Doç. Dr. Zeki Uyanık
İlkses Gazetesi Yazarımız

Doç. Dr. Zeki Uyanık

Yazarın Köşe Yazıları

Süt çocuğu olması için kaç yaşına kadar emzirmek icab eder?

Süt akrabalığının meydana gelmesi için, Şafii, Maliki, Hanbeli ve Hanefi mezhebinin iki imamına göre süt emen çocuğun iki yaşını doldurmamış olması gerekir. Ebu Hanifeye göre ise, süt emen çocuğun süt çocuğu kabul edilebilmesi için 2,5 yaşını doldurmamış olması gerekir. Yani genel kanaat ve müctehidlerin çoğunluğu göre süt akrabalığının ortaya çıkması için süt emen çocuğun iki yaşından küçük olması gerekir. İki yaşından sonra süt emilse de Ebu Hanife dışındaki fıkıhçılara göre süt akrabalığı meydana gelmez.

Gelin kayınpederinin yanında başı açık durabilir mi?

Müslüman bir kadın kendisine dinen yabancı olan erkeklerin yanında başını örtmek durumundadır. Kadınlar arasında veya babasının, erkek kardeşlerinin, amca veya dayısının, kayınpederinin yanında başı açık kalmasında dinen bir sakınca yoktur. Çünkü bunlar ona ebediyen haram olan insanlardır. Ebediyen haram olunca da bu insanların yanında başı açık kalmasında bir sakınca yoktur. Nitekim Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: “Mümin kadınlara söyle: Gözlerini haram­dan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, kendiliğinden görünen kısım dışında süslerini göstermesinler; başörtülerini yakalarının üzerini de kapayacak şekilde salsınlar. Babaları, kayınpederleri, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), cariyeler, erkekliği kalmamış tabiler (yani yardıma muhtaç hale gelmiş ve erkekliği kalmamış yoksul ve düşkünler) ya da


Ashab-ı Sefine Olayı Nedir?

Gemi halkı demektir. Bundan maksat, Nuh’ın gemisine binerek tufandan kurtulan mü’minlerdir. Bu tabir, Kur’ân’da bir âyette geçmiş ve “Andolsun biz, Nuh’u kavmine gönderdik, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı, sonunda onlar, zulme devam edip dururken kendilerini tufan yakalayıverdi. Onu ve gemi halkını kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık” denilmiştir (Ankebût, 29/14-15).


Abdest organlarını bir kez yıkamak abdest için yeterli olur mu?

Abdest alırken, abdest organlarını bir defa yıkamak farzdır. Üçer defa yıkamak ise sünnettir. Abdestin geçerli olması için abdest organlarını en az bir defa yıkamak gerekir. Birden fazla yıkamak ise farzın fazlası olur. Bu fazlalık şayet üç defa olursa Efendimizin sünneti olmuş olur. Çünkü efendimiz abdest alırken abdest organlarını üçer defa yıkarmış. Dolayısıyla abdestin geçerli olabilmesi için abdest organlarını en az bir kez yıkamalıyız.

İnsanın yaşadığı her şey bir kader mi?

Kader ve kazaya inanmak iman altı esasından birisidir. Hayatta başımıza gelen her şey amma iyi amma kötü amma hayır amma şer her şey bir kader içerisinde tecelli etmektedir. Ancak kişi başına gelen herhangi bir olayda kaderi bahane ederek, kendisini sorumluluktan kurtarmaya çalışmamalıdır.

Kişi, “Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, bu şekilde takdir edilmiş, ben ne yapayım?” diyerek günah işledikten sonra ya da yanlış yapıp suç işledikten sonra da kendisini suçsuz gösteremez, kaderi mazeret olarak ileri süremez. Çünkü bu fiiller, insanlar böyle tercih ettikleri için, bu seçime uygun olarak Allah tarafından yaratılmışlardır. Burada dileyen, tercih eden, isteyen kuldur; yaratan da Allah’tır. Kul sorumluluk doğuran fiilleri irade edendir ama yaratan değildir; zira yaratmak Allah’a mahsustur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Allah her şeyin yaratıcısıdır.” (En’am, 6/102) buyrulmaktadır.


Yanlışlıkla besmele ile tahiyyatı okumaya başlamak namaza bir zarar verir mi?

Sevgili Peygamberimiz bütün hayırlı işlerinizde besmele ile başlayınız diyor. Dolayısıyla her hayırlı işe, namaza, abdeste, yemeğe... Başlarken besmele ile başlamak hem bir hayırdır hem de efendimizin sünnetidir. Aynı şekilde namaza başlandığında besleme ile başlamak bir sünnettir ve bir hayırdır. Ancak ehiyyatunü ve salli barik dualarını okurken besmele çekmek gerekmez. Çekilirse de namaza bir zarar vermez. Ama efendimiz namaz kılarken tehiyyatta besmele çekmediğine göre biz de çekmemeliyiz.

Evime varmak nasip olmasın demek yemin sayılır mı?

Allah’tan başkası adına yemin edilmesi doğru değildir. Yemin ancak vallahi, billahi, tallahi, lafızları ile olur. Evime varmak nasip olmasın ya da çocuklarımın ölüsünü öpeyim gibi cümleler yemin lafızları ile söylenmediği için yemin yerine geçmez. Bu tarz cümleler yemin sayılmadığı gibi aynı zamanda doğru ve güzel bir söz de değildir. Böyle cümleler Allah Resulü tarafından yasaklanmıştır. Nitekim buna benzer bir yemin etme olayında peygamberimiz sahabeleri uyarmış ve şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ, babanızı zikrederek yemin etmenizi yasaklamıştır. Öyleyse kim yemin edecekse ya Allah’a yemin etsin ya da sussun.” (Buhârî, “Eymân”, 4.) Bu sözler yemin sayılmadığı için herhangi bir keffaret vermek de gerekmez.

Yurt dışında ölen kişinin cenazesini Türkiye’ye getirmek dinen caiz mi?

Dinimize göre cenazeyi öldüğü yere defnetmek mensuptur. Cenazeyi defnetmeden önce başka yere nakletmek mekruh olmakla


Abdestsiz bazı sure ve ayetleri okumak caiz mi?

Kur’an-ı Kerimi abdestsiz tutmak ya da taşımak dinen caiz değildir. Ancak abdest yokken Kur'an-ı kerime dokunmadan ezberden okumanın bir sakıncası yoktur. Buna göre kişi abdestli olarak Ayetel Kürsiyi, ihlas suresini ya da bir başka ayet veya sureyi okuyabileceği gibi abdestiz olarak da kurana dokunmadan bunları ezberden okuyabilir. Ancak tabii ki Müslüman’ın her daim abdestli olması ya da abdestli olarak bu kısa sureleri okuması daha evladır.

Trafik kazası sonucu ölen kimse eceliyle mi ölmüştür?

İslam inancına göre herkesin bir eceli vardır. Bu ecel ne geri alınır ne de ileri alınabilir. Nitekim Kur’an-ı Kerim'de bu konuda şöyle buyrulmaktadır: "Her ümmet için takdir edilen bir ecel vardır. Ecelleri geldiği zaman ne bir an ileri ne de geri alınamaz." (Araf, 7/34) Bu bağlamda trafik kazasında ölen kimse eceliyle ölmüştür. O kimse için bundan başka bir ecel yoktur. Trafik kazası, ölen kimsenin hayatını kısa kesmiyor, onu eceli gelmeden öldürmüş olmuyor. Bilakis ölen kişinin ölüm sebebi böyleydi ve vadesi dolduğundan bu kaza olmuş oluyor. Buna göre Trafik kazası, cinayet ya da bir başka ölüm şekli kişinin ecelini değiştirmez. Çünkü insanın eceli veya ömrü değişmez. O kişinin o şekilde o zaman öleceği takdir edilmiş demektir.

Adağından yanılarak yiyen kimse ne yapmalıdır?

Adak kurbanının etinden, adağı yapan


Kazaya kalmış namazları sırayla kılmak zorunda mıyız?

Kaza edilecek namazlar arasında sıra gözetilip gözetilmeyeceği bu namazları kılacak kimsenin durumuna göre değişir. Hanefi mezhebine göre, kaza namazı kılacak kişi sahib-i tertip ise yani daha önce vaktinde kılmadığı bir namaz üzerinden başka bir namaz geçirmemiş veya en fazla beş vakit namaz geçirmiş olanlar vaktinde kılamadıkları ilk namazdan başlayarak sırayla kılarlar, ardından içinde bulundukları vaktin farzını kılarlar. Sahib-i tertip olmayan yani altı vakit veya daha çok namazı kazaya kalmış olan kimselerin ise, bu namazları kaza ederken tertibe riayet etmesi gerekmez. Eğer sadece vaktin farzını kılacak kadar bir zaman kalmışsa bu takdirde kaza namazlarını değil önce vaktin namazını kılar. Kişi altı vakitten fazla namazı kazaya bırakmış ise sahib-i tertib olmaktan çıkar. Bu durumda dilediği vakitte dilediği namazın kazasını kılabilir. Şafi mezhebine göre ise tertibe riayet vacip değil müstehaptır.

