, sinir sistemi, vb.) olumsuz etkiler.
Stresin etkisini belirleyen en önemli kriter, strese karşı bireyin geliştireceği psikolojik yanıttır. Yani stresin neden olduğu olası olumsuzluklar aslında bireysel tepkinin özelliklerinde gizlidir. Daha açık bir dille, yaşanan olayın boyutları tek başına belirleyici olmaktan


Evde Sağlıklı Yaşam ve Sosyo-psikolojik Boyutları

Dünyayı yaygın olarak etkisi altına alan Koronavirüs pandemisinde soysal izolasyonu sağlama adına evde geçirilen sürede beslenme ve egzersiz konusunda özen göstermek kadar, sosyopsikolojik sağlığı da korumak ve geliştirmek esastır.
Yaşanan bu dönemim herkes için farklı açılardan ruhsal zorluklara yol açması maalesef kaçınılmazdır. Özellikle bireyin kendisi ve sevdikleri açısından yaşanan sağlının neden olabileceği sağlık belirsizliği, sosyal anlamda geçmiş alışkanlıkların değişmesi ve kişinin kendi hayatını kontrol etmekte karşı karşıya kaldığı zorluklar beraberinde birçok ruhsal sorunlar getirebilir. Karantina uygulamasının başarıyla yürütülebilmesi için, bireylerin yaşayabileceği olası sosyal ve psikolojik travmaların kontrolu ve önlenmesiyle mümkün olabilecektir.
Bu dönemde yaşanabilecek en sık görülen psikolojik problemler üzüntü, korku, sinirlilik, üzüntü gibi olumsuz davranış değişiklikleri olarak sıralanabilir. Bu belirtiler bireyin mesleki faaliyetlerinden uzak kalmasından kaynaklanan ekonomik kayıplarla daha da belirginleşebilir. Bu nedenlerle bireyin içinde bulunduğu psikolojik travmalar sonucu stres bozukluğu, kaygı ve depresif belirtilerin ortaya çıkması sıkça rastlanan bir sağlık problemi olarak göze çarpmaktadır.
Bu sorunları bireysel olarak engellemenin en önemli yolu bireyin evde bulunduğu süreyi iyi değerlendirmesi ile ilgilidir. Bu süreçte evde geçen zamanı iyi kullanmak adına, kitap okuma, televizyon izleme, spor yapma, müzik


Evde Sağlıklı Yaşam

Dünyayı yaygın olarak etkisi altına alan Koronavirüs pandemisi karşısında en sağlam korunma yöntemi olarak evde kalarak, sosyal izolasyonu sağlamanın gerekli olduğu bu dönemde, evde geçen zamanda beslenme ve egzersiz konusunda hepimizi daha bilinçli davranma gerekliliğini gündeme getirmektedir. Bu nedenle beslenme tercihleri ve fiziksel aktivite konusunda doğru tercihlerde bulunmak son derece önemlidir.
Beslenme adına üzerinde durulması gerekli olan en önemli nokta, yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme alışkanlığını hayat geçirebilmektir. Ve böyle bir sağlıklı beslenme yöntemiyle koronavirüs pandemisine karşı bağışıklık sistemini de güçlendirmek mümkün olacaktır. Bu anlamda, özellikle bol miktarda sebze ve meyve tüketimiyle, bağışıklık sistemini güçlendirebilmek olasıdır. Sağlıklı beslenme sistemi içinde, karbonhidratların, yağ ve protein, vitamin ve minerallerin doğru ve yeterli alınması, metabolizma sağlığını korumak için dengeli ve düzenli beslenmenin ana hatlarını çizmektedir. Bu açıdan bakıldığında, karbonhidratlar, proteinler, yağlar, vitaminler, mineraller ve suyun metabolik fonksiyonların daha sağlıklı çalışması için, dengeli tüketimi önemlidir. Meyve ve sebzeler metabolizma için vitamin ve mineral kaynağı olarak bilinirken, karbonhidratlar, proteinler, yağlar vücudumuza enerji sağlayan besinlerdir. Dengeli beslenme ilkeleri çerçevesinde besinlerle günlük alınan enerjinin yüzde 55-60’ı karbonhidratlardan, yüzde 12-15’i proteinlerden, yüzde 25-30’u yağlardan sağlanmalıdır. Beslenme konusunda ortaya


