Sayfa Yükleniyor...
Ramazan-ı Şerife girip de bu ay çıkmadan kendini Allaha bağışlatamayan kimsenin burnu yere sürtülsün. (Tirmizi, Daavat, 101)
Sayılı günler kaldı telafi ayından. Giderek dünyevileşen zihin ve gönül dünyamız kadar bireysel hayatlarımızda da eksik bıraktıklarımızın telafisi için önümüze bu yıl da bir bahar serinliği ve sevinciyle geldi, gidiyor Ramazan.
Geniş bir lütufla karşılanmasını umduğumuz amellerimizi, Hz. Peygamber için Hz. Aişenin Ramazan ayının son on günü gelince geceleri ibadetle ihya eder, ailesini de uyandırır ibadet ettirirdi. (Buhari-Müslim) ifadesinde vücut bulan seviyeye taşıma gayretine sahip olmak gerek.
Mağfiretten ancak bağışlanacak bir kusuru olmadığına inananlar uzak kalabilir zira. Kibirlice, bilgisizce ve fütursuzca Oysa o kadar kolaydır ki bu ayda kendini bağışlatabilmek Cehennem kapıları kapanmış cennet kapıları açılmıştır mümine En büyük düşman bağlanmıştır. Tek yapılacak şey Rabbin bu lütuflarına vefa ve saygıyla karşılık verebilmektir.
Kulun yaratanı ile olan ilişkisini gözden geçirip gaflet/unutkanlık halinden zikir/hatırda tutma haline geçiş sürecini kolaylaştıran bu mevsimi gündelik hayatın telaşından koruyamamak, layık olduğu düzeye taşıyamamak gerçek bir nankörlükten kaynaklanmaz mı? Verilen onca müjdeli habere rağmen kulağını ve kalbini tüm hayırlara kapamak büyük bir gaflet değil de nedir? Onun için efendimiz bu hadisinde burnu sürtülsün diyor.
Kulun yaratanı ile olan ilişkisini gözden geçirip gaflet/unutkanlık halinden zikir/hatırda tutma haline geçiş sürecini kolaylaştıran bu mevsimi gündelik hayatın telaşından koruyamamak, layık olduğu düzeye taşıyamamak gerçek bir nankörlükten kaynaklanmaz mı? Verilen onca müjdeli habere rağmen kulağını ve kalbini tüm hayırlara kapamak ukalalıktan kaynaklanmıyorsa eğer büyük bir gaflet değil de nedir?
Bu açıdan değerlendirmeli Hz. Peygamberin bu hadisini. Hayatta kaçırılan fırsatlara yazıklanırken sadece sezon sonu indirimleri, kelepire düşen yatırımları değil sağlık ve güç yerinde iken yapılmayan hayır ve hasenatı da düşünmeli.
Ramazan rahmet ayı Ramazan mağfiret ayı Ramazan kurtuluş ayı Rahmetin güvenli kanatları altına sığınabilmek, mağfiretle karanlık yüklerden kurtulup arınabilmek ve nihayet ebedi buhran ve bunalımlardan tamamen kurtulabilmek için Allahu Tealanın müminlere ikramı İnsanı tutsak eden nefsani arzulara karşı özgürlük savaşının verildiği kutsal ay Gerçek insan, has kul olmaya yelken açılan mevsim Ne mutlu sunulan fırsatları ganimet bilip ruhunu, benliğini dünya ve ahiret cehenneminden azat edebilenlere
Sorular ve Cevaplar
Zekatı Ramazan ayının dışında vermek caiz mi?
Zekat vermenin belli bir zamanı olmayıp, farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir ayı veya Ramazanı beklemeye gerek yoktur.
Yani zekat vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekatlarını vermeleri uygun olur.
Dinen bu böyle olmakla beraber Ramazan ayında hayırlı ibadetlerin sevabı daha fazla olduğu için Müslümanlar zekat ödemeyi bu aya denk getirmektedirler.
Geçmiş yıllarda zekatı verilmeyen altının zekatı nasıl hesaplanır?
Zekât, fakirlerin, zenginlerin malındaki hakkıdır. Nitekim Allah Teâlâ Kuran-ı Kerimde mealen şöyle buyurmaktadır: Mallarında, muhtaç ve yoksular için bir hak vardır. (Zâriyât, 51/19)
Kişinin vermediği zekâtlar, zimmetinde borç olarak kalmaya devam eder. Onun için kişi bu hakkı geçmişe dönük olarak vermelidir.
Buna göre kişi faraza altının üç yıldır zekâtını vermemişse, geriye dönük olarak altınını hesaplayacak ve üç yıllık zekatını verecek.
Zekatın bu hesabını ise şöyle yapar: Elindeki altının tamamı 100 gr kabul edilirse ilk yıl için bunun kırkta biri olan 2,5 gr; ikinci yıl için kalan 97,5 gramın kırkta biri olan 2,43 gr; üçüncü yıl için de 95,07 gramın kırkta biri olan 2,37 gr altını zekât olarak verir.
Ödeme anında zekâtı altın olarak vermek caiz olduğu gibi günün fiyatı üzerinden paraya da çevirmek caizdir.
Alacağı olan kimse bu alacağının zekatını vermek zorunda mı?