Kişi doğduğu yere gittiğinde seferi olur mu?

İnsanın doğup büyüdüğü veya evlenip içinde yaşamak istediği ya da içinde sürekli olarak barınmayı kastettiği yere asli vatan (vatan-ı asli) denir. Yetişkin bir kimse doğup büyüdüğü, ya da sürekli yaşamak üzere temelli yerleştiği asli vatanını terk edip herhangi bir sebeple sürekli yaşamak üzere bir başka yere yerleşirse burası onun asli vatanı olur ve eski asli vatanının hükmü ortadan kalkar. Eski asli vatanında


İsra ve Mirac Gecesi ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de ayet var mıdır?

Kur’an-ı Kerim’de İsra ile ilgili olarak ayet vardır. Nitekim İsra süresi birinci ayet İsradan bahsetmektedir.


Gusül alması gereken kişinin dua etmesi caiz mi?

Gusül alması gereken kişiye namaz kılmak, Kur’an-ı Kerim okumak, tutmak, Kabeyi tavaf etmek... gibi ibadetleri yapmak haramdır. Ama bazı kısa sureleri (Fatiha, Nas, Felak…) korunmak için okuyabilir. Bunun yanında istediği şekilde ve dilde kendisi için veya başkası için de dua edebilir. Cünüp kişi dua edeceği gibi yemek yemesi, yürümesi de caizdir. Fakat yıkanarak bunları yerine getirmek daha doğrudur.

Gün içerisindeki yoğunluktan dolayı namazı kazaya bırakmak caiz mi?

İslam’da namaz, oruç ve hac gibi ibadetler için belirli ifa vakitleri konulmuştur. Bu vakitlerin kaçırılması halinde artık eda değil, kaza söz konusudur. Farz namazların kendi vakitleri içinde kılınması farzdır. Özürsüz olarak bir namazın kazası ile, bu kimsenin üzerinden namaz borcu düşse de geciktirmekten meydana gelen günah devam eder. Bunun için, namazı kaza eden kimsenin, ayrıca Allah’a tövbe etmesi gerekir. Buna göre günlük işler, sanat ve meslekler, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma ve işler namazın kazaya bırakılması için özür sayılmaz.

Kişinin abdesti olmadan camiye girmesi caiz mi?

İslam inancına göre temizlik imandandır. Abdestte bir temizlik olduğuna göre her daim temiz olmak yani abdestli olmak güzel bir davranıştır ki Hz. Peygamberin de tavsiye ettiği bir sünnettir. Camiler de ibadet mekanlarımızdır. Bu güzel mekanlara girerken temiz, saygı ve tevazu ile ziyaret etmek Müslüman’a


Altın ve gümüş kaşık çatalı yemek yemede kullanmak caiz mi?

Gerek erkek ve gerekse bayanın altın ve gümüş çatal bıçak vs. gibi eşyaları kullanmasını Efendimiz hadisi şeriflerinde yasaklamıştır. Buna göre bu eşyaları kullanmak bunlarla yemek yemek bir şeyler içmek dinen uygun değildir.

Allah’ını seversen şu işimi yap diyenin işini yapmak zorunda mıyız?

Bu söz yemin olan sözlerden biri değildir. Yemin olan sözlerden olmadığı gibi böyle söz söyleyen kimsenin isteğini yerine getirmek zorunda da değiliz. Hele yapılması istenen iş eğer dine muhalif bir iş ise hiç yapılmaz. Aynı şekilde bir insana Allah rızası için şu isteğimi yerine getir dendiği halde yerine getirmemesinden dolayı mesul olmadığı gibi yerine getirmek zorunda da değildir. Ancak meşru bir istek ise yapmak zorunda olmamakla birlikte dilerse yapabilir.

Arabamıza nazar boncuğu asmamız dinen caiz mi?

İslam inancına göre nazar vardır. Onun için nazar değmesine karşı Allah’a sığınılmalıdır, ondan yardım dileyip ona ibadet edilmelidir. Nazarın vakî olduğu bir hakikattir. Bundan sakınmak için çeşitli yollar denemekte fayda vardır. Ayet-el kürsi, Nas, Felak, İhlas sûrelerini okumak bunun bir yoludur.

Ama nazar değmesin diye evimize, dükkânımıza, arabamıza, çocuklarımızın elbisesine boncuk işlenmesi veya nazarlıklar takılması uygun değildir. Bu İslam’da yeri olmayan bidat ve hurafedir ki bu daha çok cahiliye devrine ait batıl inanç


Kılınamayan namaz oruç ibadetinde olduğu gibi fidye vermekle zimmetten düşer mi?