Antioksidanlar ve Sağlıklı Yaşam 

İnsanlar ve diğer organizmaların hayatta kalabilmeleri için yürütmüş oldukları tüm işlevlerden sorumlu olan kimyasal reaksiyonlar zincirine metabolizma denir. Metabolik işlemler sonucunda ortaya çıkan metabolik atık maddeler serbest radikaller olarak adlandırılır ve vücuda ciddi tahribata neden olabilirler. Serbest radikal molekülleri, dokularda hasar meydana metabolik sorunlara neden olmaları açısından dokuların canlığını koruması adına risk teşkil ederler.
Vücutta gerçekleşen her kimyasal tepkimede doğal olarak meydana gelen ve hücrelere zarar vererek birçok önemli rahatsızlığın başlamasına neden olan serbest radikaller, antioksidan savunma sistemi tarafından etkisiz hale getirilebilir. Antioksidanlar, serbest radikallerin etkisiyle hasar gören dokuların yenilenebilmesinden sorumlu olan savunma sisteminde önemli rol üstlenirler.
Günlük hayatta var olan kimyasal maddeler, hava kirliliği ve egzoz dumanları , bakteriler, mantarlar veya virüslerle bulaşan hastalıklar, gıdalara bulunan bazı katkı ve boya maddeleri, alkol ve tütün ürünleri tüketimi, bazı ilaçlar, zarlı güneş ışığı gibi birçok kanserojen madde hücre üzerinde önemli hasarlar vererek, dokuların harap olmasına neden olarak kansere kadar gidebilecek çok çeşitli metabolik hasarlar vermektedir. Bu hasarların önlenebilmesi için vücuttaki antioksidan enzim sistemleri büyük önem taşır.
Antioksidanlar ya vücut tarafından doğal olarak üretilirler ya da sağlıklı bir beslenmeyle alışkanlığıyla dışarıdan olarak alınırlar Hem endojen ( vücudun ürettiği ) hem de eksojen ( dışarıdan alınan) antioksidanlar serbest radikalleri temizleyerek,


Bağışıklık (İmmun) Sistemi

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından pandemi (küresel salgın) olarak adlandırılan ve tüm dünyada etkisini gösteren koronavirüsüyle mücadele konusunda son aylarda birçok bilimsel açıklama ve yorumlarda adından sıkça söz edilen, bağışıklık (immun) sistemin insan sağlığında taşıdığı önem bu küresel salgınla birlikte daha da net anlaşıldı.
Bağışıklık sistemi vücuda girerek enfeksiyonlara neden olabilecek her türlü bakteri, virüs, mantar, parazitlere karşı vücudu koruyan için birlikte direnç gösteren hücre, doku ve organlardan oluşan, doğal ve güçlü bir savunma sistemidir. Bu sistem aynı zamanda vücuda oluşabilecek her türlü patojen ( hastalık etkeni) ve tümör hücrelerini yok ederek, canlıyı hastalıklara karşı koruma yapan işlevinden de sorumludur. Bağışıklık sistemi (immun sistem) vücuda giren ya da vücutla temas halinde bulunan her türlü yabancı maddeyi, canlının sağlıklı vücut hücrelerinden ve dokularından ayırt ederek; onları yok etmeye çalışarak, bu savunma görevini yerine getirmektedir.
Bağışıklık sistemi, doğal bağışıklık sistemi (doğal direnç) ve edinsel bağışıklık sistemi ( kazanılmış direnç) olarak anılan iki farklı fizyolojik mekanizmanın bir arada uyum içinde çalışması sonucu aktivasyonunu gösterir. Doğal bağışıklık sistemi enfeksiyona yol açan mikroorganizma ile karşılaşıldığında, dakikalar içinde aktive olarak, bağışık yanıt geliştirir ancak bu yanıt etkene spesifik değildir ve kalıcı hafızası yoktur.
Edinsel bağışıklık sistemi ( kazanılmış direnç) ise geç meydana çıkan


