Sayfa Yükleniyor...
Akraba ile sıla-i rahmi yani akraba ilişkilerini kesmek doğru değildir. Günahkâr da olsa onunla ilişkiyi kesmek yerine onu tedavi etmek için çalışmak gerekir. İyi günde iyi insanlarla herkes kardeşlik yapar. Önemli olan en zor zamanlarda kardeşlik yapmak ve kardeşini kötülükleri ve günahı içinde bırakmamaktır. Gerçek vefa gerçek dostluk ve kardeşlik budur. İnanç yönünden bazı kusurları,
Halk arasında Hz. Süleyman döneminde yaşanan bir kuraklık sırasında bir karıncanın yağmur yağması amacıyla yaptığı dua olarak inanılan ve bu sebeple karınca duası denen dua, güvenilir hadis kaynaklarında yer almamaktadır.
İslam, evlilik hayatında kocaya vermiş olduğu hak ve yetkilerin yanında, bir takım görev ve sorumluluklar da yüklemiştir. Bunlardan birisi de, kocanın eşinin temel ihtiyaçlarını makul ve normal ölçülerde karşılama ve giderme görevidir. Bu, evlilik akdinden doğan bir sorumluluktur. Kadının zengin veya fakir, Müslim veya gayrimüslim olması bu görev ve sorumluluğu değiştirmez.
Kocanın karısına yanaşmayacağına dair yemin ederse veya bu içerikte bir nezirde bulunursa böyle bir yemine İslam fıkhında "İla" adı verilir.
İslamın ekonomik anlayışında serbest piyasa anlayışı vardır. Bu anlayışta isteyen istediği oranda mal alır ve satar. Bu malı da istediği fiyata alır ve satar. Tabi olağan durumlar için geçerlidir. Ancak olağan üstü dönemlerde deprem, afet, kıtlık Dönemlerinde devlet gerektiğinde malın hem stokunu, karaborsasını, önlemek hem de kıtlıktan dolayı insanların mağdur duruma düşmemeleri için fiyatlara fıkhi bir tanımla narh koyabilir. Yani fiyatlara sınırlama getirebilir.
Abdest başlı başına amaç olan bir ibadet değildir. Belli ibadetleri yerine getirmeyi mubah kılan, kulun bu ibadetlere manen ve ruhen hazırlanmasına ve bu ibadetlerden azami verim elde etmesine yardımcı olan vasıta bir ibadettir.
Allah, insanı yaratınca meleklere ve meleklerin içinde olan ama melek olmayan ateşten yaratılmış olan iblise yani şeytana da Âdeme secde etmelerini emretti. Melekler Allahın emrine hemen itaat etti ve Ademe secde ettiler. Ancak şeytan böbürlenerek kibir taslayarak emre itaat etmedi, emri geri çevirerek secde etmeyerek kafir oldu.
Cuma namazının vakti, öğle namazının vaktidir. Cuma namazı bu vakit içinde kılındığı takdirde geçerli olur. Bu vakit çıkıp ikindi namazının vakti girdiğinde ise Cuma namazı kılınmaz. Kılınsa da geçersiz olur.
Haram para kazanan kocanın kazancından hanım ve çocukları dinen yiyebilir mi?
Ölen kişi kabre konduktan sonra, oraya iyi amellerle ve sevaplarla gelebildiyse sevinçli ve mutlu olur. Kötü amellerle gelmişse şüphesiz bunun sıkıntısını yaşar.
Kabrin olduğu yerden yol geçmesi, su altında kalması veya bulunduğu yerin başkasına ait olup sahibinin orada cenaze defnine izninin bulunmaması gibi zorunlu bir durum bulunmadıkça, defnedilen cesedin başka bir mezarlığa nakledilmek üzere, çıkarılması dinen caiz değildir.
Mezarı başka bir yere nakletmek caiz mi?
İslam, ana-baba hakkını çok önemser ve kutsal kabul eder. Öyle ki İslamda cennetin bir yolu da anne babanın rızasından geçtiği kabul edilmektedir.
İslâm boşama hakkını erkeğe vermiştir. Zira boşama gibi yuvayı bir anda yıkma salâhiyeti, çoğu zaman hissî hareket edebilen kadına verilmesi durumunda boşamaların artması yuvaların erken yıkılması kuvvetli muhtemeldir.