Herhangi bir sebeple vaktinde kılınmayan ve böylece yükümlünün zimmetine borç olarak geçmiş bulunan namazların bir tek ödeme yolu vardır, o da kaza etmektir. Bundan başka namazın zimmetten düşürülmesi için bir yol yoktur. Namaz, tutulamayan oruçlar gibi değildir. Oruç için fidye verilmesi hakkında nas vardır. Fakat kılınmayan namazlar için fidye verileceğine dair bir nas yoktur.

Dolayısıyla hangi sebeple kazaya kalmış olursa olsun vaktinde kılınmamış bir namazın borcundan kurtulmak için illaki onu kaza etmek gerekir. Fidye veya para vermek ya da başkasına kıldırmak şekli ile bu namaz borcu ödenmez.

İnce tülbentle kılınan namaz geçerli olur mu?

Kadınların el, yüz ve ayakları dışında kalan bütün bedeni, erkeklerin ise göbek ile diz kapağı (bazı mezheplere göre ise diz altı) arası avret mahallidir. Buraların, namazda ve namaz dışında yabancılara karşı örtülmesi ve giyilen elbisenin vücut hatlarını belli edecek şekilde dar, tenini gösterecek şekilde ince olmaması gerekir. Bu şartları taşımayan elbise ile kılınan namaz Hanefi ve Şafii mezhebine göre geçersizdir. Yeniden kılınması gerekir. Buna göre bayanın saç rengini gösteren ince tülbent ile kıldığı namaz geçersizdir. Yeniden kılınması gerekir.

Allah her yerdedir demek caiz midir?

Allah vardır ve mekansız olarak vardır. Mekan biz yaratılmış varlıklar için vardır. Ancak bütün varlıkları yaratan Allah mekandan münezzehtir. Dolayısıyla bu


Namazdan önce kamet getirmek farz mı sünnet mi?

Kâmet, farz namazlardan önce, namazın başladığını bildiren ve ezan lafızlarına benzeyen sözlerdir. Ezandan farklı olarak, “hayya ale’l-felâh” cümlesinden sonra, “kad kameti’s-salât” cümlesinin eklenmesidir. Namaz, ister cemaatle, isterse tek başına kılınsın fark etmeksizin ki her farz namazdan önce kâmet getirmek sünnettir.

Zarûrât-ı Dîniyye nedir?

“Dini zarûretler” anlamına gelen “zarûrât-ı dîniye” Hz. Peygamberin Allah’tan alıp tebliğ ettiği kesin olarak belli olan dinî esaslara ve haberlere denir. Mesela Kur’an, Allah kelamıdır ve son peygamber Hz. Muhammed’e indirilmiştir, beş vakit namaz, Ramazan orucu, hac ve zekat farzdır; içki, kumar, hırsızlık, zina ve yalan söylemek haramdır. Bunlar, tevatür ile sabittir. Dolayısıyla her Müslüman’ın bütün bunları bilmesi ve kabul etmesi gerekir. Çünkü bunları kabul etmeyen kimse mümin olamaz.

Ölü için yedi yemeği vermek dinen zorunlu mu?

İslâm’da, Peygamber Efendimizin sünnetinde ve İslâm âlimlerinin tatbikatında “ölünün yedinci, kırkıncı, elli ikinci gecesi” gibi bir âdet ve ibadet şekli yoktur. Bu yemek ya da anma diğer kültür ve inançlardan Müslümanların hayatına sokulmuş bir adettir. Bu yemeğin İslam’da yeri olmamakla beraber her zaman ve her gün ölülerimiz için yemek verebilir. Mevlitler dualar, Kur’an-ı Kerim okunabilir. Ancak bunu belli bir güne hasretmek doğru değildir. Vefat eden kimse için yaptığımız hayır ya da yedirdiğimiz yemek onların ruhunu serinletecek, kabirlerini nurlandıracak, varsa


Üvey anne dinen anne gibi kabul edilir mi?