Çocuklarda Hareket Eğitimi

Fizik aktivite çocukların sağlıklı gelişimi konusunda çok önemli katkılar sağlayan bir etkinliktir. Fiziksel uygunluk, motor ve psiko-sosyal özelliklerinin hızlı bir gelişim içinde olduğu çocukluk döneminde başlatılan hareket eğitim programlarıyla, çocukların kalp, solunum sistemi, kas ve iskelet sistemlerinin sağlıklı gelişmesiyle birlikte, kilo ve boy oranın da birbirine uygun olarak şekillenmesi mümkün olmaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda 4-6 yaş çocuklarına yönelik olarak planlanan temel hareket eğitim programlarıyla; çocuklar küçük yaşlarda spora yönlendirebilmekte ve sürat, çeviklik, koordinasyon ve esneklik gibi sportif özelliklerin de ilk temelleri atılabilmektedir.
Çocukların spor hayatlarını planlayabilmek adına, sportif branş seçiminin bilinçli yapılabilmesi için çocukların bilişsel, fiziksel, zihinsel, motorsal açıdan çocuk gelişiminin hızlı olduğu bir dönem olan okul öncesi çağda yapılacak olan “hareket eğitimi” çalışmaları sportif yetenekleri belirlemede son derece yön göstericidir. Bu dönemde çocuk gelişiminin motor gelişimi açısından desteklenmesi için verilecek olan, hareket eğitimi çocuğun sağlıklı gelişimi için oldukça katkı veren bir etkinlik olarak kabul görmekte ve bu etkinliklerde çocukların koşma, topa vurma, yüzme, atlama, fırlatma, ip atlama, yakalama, kaçma gibi temel motor hareket becerilerini geliştirmeleri amaçlanmaktadır.
Gelişmiş toplumlarda olduğu gibi ülkemizde de hareketsizliğe bağlı sağlık sorunları yaşayan çocukların ve yetişkinlerin sayısı ve bu bireyler için yapılan sağlık harcamaları hızla artmaktadır. Her geçen gün televizyon, bilgisayar, internet, dijital


Kadın ve Spor

  Her kadın hayatı boyunca menapoz, osteoporoz, obezite, hipertansiyon, tip 2 diabetes mellitus (şeker hastalığı), kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi) sistem hastalıkları ve kanser başta olmak üzere çok çeşitli hastalıklara yakalanma riskleriyle karşı karşıyadır. Bütün bu görülmesi olası sağlık problemlerinde, spor koruyucu ve tedavi edici özelliklere sahiptir ve her hastalığa özel egzersiz reçeteleriyle, sporun kadın sağlığı üzerindeki olumlu etkileri adına çok önemli başarılar sağlanmaktadır.
Sportif aktiviteler, kadın sağılığı açısından, vücudun dengeli, estetik görünümlü ve sağlıklı olması için yapılan; vücutta organik, fizyolojik ve psikolojik değişiklikler oluşturan hareketlerin bütünü olarak tanımlanabilir. Sağlıklı ve formda kalabilmek için, düzenli, bilinçli ve uygun planlanmış bir egzersiz programını hayata geçirmek şarttır.
 Artan yaşla birlikte zayıflama eğilimine giren kemik ve kas gücü spor yaparak geri kazanılabilir veya en azından ortaya çıkabilecek olan kayıp engellenebilir. Genel tanımıyla kemik erimesi olarak da adlandırılan osteoporoz, en sık görülen kemik hastalığı olmakla birlikte ve yaşam süresinin uzaması ile her geçen gün daha da önem kazanan bir sağlık problemi haline gelmiştir. Özellikle osteoporozla (kemik erimesi) başlayan kemik kütlesindeki kayıpların korunması için, fiziksel aktivitelerle mekanik kuvvetlerin iskelet üzerine uygulanması olumlu


Çocuk ve Spor

Çocuk, doğumdan itibaren sağlıklı büyüme ve gelişme içinde, motor, zihinsel, sosyal ve duygusal açıdan gelişerek, sağlıklı bir erişkin olana kadar geçen süre içindeki sosyal, fiziksel, psikolojik olarak gelişmiş bir birey özelliklerini kazanır.
Çocuğu erişkin bireyden ayıran en önemli özelliğin, çocuğun sürekli olarak büyüyen ve gelişen bir süreç içinde bulunmasıdır. Her an aktif büyüme içinde olan çocuklar için spor, onların gelişimini son derece olumlu etkileyen bir uğraştır. Spor, özellikle çocuğun sağlıklı büyüme ve gelişiminin desteklenmesi,  bağışıklık sisteminin güçlenmesi, aktif yaşam alışkanlığının kazandırılması ve belli bir yaşam disiplini içinde kendi hedeflerine odaklanma ve konsantrasyon becerisinin eğitimi ve geliştirilmesi bağlamında son derece önemlidir. Ayrıca, sporun kazandırdığı sağlıklı öz benlik gelişimi sayesinde, çocukta zorluklarla mücadele etme yeteneği ve kendine daha iyi amaçlar kazandırabilecek kararları cesaretle alabilme alışkanlığı da böylelikle şekillenmiş olur. 
Çocuklar için planlanacak ilk fiziksel aktivite çalışmaları hareket eğitimi tarzında olmalı ve egzersiz planlamalarında öncelikle kas ve kemik sağlığı, genel esneklik ve hareket becerilerin korunması ve geliştirilmesini amaçlamalıdır. Çocukların dikkati genellikle çok kısa süreli olduğu ve çabuk sıkılma eğiliminde oldukları için fizik aktivitelerin seçiminde, hareketin fazla tekrardan ziyade çeşitliliğe ve fiziksel aktivitelerin oyun karakterinde planlanması, çocuğun sportif aktivitelere uyumunu kolaylaştıracaktır.
Çocukluk çağı dönemde, çocukların hareket gelişimlerini destekleyebilecek nitelikte etkinlikler çocuğun