Mezheplerin ortaya çıkışı, dini sebeplere dayanmaktadır. Peygamber döneminde dini konularda bir ihtilaf söz konusu değildi. Çünkü bir problem olduğunda Hazreti Peygamber'e sorularak çözümleniyordu.
İslamiyet'te kabir hayatı vardır ve bu kabirde nimet ve azap da haktır. Buna delalet eden ayetler olduğu gibi tevatür derecesine varan hadis-i şerifler de vardır. Her ölü, ister bir kabre defnedilsin, ister denizlerin derinliklerinde kaybolup gitsin, isterse hayvanlar tarafından parçalanıp yenilsin, ahirette mut'aka ya nimetler içinde olacak veya azap görecektir.
Yalan İslam dinin yasakladığı büyük günahlardan birisidir. Yalanın şakası da ciddisi de yasak ve haramdır. Nitekim sevgili Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır: "Şaka da olsa cidden de olsa söylenen yalan yalandır"
İslama göre bir Müslüman, başkasının oğlunu veya kızını kendine öz evlat sayıp mirasçı kılamaz. Ne kadar öz evlâdım, dese, ne kadar da candan, ciğerden sevip saysa, yine başkasının evlâdı, yabancının oğlu, kızıdır. Bu yabancı çocuk, büyüyünce onu öz baba gibi kabul edemeyeceği gibi, hanımını da öz ana olarak göremez, yabancılara ait mahremiyet aralarında devam eder. Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hz. Zeydi kendisine evlat edinmiş, ancak Allahu Teala daha sonra gönderdiği emirle bunu yasaklayıp, birinin başkasının öz oğlu, kızı olamayacağı bildirmiştir.
Nikah akdinin geçerlilik ve sıhhat şartları arasında abdestli olmak gibi bir durum yoktur. Dolayısıyla abdestsiz olma hali nikaha zarar vermez. Ancak müslümanın her zaman abdestli olması güzel ve sevaptır.
Muharrem ayının İslam tarihinde belli başlı üç önemli özelliği vardır. Birincisi oruç, ikincisi Hicrî takvimin başlangıcı olması, diğeri de Hz. Hüseyin ve evlatlarının Kerbela'da şehit edilmesidir. Muharrem ayında tutulan oruç tarihi seyri yönüyle de bir özellik taşıyor. Peygamberimiz Medine'ye hicret ettikten sonra Medine'de yaşayan Yahudilerin oruçlu olduğunu öğrendi. O gün Muharrem ayının 10. günü Aşura günüydü. "Bu ne orucudur?" diye sordu. Yahudiler, "Bugün, Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı, Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa, bir şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler.
Allah'tan başkası adına yemin edilmesi doğru değildir. Yemin ancak vallahi, billahi, tallahi, lafızları ile olur. Çocuklarımın ölüsünü öpeyim lafzı ise yemin lafızları ile söylenmediği için yemin yerine geçmez.
Gereksiz yere yemin etmek ve onu alışkanlık haline getirmek doğru bir iş değildir. Müslüman yemin etmeye ihtiyaç duymayacak şekilde sözüne güvenilen ve çevresi tarafından böyle bilinen bir kimse olmayı gaye edinmelidir.
Bir malı peşin fiyatına satmak nasıl caiz ve makul ise veresiye fiyatına zamlı satmak da öyle câiz ve makuldür. Zira veresiye satışta malın karşılığı olan bedel bir kaç ay geciktirilmektedir. Diğer bir ifade ile uzatılmaktadır. Dolayısıyla vade uzayınca malı satanın bir zararı söz konusu olmaktadır. Bu zararını telafi etmek için malın fiyatını bir miktar yükseltmesinde dinen bir sakınca yoktur.
Hayvan dövüştürmek İslam öncesine kadar dayanmakta, günümüzde de hala varlığını korumaktadır. Hem de tüm hızı ile varlığını sürdürmektedir. Horoz, manda, köpek, deve, kaz gibi hayvanların dövüştürülmesi şeklinde icra edilen bu dövüş hayvanlara eziyet verdiğinden İslam dini tarafından yasaklamıştır. İslam dini, zevk uğruna hayvanlara eziyet vereni kınamış ve günahkâr olarak telakki etmiştir.