Üvey anne, İslam dini nazarında anne, üvey evlat da normal evlat hükmündedir. Dolayısıyla üvey anne üvey oğlunun yanında başını aça bilir dinen de hiçbir sakıncası yoktur. Çünkü bunlar dinen anne ve evlattır. Nitekim Allah Teâlâ Nur Suresinin 31. Ayetinde bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: “Mümin kadınlara söyle: gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, kendiliğinden görünen kısım dışında süslerini göstermesinler; başörtülerini yakalarının üzerini de kapayacak şekilde salsınlar. Babaları, kayınpederleri, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, Müslüman kadınlar, cariyeler, erkekliği kalmamış tabiler (yani yardıma muhtaç hale gelmiş ve erkekliği kalmamış yoksul ve düşkünler) ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak çağa gelmemiş çocuklardan başkasına süslerini göstermesinler.” Ayetten de anlaşıldığı gibi kadınlar, kocalarının başka kadından olma oğullarının yanında başları açık durabilirler. Nisa Suresi’nin 22. ayetinde ise şöyle buyrulmuştur: “Babalarınızın nikâhladığı kadınları nikâhlamayın. Geçmişte olan oldu. O çirkin, çok iğrenç ve pek kötü bir yoldur!” Buna göre üvey annelerle üvey çocuklar birbirlerine ebediyen haramdır. Haram oldukları için de üvey annenin üvey evladın yanında başı açık bırakmasında bir sakınca yoktur.

Bebeğin doğumunun 40. gününde mevlid okutmanın dindeki yeri nedir?

Bebeğin, ahlaklı ve salih bir evlat olması için Kuranı Kerim ve mevlid okunabilir. Ayrıca çevrede bulunan fakirlere sadaka dağıtılabilir.


Namaz esnasında giysimizde insan resmi varsa kılınan namaz geçerli olur mu?

Resimli elbise ile namaz kılmak mekruh olmakla beraber kılınan namaz geçerlidir. Aynı şekilde insan veya hayvan resmi bulunan yaygının üzerinde kılınan namaz geçerlidir. Yine namaz kılan kişinin sağında solunda ya da arkasında resim varsa kıldığı namaz geçerlidir. Ancak imkan varsa resmin olmadığı mekanda kılmak dikkatin dağılmaması için daha evladır.

Amel imandan bir parça mıdır?

İman inanılması gereken hususlar açısından artmaz ve eksilmez. Bir kimse, iman esaslarının tümünü kabul edip de bir ya da birkaçına inanmazsa, iman etmiş sayılmaz. Bu durumda, iman gerçekleşmediğinden, artması ve eksilmesi söz konusu değildir. Ancak güçlü ve zayıf olmak açısından farklılık gösterir; kiminin imanı kuvvetli, kiminin zayıftır. İmanda bu çeşit farklılığın bulunduğuna Kur’an-ı Kerim’de işaret edilmiştir: “Herhangi bir sure indirildiğinde, içlerinden (alaylı bir şekilde) ‘bu hanginizin imanını artırdı?’ diyenler olur. İman etmiş olanlara gelince, inen sure onların imanını artırmıştır.” (Tevbe 9/124); “O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir.” (Fetih 48/4); “Allah’ın ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların (mü’minlerin) imanlarını artırır.” (Enfal 8/2) Buna göre kişi günah işleye işleye imanını zayıflatmaktadır. Aynı şekilde kişi hayır işleye işleye ibadet ede ede de imanı artar.

Abdest organlarından birisi kesilen kimse abdest alırken bu yaralı organı yıkamak zorunda mı?

Abdest uzuvlarından birisinde yara veya


Müslüman kimseye kızgınlıkla kafir demek caiz mi?

Tekfir, Müslüman olduğu bilinen bir kişiyi, inkâr özelliği taşıyan inanç, söz veya davranışından ötürü kafir saymak demektir. İrtidad ise Müslümanın dinden çıkması anlamına gelir. Bu itibarla tekfir bir şahsın başkaları tarafından küfrüne hükmedilmesi, irtidad ise kişinin kendi irade ve ifadesiyle İslâm’dan ayrılmasıdır. Bir Müslüman’ın kâfir olduğuna hükmedilmesi onu pek ağır dünyevî ve uhrevi sonuçlara, müeyyide ve mahrumiyetlere mahkûm etmek anlamına geldiğinden, tekfir konusunda çok titiz davranmak gerekir. Çünkü yersiz yapılan tekfir, fert açısından ağır sonuçlar doğurmasının yanında toplum hayatında kapatılamayacak yaraların açılmasına, birlik ve bütünlüğün zedelenmesine ve parçalanmaya sebep olur. Zira bu durumdaki bir kimse, gerçek durumunu Allah bilmekle birlikte, toplumda Müslüman muamelesi görmez, selâmı alınmaz, kendisine selâm verilmez, kestikleri yenilmez. Müslüman bir kadınla evlenmesine müsaade edilmez. Öldüğünde cenaze namazı kılınmaz. Müslüman kabristanına gömülmez. Tekfir bu denli ağır sonuçlar doğurduğu içindir ki, Hz. Peygamber pek çok hadiste “Ben Müslüman’ım” diyeni küfürle suçlamaktan sakınmayı tavsiye etmiştir. Bir hadiste “Kim bir insanı kâfir diye çağırırsa veya öyle olmadığı halde ey Allah düşmanı derse söylediği söz kendisine döner” (Müslim, Îmân 27) buyurulurken, bir başka hadiste de şöyle denilmiştir: “Bir insan Müslüman kardeşine ey kâfir diye hitap ettiği zaman, ikisinden biri bu sözü üzerine almış olur. Şayet söylediği gibi ise küfür onda kalır,


Ölmeden önce kişinin mezar yeri alması caiz mi?

Kişinin ailesi ile birlikte gömülmek için mezar yeri satın almasında dinen bir sakınca yoktur. Bazen yaşadığımız şehirde mezar yeri bulunmadığını düşünürsek mezar yeri almada hiçbir sakınca yoktur. Çünkü ailece bir arada gömülmek arzusu ile mezar satın alınıyor. Dinimiz açısından bunun bir sakıncası yoktur. Ancak kişi nerede nasıl öleceğini bilinmediği için kedisine veya akrabalarına mezar satın almak yerine, kendini mezara hazırlaması daha uygundur.


Başka çare yoksa haram madde ile tedavi olmak caiz mi?

İslam bilginlerine göre haram maddelerle tedavi bazı durumlarda caizdir. İslam bilginleri, başka çare kalmaması halinde ve Müslüman bir tabibin tavsiye etmesi durumunda dinen yenilmesi veya içilmesi haram olan bir madde ile tedaviyi dinen uygun görmüşlerdir.

Haramlık açısından içki türleri arasında fark var mı?

Sarhoşluk veren içeceğin adı ne olursa olsun ve sarhoşluk veren madde hangi yoldan elde edilirse edilsin şarap hükmündedir, haramdır. Bundan dolayı sarhoşluk veren içki ve uyuşturucunun her türlüsü haramdır. Bunlar arasında da haramlık açısından bir fark yoktur. Hepsi de yasak ve haramdır.

Araba veya ev aldıktan sonra şükür kurbanı keseceğim diyen kimse bu kurbanı kesmese günaha düşer mi?

Ev veya araba almak kan akıtmayı gerektirmez. Yani yeni bir ev ya da araba alındığında kurban kesmek gerekmez. Ancak bu konuda adak yapılmışsa adağın yerine getirilmesi gerekir. Örneğin ev alırsam ya da arabam olursa kan akıtacağım derse ve bunları alırsa, aldığında bu kanı akıtması gerekir. Yani bu kanı akıtması gerekir. Aynı şekilde kişi adak adamamışsa dilerse bu mala ve nimete nail olduğu için şükür babından bir kurban kesebilir. Bir diğer husus daha vardır ki o da şudur: “Sadaka belaların define vesile olur” Böyle bir nimetten dolayı kurban kesip tasadduk etmenin


Ayakta yemek yemek caiz mi?

Yemek yemenin adaplarından birisi de oturarak yemek ya da içmektir. Ancak gerek meşguliyetten gerekse başka gerekçelerden dolayı ayakta yemek ya da su içmek caizdir. Fakat ayakta yemek içmek caiz olmakla birlikte mekruhtur. Buna göre ayakta yemek içmek mekruh olmakla birlikte caizdir. Ancak yemek adabı açısından oturarak yemek ve içmek imkanı varsa ayakta yememek içmemek daha evladır.


İslam dini reenkarnasyonu neden kabul etmemektedir?

Tenasüh, hulûl, ruh göçü kavramlarıyla da ifade edilen reenkarnasyon, ruhların beden değiştirerek dünyaya tekrar tekrar gelmelerine inanmaktır. Bu inanca sahip olanlara göre, ruhun bir defa dünyaya gelmesiyle dünyayı tanıması mümkün değildir. Bunun için bir beden ölünce ruhu, başka bir bedene geçer. Bu yeni bedende ruh öncekine oranla daha da olgunlaşır. Söz konusu intikal her ömrün sonunda başka bedende ve varlıkta gerçekleşebilir. İslam inancına göre ruh, ezelî olmayıp sonradan yaratılmıştır. O, bedenin tamamlayıcısıdır. Ölümle bedenden ayrılan ruh, tekrar başka bedenlerle dünyaya gelmeyecek, ahirette beden yeniden yaratılınca ruh tekrar ona iade edilecektir. Dolayısıyla kişi dünyadaki ameline göre mükâfat veya cezaya muhatap olacaktır. Kur’ân’da ruh göçünün olmadığı kesin olarak ifade edilmektedir: “Nihayet onlardan birine ölüm gelince: ‘Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım’ der. Hayır! bu sadece onun söylediği boş bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır” (Mü’minûn, 23/99-100.) Bu ayeti kerimede de ifade edildiği gibi, tenasüh inancı İslâm’la bağdaşmaz.