Anti-Aging ve Sağlıklı Yaşlanma

Yaşlılık her canlı için yaşanması kaçınılmaz bir süreç ve sosyolojik, ekonomik, biyolojik ve psikolojik boyutlarıyla çok yönlü bir olgudur. Anti-aging (yaşlılığı geciktirme ve yaşlanmanın etkilerini azaltma) ise yaşlanmayı yavaşlatmak ve geciktirmekle ilgili bir sağlıklı yaşam felsefesidir. Böylelikle, sağlıklı ve yavaş yaşlanma mümkün olmakla birlikte, yaşlanmanın sosyolojik, ekonomik, biyolojik ve psikolojik boyutlarında olumlu gelişmeler sağlanmaktadır.
Yaşlılık fizyolojik, sosyolojik ve psikolojik tanımlarıyla tüm dünya üzerinde birbirnden farklı ve toplumdan topluma değişen göreceli bir kavram olmakla birlikte herkesin yaşayacağı doğal bit süreçtir. Yaşlanma sürecini etkileyen en önemli faktörlerin başında, kişinin genetik yapısı, geçirdiği hastalılar ve yaşam biçimi gelmektedir. Ve bu faktörlerin etkileşimi sonucunda, yaş aldıkça değişim gösteren, organ ve sistemleri ilgilendiren temel metabolik aktivitelerdeki yavaşlama ve fizyolojik kayıplarla birlikte yaşlanma meydana gelmektedir..
Metabolizma ve sistemlerin yıllar içinde yaşadıkları aktivite kaybına bağlı bozulma süreci olarak da tanımlanabilecek olan yaşlanma bazı bilim adamlarınca da tedavisi olanaklı bir hastalık olarak da değerlendirilmektedir. Biyolojik açıdan beden fonksiyonlarının zaman içerisinde zayıflaması, etkinliğini kaybetmesi sonucu yaşlanmanın yavaşlatılabileceği düşüncesiyle, stresten uzak durma, dengeli beslenme ve egzersiz gibi basit önlem ve uygulamalarla insan ömrünü 25-30 yıl gibi uzunca bir süre uzatmanın olanaklı olduğu tartışılmaktadır.
Tıp ve bilim dünyasında yaşanan gelişmeler, teknolojinin baş döndürücü hızla ilerlemesi, insanların yaşam süresinin


Spor ve Doping

Dopingin tarihi nerede ise insanlık tarihi kadar eskidir. Yapılan bilimsel araştırmalar sonuncunda, M.Ö. 6. Yüzyılda kuvvetin artırılması için hazırlanan bitkisel karışımların, yabani mantarlar ve benzeri bitki ve ot çeşitlerine kadar çok sayıda uyarıcının doping olarak kullanıldığı bilinmektedir. Spor alanlarındaki doping uygulaması, literatüre ilk defa 1889 yılında atlardaki performansı arttırmak için kullanılan ilaç olarak girmiştir.
Günümüzde sporcular performanslarını yükseltmek için vücutlarına uygun olmayan yöntemlerle aldıkları her türlü maddeye doping adı verilmektedir. İnsanoğlunun mutlaka kazanan ekipte yer alma ve hep kazanan olma içgüdüsü maalesef spor dünyasında da kendini göstermektedir. Kazanma hırsları ölçüsüz ve abartılı olarak yükselen, ne pahasına olursa olsun, kazanan olmak isteyen sporcular, doping maddesi olarak sınıflandırılan performans geliştirici ilaçları kullanmaya başlamışlardır.
Doping kısa vadede sporcuyu hedeflediği üst düzey başarıya ulaşma imkanı sunsa da kısa ve uzun vadede sağlığa çeşitli zararlar vermekte ve hatta öldürücü etkileri de bulunmaktadır. Bu konuda en ürkütücü olan nokta ise, doping olarak kullanılan maddelerin yakın ve uzak dönemlerdeki olası zararlarının bazıları henüz daha tespit edilememiş olmasıdır. Spor dünyasında kullanımı son yıllarda artan en yaygın doping türleri arasında EPO (Erythropoietin), kan dopingi, büyüme hormonları, anabolik stereoidler, dopingi gizlemeyi sağlayan diüretikler, narkotik analjezikler gen dopingi ve benzerleri yöntemler bulunmaktadır.
Sporda amatör ruhun yerini profesyonelleşmeye terk


