Sayfa Yükleniyor...
İslami hükümlere göre nikah, evlenme ehliyetine sahip ve evlenmelerinde dini açıdan bir engel bulunmayan kadın ile erkeğin (veya vekillerin) şahitlerin huzurunda, birbirleriyle evlenmeleri konusunda karşılıklı rızalarını ifade etmelerinden (icap ve kabulden) ibaret bir akittir.
İslam dini, insanın yaratılıştan var olan güzelliklerini daha belirli hale getiren, takı takma, saçları tarama, meşru ölçüde süslenme, güzel giyinme... gibi davranışları mubah kılmıştır. Ancak, fıtraten yani yaratılıştan verilmiş özellik ve şekillerin değiştirilmesini yasaklamıştır. Nitekim Rasulüllah Efendimiz, süslenmek maksadıyla vücutlarına dövme yapan veya yaptıranlara, dişlerini yontarak seyrekleştiren ve şeklini değiştirenlere lanet etmiştir.
Kulak çınlamasını iyiye ya da kötüye yorumlamamak gerekir. Sağ kulak çınlarsa iyi sol kulak çınlarsa kötüye delalet eder anlayışı da doğru bir anlayış değildir. Böyle bir şey düşünmek bidat ve hurafedir dinde de yeri yoktur.
İster kadın ister erkek için olsun fark etmeksizin ki her Müslümanın hem kendisini yaratan hem de birlikte yaşadığı insanlara karşı görev ve sorumlulukları vardır. Allaha karşı namaz kılma, içki içmeme gibi görevi vardır. Kullara karşı anne baba, eş, komşu, kardeş gibi kişilerin hakkını gözetme görevi vardır.
İslami hükümlere göre nikah, evlenme ehliyetine sahip ve evlenmelerinde dini açıdan bir engel bulunmayan kadın ile erkeğin (veya vekillerin) şahitlerin huzurunda, birbirleriyle evlenmeleri konusunda karşılıklı rızalarını ifade etmelerinden (icap ve kabulden) ibaret bir akittir.
Dinimize göre cenazeyi öldüğü yere defnetmek menduptur. Cenazeyi defnetmeden önce başka yere nakletmek mekruh olmakla beraber caizdir. Definden sonra kabrinden çıkararak nakil ise kesin zaruret olmadıkça mutlak suretle caiz değildir.
Küpe takmak, İslam tarihinde Hz. Peygamberimiz döneminden bu güne kadar kadınlara has bir süs olarak kabul edilmiştir. Kadınlar, bunun için de kulaklarını deldirip küpe takmışlardır. Bu husus Müslümanların genel örfünde kadınlara ait bir süslenme tarzı olarak kabul görmüştür.
Abdest alırken, yıkanması gereken uzuvlardan birinde kuru yer kalırsa, abdest sahih olmaz. Gusülde ise vücutta, suyun ulaşabildiği her yerin yıkanması gerekir.
Cennete girenler ölümsüz hayatın zevkini ve sevincini yaşarlar. Orada hastalık, ihtiyarlık, sakatlık, keder, sıkıntı ve buna benzer şeyler yoktur. Sayısız nimetler ve gençlik vardır. Yaşlanmak, ölmek, kederlenmek yoktur.
Hz. Peygamber yetimlerin himaye edilmesini, yetiştirilmesini, haklarının titizlikle korunmasını istemiş, bunu hakkıyla yapanların cennette, kendisiyle yan yana olacaklarını müjdelemiştir.
Hanefi mezhebine göre vücuttan çıkan kan abdesti bozar. Dolayısıyla ister dişleri fırçalarken ister, burundan aksın, isterse el yaralanmış ya da sivilce patlamış olsun vücuttan çıkan kan fark etmeksizin ki abdesti bozar.
Allah'tan başkası adına yemin edilmesi doğru değildir. Yemin ancak vallahi, billahi, tallahi, lafızları ile olur. Çocuklarımın ölüsünü öpeyim lafzı ise yemin lafızları ile söylenmediği için yemin yerine geçmez.
Kişinin sevdikleri ve ailesi ile birlikte gömülmek için mezar yeri satın almasında dinen bir sakınca yoktur. Hele büyükşehirlerde bazen mezar yeri bulunmadığını düşünürsek bulduğunda mezar yeri almada hiçbir sakınca yoktur. Çünkü ailece bir arada gömülmek arzusu ile mezar satın alınıyor. Dinimiz açısından bunun bir sakıncası yoktur.