İslam’a göre kişinin sorumlu olması için hangi şartları taşıması gerekir?

Mükellef demek erginlik çağına gelen akıllı insanlar demektir. Mükellef, dinin emirlerini yapmak ve yasaklarından sakınmakla sorumludur. Mükellef sayılmak için insanda iki şartın bulunması gerekir;

1- Akıllı


Yanlışlıkla kılınacak vakitten başka bir vakte niyet edilse bu namaz geçerli olur mu?

Kişi yanılarak kılacağı vaktin dışındaki bir vakte niyet etmişse namazına bir zarar gelmez o namaz geçerlidir. Böyle niyet etse dahi namazını bozmamalıdır. Çünkü bilerek değil bilmeyerek ve yanılarak niyet etmiştir. Mesela kişi öğle namazını kılacağı vakitte ikindiye niyet etse ama namaza gelirken öğle namazı diye seccadenin üzerinde durursa bu namaz geçerlidir. Çünkü kalbindeki niyet öğledir. Velev ki dille ikindiye niyet etse de asıl niyeti kalpte olan niyettir. O da vaktin yani öğlenin niyeti olduğu için bu namaz geçerlidir.

Pazartesi ve perşembe günlerinde nafile oruç tutarken unutarak yemek içmek orucu bozar mı?

Bilerek yemek içmek ve oruca aykırı olan işleri yapmak orucu bozar. Ancak unutarak bir şey yemek, içmek orucu bozmaz. Bu hususta farz, vacip, nafile oruçlar arasında bir fark yoktur. Çünkü unutma ve yanılma ile yapılan işler bağışlanmıştır. Ama kişi unutması geçtiği anda veya “Sen oruçlusun” denildiği halde, hiç aldırış etmeden yemesine devam etse orucu bozulur. Buna göre nafile oruç tutarken unutarak yemek yemek ya da bir şey içmek oruca zarar vermez.

İslam dininin kaynakları nelerdir?

İslam’ın kaynakları Kur’an, Hadis, İcma ve Kıyas olmak üzere dörttür. İslam dininin ilk, en önemli ve birinci kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir. Dini bir konu öncelikle Kur’an-ı Kerim’de aranır. Aranan konuda bir nass yoksa Hadisi


Haram yoldan kazanılan para ne yapılmalıdır?

İslamiyet her zaman kişinin rızkını aramasını ve bu rızkı ararken de rızkı verenin rızasına uygun aramasını emretmektedir. Yani meşru çerçevede rızkını aramasını istemektedir. Durum bu olmakla beraber kul bazen çerçeveyi ihlal etmekte ve dinen hoş olmayan davranışların içine girmekte, haram bir işe girişebilmektedir. Dolayısıyla haram bir yolla rızkını temin etmektedir. Bu yolla kazanılan para haramdır. Böyle şeylerle uğraşmak da günahtır. Bununla beraber ortada böyle bir para varsa bu para hayır kurumlarına veya fakirlere, herhangi bir sevap beklemeden verilmelidir.

Adak sahibi niçin adağının etinden yiyemiyor?

Adak adayan kimse borcu ve görevi olmadığı halde kendini bir borcun altına soktuğundan ve bu adak bir borç ve sadaka olduğundan adağı adayan kimse bu adaktan yiyemez. Kendisi bu adaktan yiyemediği gibi hanımı ve çocukları da yiyemez.

Buluğ yaşına gelmemiş çocuğun yaptığı ibadetin bir sevabı olur mu?

Mümeyyiz olduktan sonra hangi yaşta olursa olsun çocuğun yaptığı ibadetin sevabı vardır. Bu ibadetlerden çocuğun sevabı olduğu gibi aynı şekilde onu yetiştiren anne babanın da sevabı olur. Çocuğuna iyi bir dini eğitim ve terbiye veren kimse çocuklarının yaptığı ibadetlerden (yetişkin olsalar da) hissedardır. Çünkü onu yetiştiren ve bu ibadeti ona öğreten anane babadır. Bu ibadetlere vesile oldukları için onların


Önceden tutmadığı farz oruç borcu olan üç aylarda nafile orucu tutabilir mi?