4 Şubat Dünya Kanser Günü

Her yıl 4 Şubat Dünya Kanser Günü’nde Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü (UICC) ve ortak kuruluşların birlikte yürüttüğü, milyonlarca ölüme neden olan ve pek çoğu önlenebilir olan bir hastalığa karşı toplumsal bilinci artırmak amacıyla tüm dünyada kampanyalar düzenlenmektedir.
Kanser konusunda toplumsal bilinci uyandırmak için an akılcı yol öncelikle kanseri önleme için kansere neden olabilecek riskleri azaltmaktır. Kanserden korunma ve hastalığın önlenmesi konusunda; dengeli ve yeterli bir beslenme alışkanlığı ve düzenli tıbbi kontrol altında sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek büyük önem taşır. Yaşam tarzı değişikliği adına önce sigara ve tütün ürünlerinin kullanımın bırakılması gereklidir. Sigaranın akciğer, ağız, boğaz, gırtlak, pankreas, serviks, mesane, ve böbrek kanseri dahil olmak üzere çeşitli kanser türleriyle bağlantılı olduğunu gösteren bir çok klinik bilimsel araştırma çalışması yayınlanmıştır. Bu arada alkol tüketiminin de boğaz, gırtlak, kolon, meme, akciğer, böbrek ve karaciğerin kanseri görülme sıklığını arttırabileceğini gösteren klinik çalışmalar mevcuttur.
Bu arada, beslenme konusunda sağlıklı seçimler yapmanın kanser görülme riskini azalttığı bilinmektedir. Özellikle son yıllarda gittikçe artan bir küresel hastalık haline gelen, obezitenin kanser görülme sıklığını arttırabileceğine dair yayınlar da dikkat çekmektedir. Bu nedenle rafine şekerler ve hayvansal kaynaklardan elde edilen


Fiziksel Aktivite ve Sağlıklı Yaşam

Fiziksel aktivite günlük yaşamın bir parçası olarak yapılan her türlü aktiviteyi içeren bir kavramdır. Günlük hayat içinde yapılan her türlü yürüyüşler, merdiven çıkma gibi iskelet kasları tarafından üretilen, enerji tüketimi gerektiren, istemli hareketler olarak tanımlanmaktadır. Bununla birlikte, fiziksel aktivite aynı zamanda, kronik hastalıkların tedavi ve önlenmesinde başvurulan bir tıbbi yöntem olarak da kullanılmaktadır.
Yapılan klinik gözlem ve bilimsel araştırmalarda, bedensel uygunluğu iyileştirmeye ve korumaya yönelik olarak planlı ve programlı yapılan tekrarlayıcı vücut hareketleri olarak tanımlanabilecek fiziksel aktivite çalışmalarının, bireylerin vücut kompozisyonu korumak, kronik hastalık (obezite, diyabet, hipertansiyon, kalp rahatsızlıkları, kemik erimesi, felç, depresyon vb.) riskini önlemek ve azaltmak adına olumlu katkılar verdiği gösterilmiştir. Ve yine, iyi planlanmış bir egzersiz programının, sağlıklı bireylerin üst düzey fiziksel uygunluk (Fitness) seviyelerine ulaşmalarında, ileri yaşlarda görülebilecek olan kas ve eklemlerin anatomik yapı ve fonksiyonel kapasite kayıplarında tedavi edici etkisine dair klinik çalışmalar ve bilimsel yayınlar mevcuttur.
Ayrıca, fiziksel aktivite özellikle yaşlı bireylerde yaşam kalitesini arttıran ve sağlıklı yaş almayı sağlayan bir rehabilitasyon yöntemi olarak da kullanılmaktadır. İlerleyen yaşla beraber fiziksel aktivitenin azalması ve buna bağlı olarak gelişen enerji tüketimindeki dengesizlikler, vücut kompozisyonunda olumsuz değişimlere neden olmaktadır. Bu