Sayfa Yükleniyor...
Kişinin çocuk olduğunda bir şükür anlamında mevlit okutabilir. Ancak bu mevlidi zorunluluk anlamında okutmak zorunda değildir. Bu mevlidi okutmanın da bir vakti yoktur. Yani mevlidi çocuğun doğduğu gün ya da kırkıncı gününde okutmak zorunda değildir. Bu gibi merasimler güzel ve dinen hoş olmakla beraber dini bir vecibe ya da farz değildir. Ama yapılması halinde dinen sevap kazanılan güzel davranışlardır.
İslamda rızık için seher vaktinde evin kapı ve penceresini açık bırakmak var mıdır?
Gayrimüslimlerin cenaze törenlerine katılmakta sakınca var mıdır?
Kabirdeki ölü kimse cenneti ya da cehennemi görür mü?
Kendisine hac farz olmasına rağmen hacca gitmeyen kimse öldükten sonra biri yerine gidebilir mi?
Kişi Müslüman olmadığını söylerse imanına zarar gelir mi?
Kağıt ve benzeri haram olan bir oyunu oynamak kumardır ve haramdır. Bu ister ödetmesine oynansın isterse zevkine her ikisi de haramdır. Tabi bu oyun ödetmesine oynandığı zaman günah daha da büyük olur.
Hanefi, Şafii, Maliki... Farkı olmaksızın bütün ehli sünnet mezhepleri haktır ve kendilerine uyulabilir. Mezheplerin varlığı biz Müslümanlar için bir rahmet ve çıkış yoludur. Hangisine uyarsak uyalım doğru yolu bulmuş oluruz.
Hz. Peygamberin ismi her anıldığında ona salat ve selam getirmek gerekir mi?
Receb ayının ilk cuma gecesine Regaib gecesi denir. Bu geceye Regaib gecesi ismini melekler vermişlerdir. Regaib, rağbet edilen, temizlenilen, mağfiret gecesi demektir. Regaib, ihsanın ve hayrın bol olduğu gece demektir. Regaib gecesi, bir lütuf, rahmet ve mağfiret gecesidir. Bu gece kurtulacak olanlar bu gecede ibadetlere rağbet edecek olanlardır. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha da kıymetli oluyor. Allah, bu gecede, müminlere, ragibetler [ihsanlar, ikramlar] yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua kabul olur, namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir. Onun için Regaib gecesini ibadetle geçirmeliyiz.
Üç aylardır hangi aylardır ve ne gibi faziletleri vardır?
Bir duadan ya da hayırlı işten sonra el Fatiha denilince Fatihayı okumak zorunda mıyız?
Bir duadan ya da hayırlı işten sonra el fatiha denilince fatihayı okumak zorunda mıyız?
Hidane, çocuğun, ehliyetli biri tarafından belli bir süre için alıkonup yetiştirilmesi demektir. Çocuğun yetiştirilmesi anneye ait bir haktır. Ancak anne hukuken bununla sorumlu tutulamaz. Yani çocuğa bakması ve onu yetiştirmesi için zorlanamaz. Fakat çocuğun bakımını üstlenecek başka bir kimse yoksa o zaman anne çocuğa bakmağa mecbur tutulur. Anne boşanıp ayrıldıktan sonra hidane için babadan ücret talep edebilir. Çocuğun bakılacağı evin kirası babaya aittir. Baba yoksa bunu onun en yakın akrabası öder. Fakat annenin kendi meskeni bulunur da çocuğa orada bakması mümkün olursa ayrıca kira talep edemez. Anne bir yabancıyla evlenince çocuğa bakma hakkını kaybeder. Çünkü bu durumda çocuk aşağılanıp huzursuz edilebilir. Fakat anne, çocuğun yakınlarından olan bir şahısla, evlenmişse bu hak düşmez. Anne yabancı biriyle evlendiği halde bu kişi çocuğun bakımını kabul ederse onu annesinden almak caiz olmaz. Çok kere bir üvey baba, karısının hatırı ve Allah rızası için bir çocuğa akrabasından daha iyi bakabilir. Erkek çocuklar kendi işlerini yapabilecek bir çağa gelinceye kadar annenin yanında kalır, ondan sonra babaya teslim edilirler. Bu müddet yedi, sekiz veya dokuz yaşını tamamlayıncaya kadardır. Uygulamada yedi yaş esas alınmıştır. Erkek çocuklar bu yaştan sonra bir erkek gibi yetişmeye, ilim ve sanat öğrenmeye ihtiyaç duyarlar. Bu konuda babaları ve dedeleri daha ehildirler. Kız çocukları adet görmeye veya büluğ çağına yaklaşmaya yani erkeklerin ilgisini çekmeye (müştehat olmaya) başlayıncaya kadar analarının yanında kalırlar. Bundan sonra babalarının ve dedelerinin korumasına daha çok ihtiyaç duyacaklarından analarından alınırlar.
Amca, hala, teyze gibi akrabalara zekat verilir mi?
İnsanın alnına kesilmiş hayvanın kanını sürmek caiz mi?
İnsanın başına gelen sıkıntı ve hastalıklar onun günahlarına kefaret olur. Yani başa gelen ölümlere, sıkıntılara, acılara, elemlere, hastalıklara sabredip Allahtan gelenin baş üstünde yeri var deyip metaneti ve vakarı korumak kişinin günahlarına kefarettir. Yani kişinin günahlarını affettirme vesilesidir.
Bir insan malının üçte birini ister mirasçılarına isterse mirasçısı olmayan başka kişilere bağışlayabilir veya vasiyet edebilir. Yalnız mirasçılarından bazılarına yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesi, diğer mirasçıların iznine tabidir. Çünkü Allah Resulü bir hadis-i şeriflerinde varise vasiyet yoktur. Allah her hak sahibine hakkını vermiştir buyurmuştur.
Allah şerden razı olmadığı halde neden yaratmaktadır?
Kadının sperm bankasından aldığı spermle hamile kalması caiz mi?
Kul hakkını affetmedikçe Allah kulun bu günahını affeder mi?