Oruç, namaz gibi dinin farz kıldığı ibadetleri yerinde ve zamanında yerine getirmek gerekir. Bir özür olmadan bunları sonraya, kazaya bırakmak dinen büyük bir günahtır. Fakat bir özür varsa özre binaen geciktirilebilir. Ama özür ortadan kalkınca en yakın zamanda kaza etmek gerekir. Oruç borcu olan (hastalıktan, yolculuktan) Ramazan ayının bitmesi ile bayramdan sonra bunları kaza etmesi gerekir. Şayet kaza etmeden ölürse ahiret gününde bunlardan sorulur. Allah affetmezse azapta görür. Buna göre kaza borcu olan kimse sorumlu olmadığı ve ahiret gününde azap görmesine vesile olmayacağı nafile orucu tutacağına, üzerinde borcu olan kaza orucunu tutmalıdır. Kaza oruçları bitince istediği kadar nafile orucu tutabilir.


Haram parayla kurban kesilebilir mi?

İslâm dini, Müslümanın helal işlerle uğraşmasını ve kendisi ile aile efradının nafakasını helal yollardan temin etmesini istemektedir. İbadetlerini de helal kazancından yapmasını emretmektedir. Buna göre, haram yolla kazanılan para ile kurban kesmek uygun değildir. Çünkü ibadetlerin kabul edilmesi ve sevap alınması için helal parayla yapılmalıdır.

Ölü kurbanı diye bir kurban çeşidi var mıdır?

İslam dininde ölü kurbanı diye bir kurban çeşidi bulunmamaktadır. Fakat vefat etmiş kişi adına ya da sevabını vefat etmiş kişiye bağışlanmak üzere kurban kesilebilir. Vefat etmiş kişinin bir vasiyeti yoksa mirasçılarının kurban kesmeleri gerekmez. Ancak bir kişi anne babasının ya da akrabalarının ruhu için ya da sevabını kendilerine bağışlamak için bir hayvan kesip dağıtabilir.

Fazilet bakımından, kurbanlık hayvanların erkek veya dişi olması arasında bir fark var mıdır?

Kurban olup olmaması açısından hayvanların erkek veya dişi olması arasında bir fark yoktur. Fakat biraz da toplumun ihtiyaç ve anlayışı göz önünde bulundurularak, küçükbaş hayvanlarda erkeğinin, sığır cinsinde ise dişisinin kurban edilmesinin faziletli olduğu kabul edilmiştir.

Günün Ayeti

Allah size ancak leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkasının adına kesilenleri haram etmiştir.

Bakara, 2/173.

Günün Hadisi

Şeytan, besmele çekilmeyen yemeği benimseyerek kendi hakkı sayar

Müslim, “Eşribe”, 102.

Günün Sözü


İslam’da Regaib Gecesi’nin fazileti nedir?

Receb ayının ilk cuma gecesine Regaib gecesi denir. Bu geceye Regaib gecesi ismini melekler vermişlerdir. Regaib, rağbet edilen, temizlenilen, mağfiret gecesi demektir. Regaib, ihsanın ve hayrın bol olduğu gece demektir. Regaib gecesi, bir lütuf, rahmet ve mağfiret gecesidir. Bu gece kurtulacak olanlar da bu geceye ve bu gecede ibadetlere rağbet edecek olanlardır. Her cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha kıymetli oluyor. Allah bu gecede, müminlere ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua kabul olur, namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir. Onun için Regaib kandilinin gündüz ve gecesini ibadetle geçirmeliyiz.

İslam’da kaç kandil var anlamları nedir?

İslam dininde beş kandil vardır.

Mevlid Kandili: Peygamberimizin dünyaya geldiği gecedir.

Regaib Kandili: Hz. Amine'nin Peygamberimize hamile olduğunu anladığı gecedir.

Mirac Kandili: Peygamberimizin, miraca yükseltildiği gecedir.

Berat Kandili: İnsanların bir senelik hayat ve rızıklarının gözden geçirildiği, Müslümanların af ve lütuflara nail olduğu gece.

Kadir Gecesi: Kur’an-ı Kerim'in dünya semasından Peygamberimize indirilmeye başladığı ve nafile bin aydan daha hayırlı olan gecedir.

Müslüman Kandil Gecelerini Nasıl İhya etmelidir?

1. Kur'an-ı Kerim okuyarak,

2. Aile bireyleriyle birlikte günün mana ve ehemmiyeti hakkında sohbet ederek,

3- Günahlarımızdan dolayı tövbe ederek.


Bir yıl ve bir ömür geride kalırken…

İnsanoğlu, dünyayı sevmeye, dünya hayatına ve içindekilere aldanmaya meyilli bir fıtratta yaratılmıştır. Yani beşer fıtrat olarak dünyaya yönelmeye müsait bir varlık olarak yaratılmıştır.