Dini örfte ve uygulamada, bir kimse vefat ettiğinde, kendi dinine mensup olan daha önce vefat etmiş kişilerin defnedildiği kabristana defnedilir.
Çalışmak meşru bir işte olduğunda ve ibadetler ihmal edilmediğinde evet ibadettir. Yani çalışmanın ibadet olabilmesi için farzların yerine getirilmesi konusunda ihmal ve tembellik gösterilmemesi ve haramlardan kaçınılması şartına bağlıdır.
Normal şartlarda bir kabre, yalnız bir cenaze defnedilir. Önce defnedilmiş olan cenaze, tamamen çürüyüp toprak haline gelmedikçe, bir zaruret olmaksızın kabrin açılması ve bu kabre ikinci bir cenazenin defni caiz değildir. Cenaze çürüyüp toprak haline geldikten sonra ise, aynı kabre başka bir cenaze defnedilebilir. Bu cenazelerin karı-koca veya akraba olup olmaması şart değildir. Daha önce konulan cesedin çürüdüğü zannıyla açılan kabirde eğer çürümemiş bazı kemikler vb.
İslamiyet boşanma hakkını erkeğe vermiştir. Zira boşama gibi yuvayı bir anda yıkma salâhiyeti, çoğu zaman hissî hareket edebilen kadına verilmesi durumunda boşamaların artması yuvaların erken yıkılması kuvvetli muhtemeldir.
İslam dininde ibadetler Allah ve Resulü tarafından belirlenmiştir. Ne Kuranda ne de sünnette kul hakkı namazı diye bir namazdan söz edilmemiştir.
İslam, evlilik hayatında kocaya vermiş olduğu hak ve yetkilerin yanında, bir takım görev ve sorumluluklar da yüklemiştir. Bunlardan birisi de, kocanın eşinin temel ihtiyaçlarını makul ve normal ölçülerde karşılama ve giderme görevidir. Bu, evlilik akdinden doğan bir sorumluluktur. Kadının zengin veya fakir, müslim veya gayrimüslim olması bu görev ve sorumluluğu değiştirmez.
Kişi bir iş yerinde çalışırken, vakti, alacağı para karşılığında satmış olmaktadır. Yani, bu vaktin içindeki mesai zamanı işverenin hakkıdır. Bu mesai zamanında dalga geçmek, zamanı değerlendirmeyip eğlenme ve ihmallerle vakit öldürmek, işverenin hakkını çalmak, verdiği paranın karşılığını tam olarak vermemektir. Bunun günahlığında ise, kimsenin şüphesi ve itirazı olmamalıdır. Zira bu kul hakkını bir çiğnemedir.
Besmele ekmeğimizin bereketi ve her hayırlı işin başı olduğundan her başladığımız hayırlı işe besmele ile başlamalıyız. Yemek yemek, su içmek, ya da buna benzer bir takım nimetlerden istifade ederken de Müslüman besmele ile başlamalıdır. Zira besmele ile başlamadığımızda şeytan da o yemeğe ya da nimete ortak olmaktadır.
Adak'ın kelime manası, herhangi bir şeyi yapmaya söz vermektir. Dinî kavram olarak adak; Allahın rızasını kazanmak ve O'na tazimde bulunmak için, yapılması mecbur olmayan namaz, oruç ve kurban gibi farz ve vacip ibadet cinsinden bir şeyi yapmayı nezretmek suretiyle o ibadeti kişinin kendisine vacip kılmasıdır.
Kainatın yaratıcısı Allah'u Teala, kainattaki varlıkları birbiriyle uyumlu ve düzenli bir biçim ve sistem içerisinde yaratmıştır. İnsanların ve bütün canlıların rızıklarını ve çeşitli ihtiyaçlarını aynı düzen ve denge içinde sağlamıştır.
Yüce dinimiz İslâm, bizlere, Allah'a ibadet etmenin yanı sıra, çeşitli konularda bazı görev ve sorumluluklar da yüklemiştir. Hısım ve akrabalarımıza karşı hak ve görevlerimiz de bu tür yükümlülüklerimizdendir.