Geri ödeneceği kesin olan alacakların, her yıl alacaklı tarafından zekatlarının ödenmesi gerekir. Alacak tahsil edilmeden önce zekatı verilmemişse, tahsil edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekatlar da ödenmelidir.
İnkar edilen veya geri alınma ihtimali olmayan alacakların her yıl zekatının verilmesi gerekmez. Şayet böyle bir alacak daha sonra ödenirse zekatını öder.
Kişi alacağına dair bir senedi fakire zekat olarak verebilir mi?
Zekat gıda ve giyim eşyaları gibi aynî olarak, para, döviz, altın gibi nakdî olarak da verilebilir. Senet ise; bir hakkın, bir malın, ödünç bir paranın kime ait olduğunu belirten, iki veya daha fazla kişi arasında tanzim edilmiş bir belgedir.
Dolayısıyla üzerinde yazılı miktardaki parayı temsil etmektedir. Bu nedenle, zekat mükellefi olan bir zengin, vadesinde ödeneceğini kesin olarak bildiği senedi, zekatına mahsuben fakire verebilir.
Üvey anne, üvey baba ve üvey çocuklara zekat verilebilir mi?
Babası ölmüş ise üvey anneye, buluğ çağına erişip evden ayrılmış ise üvey çocuklara ve üvey babaya, fakir olmaları halinde zekat verilebilir.
Çünkü bunlarla zekatı veren kişi arsında usul ve füru ilişkisi olmadığı gibi, zekat veren şahıs bunlara bakmakla yükümlü de değildir.
Evi olmayan kişi ev yapmak için biriktirdiği paradan zekat vermek zorunda mıdır?
Ev edinmek için biriktirilen paralarla tabii olarak çoğalma ve artırma özelliği vardır. Binaenaleyh bu maksatla biriktirilen paralar borçtan ve temel ihtiyaçtan sonra nisap miktarına ulaşmış ise o paradan zekat vermek gerekir.
Ancak evi almışsa ama daha ödemesini yapmamış ise bunun zekatını vermez.
Günün Ayeti
Sevdiğiniz mallardan infak etmedikçe gerçek iyiliğe erişemezsiniz.
Günün Hadisi
İki haslet bir müminde bulunmaz. Cimrilik ve kötü ahlak.
(Tirmizî, Birr, 41)
Günün Sözü
İşlediğiniz günahları gizlediğiniz gibi, yaptığınız iyilikleri de gizleyiniz.
Zünnûn-i Mısrî
Günün Duası
Allahım bize musibet ve dert verdiğinde sabr-ı cemilde ver.
Ramazan kavramları
Tadîl-i Erkân nedir?
Namazın rükünlerinin düzgün ve kıvamında yerine getirilmesini ifade etmekte olup, namazın vaciplerindendir.
Günün Nüktesi
Cennete Zahmetsiz Girilmez
Halife Ömer bin Abdülazizin oğlu, devletin hazinesinden sorumlu idi. Bayram arifesine rastlayan bir gün, Ömer bin Abdülazizin kızları yanına gelerek; Baba, yarın bayram! Halkımızın kızları ve kadınları bizleri ayıplıyorlar ve Sizler, müminlerin emirinin kızlarısınız, buna rağmen giyecek güzel bir elbiseniz yok. Siz şu beyazdan başka elbise giymez misiniz? diyorlar dediler ve ağlamaya başladılar.
Ömer bin Abdülazizin bu durum karşısında göğsü daraldı, kalbi sıkıştı, hazineden sorumlu oğlunu çağırarak, Bana bir aylık maaş ver dedi.
Oğlu, Ey müminlerin emiri! Siz aylığınızı önceden aldınız, bir ay daha yaşayacağınızı mı düşünüyorsunuz ki bir aylık maaş alıyorsunuz? dedi.
Ömer, oğlunun sözünü hem şaşkınlıkla karşıladı hem de takdir etti. Ona; Oğlum, ne güzel söyledin. Allah, seni mübarek kılsın dedi ve kızlarına dönerek; Arzularınızı içinizde tutun. Biraz sabırlı olun, çünkü Cennete hiç kimse zahmetsiz giremez dedi.
Kısa Surelerin Mealleri:
Maun Suresi:
1 - Dini yalanlayanı gördün mü?
2 - İşte o, öksüzü iter, kakar.
3 - Yoksulu doyurmaya önayak olmaz.
4 - Vay haline o namaz kılanların ki.
5 - Kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler.
6 - Gösteriş yaparlar onlar.
7 - Ve yardımlığı sakınırlar (zekatı vermezler).
Kutsal Mekanlar:
Mina:
Mekkenin doğusundaki dağların eteğinde Arafata giden yol üzerinde bulunan Müzdelife ile Mekke arasında kalan bir bölgenin adıdır. Hac ibadeti esnasında kurban kesmek ve şeytan taşlama (büyük ve küçük cemreler) burada yapılır.
Hz. İbrahim, kurban etmek için oğlunu Minaya götürür, sonra Hz. İbrahime Allah tarafından bir kurbanlık verilir.
Hz. İbrahim, kendisine engel olmak isteyen şeytanı burada taşlar, burada kurban keser. Hac ibadeti yapanlar da burada kurban keserler ve şeytan taşlarlar.