Adağın geçerli olması için, adakta bulunan kişide aranan şartlar neler?


  • Oluşturulma Tarihi : 16.11.2025 10:24
  • Güncelleme Tarihi : 16.11.2025 10:24

Adağın geçerli olabilmesi için adakta bulunan kimsenin Müslüman, akıllı ve ergenlik çağına ermiş bir kimse olması gerekir. Çünkü adakta bulunma, sonucu itibariyle ibadet grubunda yer aldığından, tam eda ehliyeti gerekir.
Dinî bir hükümle yükümlü olmadıkları için çocuğun ve delinin adakları muteber değildir.

Suç ve günah işlemek kaderin bir parçası mıdır?

Kaza ve Kadere inanmak iman altı esasından birisidir. Hayatta başımıza gelen her şey iyi, kötü, hayır, şer muhakkak ki bir kader içerisinde tecelli etmektedir. Ancak kişi başına gelen herhangi bir olayda kaderi bahane ederek, kendisini sorumluluktan kurtarmaya çalışmamalıdır.
Kişi, “Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, bu şekilde takdir edilmiş, ben ne yapayım? “ diyerek, günah işledikten sonra ya da yanlış yapıp suç işledikten sonra da kendisini suçsuz gösteremez, kaderi mazeret olarak ileri süremez. Çünkü bu fiiller, insanlar böyle tercih ettikleri için, bu seçime uygun olarak Allah tarafından yaratılmışlardır.
Burada dileyen, tercih eden, isteyen kuldur; yaratan da Allah’tır. Kul sorumluluk doğuran fiilleri irade edendir ama yaratan değildir; zira yaratmak Allah’a mahsustur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Allah her şeyin yaratıcısıdır.” (En’am, 6/102) buyrulmaktadır.
Her şeyin yaratıcısının Allah olması bizim kötü ve yanlış işleri, sorumluluktan kaçarak Allah’a havale etmemize yol açmamalıdır. Bu kaderi istismar etmek olur. Ayrıca kader ve kazâya güvenip çalışmayı bırakmak, olumlu sonucun sağlanması ya da olumsuz sonuçların önlenmesi için gerekli sebeplere sarılmamak ve tedbirleri almamak, İslâm’ın kader anlayışı ile bağdaşmaz. Allah her şeyi birtakım sebeplere bağlamıştır. İnsan bu sebepleri yerine getirirse Allah da o sebeplerin sonucunu yaratacaktır. Bu da bir ilâhî kanundur ve bir kaderdir.
Dolayısıyla kişinin “Ben ne yapayım, kaderim böyle.”  Diyerek günah ya da suç işlemesi ya da işledikten sonra kaderi suçlaması doğru değildir.

İbadet ya da günah imanı güçlendirir veya zayıflatır mı?

İman inanılması gereken hususlar açısından artmaz ve eksilmez. Bir kimse, iman esaslarının tümünü kabul edip de, bir ya da birkaçına inanmazsa, iman etmiş sayılmaz. Bu durumda, iman gerçekleşmediğinden, artması ve eksilmesi söz konusu değildir. Ancak güçlü ve zayıf olmak açısından farklılık gösterir; kiminin imanı kuvvetli, kiminin zayıftır.
İmanda bu çeşit farklılığın bulunduğuna Kur'an-ı Kerim'de işaret edilmiştir: “Herhangi bir sure indirildiğinde, içlerinden (alaylı bir şekilde) 'bu hanginizin imanını artırdı?' diyenler olur. İman etmiş olanlara gelince, inen sure onların imanını artırmıştır.” (Tevbe 9/124); “O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir.” (Fetih 48/4); “Allah'ın ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların (mü'minlerin) imanlarını artırır.” (Enfal 8/2)
Buna göre kişi günah işleye işleye imanını zayıflatmaktadır. Aynı şekilde kişi hayır işleye işleye ibadet ede ede de imanı artar.
 
Günün Ayeti
“Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vaat edilmekte olan cennetle sevinin!”
(Fussilet 41/30) 
 
Günün Hadisi
“Biriniz uyuyakalır veya unutur da bir namazı vaktinde kılamaz ise, hatırladığı vakit o namazı kılsın; o vakit, kaçırdığı namazın vaktidir”
(Buhari, 'Mevakit', 37.)
 
Günün Sözü
Şerefle bitirilmesi gereken en önemli görev hayattır.
 
Günün Duası
Allah’ım ölülerimizi kabrin azabından, mahşerin sıkıntısından, cehennemin azabından koru.
 
Bunları biliyor muyuz?
Ribâ'l-Fadl Ne Demektir?
Ölçü veya tartıyla alınıp satılan şeyleri, kendi cinsleriyle peşin olarak, karşılığı olmayan bir fazlalıkla değişmek emektir. Bir dirhem gümüşü, bir buçuk dirhem gümüş ile, peşin olarak değişmek, ribâ'l-fadl olur.
 
Günün Nüktesi
Ümidim var…
Hz. Peygamber, ölmek üzere olan bir gencin yanına girmişti.
Hemen sordu: 'Kendini nasıl buluyorsun?'
'Ey Allah'ın Resulü, Allah'tan ümidim var, ancak günahlarımdan korkuyorum' diye cevap verdi.
Hz. Peygamber, ona şöyle cevap verdi: 'Bu durumda olan bir kulun kalbinde (ümit ve korku) birleşti mi Allah o kulun Ümit ettiği şeyi mutlaka verir ve korktuğu şeyden de onu emin kılar.'
(Tirmizi, “Cenaiz”, 11.)

Adağın geçerli olması için, adakta bulunan kişide aranan şartlar neler?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık