2

Allah’ın sevmediği tüketim… İsraf


  • Oluşturulma Tarihi : 03.06.2017 08:41
  • Güncelleme Tarihi :

İsraf, insanın sahip olduğu nimetleri gereksiz ve aşırı tüketmesi, lüzumsuz ve gereksiz harcama yapması anlamına gelir.

İslam’da israf ayet ve hadislerle yasaklanmıştır. Nitekim:

“Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’raf, 7/31),

“Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere saçıp savurma. Zira böyle saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdır. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür.” (İsra, 7/27) Ayetleri bu yasağı dile açıkça dile getirmektedir.

Bu ayet-i kerimedeki tebzir kavramı, malı, mülkü saçıp savurmak, akılsızca harcamak, gerektiği yere sarf etmemek anlamındadır. Ayet, saçıp savurmayı nankörlükle, bu davranışı sergileyenleri ise şeytanın kardeşi olmakla nitelemektedir ki bu, israf olayının ve müsrif olmanın ne denli kötü bir şey olduğunu ortay koymaktadır. Kur’an’ı Kerim’de “meşruiyet sınırını aşanlar” için sık sık “müsrif”, “müsrifin, müsrifun” kelimeleri kullanılmaktadır.

Hazreti Peygamber de: “Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz, giyiniz ve sadaka veriniz.” (Nesai, “Zekat”, 66) sözü ile israfın yasaklığını ortaya koymuştur.

Yine Rasulullah’ın hayatından dikkat çekici bulduğumuz şu olay, İslam’ın israf konusunda ne denli titiz olduğunu ortaya koymaktadır:

“Bir defasında Hazreti Peygamber Sa’d’a uğradı. Sa’d bu esnada abdest alıyordu. Rasulullah, onun suyu aşırı kullandığını görünce “Bu israf nedir?” diye sordu. Sa’d da, abdestte de israf olur mu? dediğinde, Peygamber de: “Evet hatta akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile”, (İbn Ma’ce, “Taharet”, 48) şeklinde cevap verdi.

Yüce Allah, bütün varlıkları insanların hizmetine sunmuştur. Ve insanoğluna sayamayacağı kadar nimet vermiştir.

“Allah’ın nimetlerini saysanız onları sayamazsınız.” (İbrahim, 14/34.)

“Keza göklerde ve yerde bulunan şeylerin hepsini yine O, sizin emrinize amade kılmıştır.”

İnsanlar, Allah’ın bu sayısız nimetlerinin bir kısmından emek sarf etmeden yararlansalar da, bir kısmından yararlanabilmeleri için ancak çalışıp çabalamaları gerekmektedir. Çünkü:

“İnsan için ancak çalıştıklarının karşılığı vardır.” (Casiye,45)

Allah da, çalışanların, işlerini iyi ve sağlam yapanların, emeklerini zayi etmez, onları mükafatsız ırakmaz.

“İman edenler ve iyi amel işleyenlerin mükafatlarını elbette zayi etmeyiz.”

Çalışıp servet sahibi olmak kadar serveti doğru bir şekilde harcamak, aile fertlerinin, akrabanın, yoksulların ve toplumun haklarını vermek de önemlidir.

Yüce Allah, her şeyi bir ölçü ve denge ile yaratmıştır. İnsanlar da hayatın her alanında olduğu gibi, harcamalarında da ölçülü ve dengeli olmak durumundadırlar.

İslam, mal, mülk ve para harcamakta ihtiyacı ölçü almış, gereksiz ve faydasız yerlere yapılan lüzumsuz harcamaları yasaklamıştır. Masraf gelire göre değil ihtiyaca göre yapılmalıdır. Gelirimiz artsa bile harcama ihtiyaç hududunu aşmamalıdır.

Her konuda olduğu gibi bu hususta da İslam, israf v e cimriliğe kaçmadan itidali emretmektedir. Dinimizde bu ölçü olgun mümin olabilmenin vasıflarından biri olarak kabul edilmiştir. Kuran-ı Kerimde bu hususta şöyle buyrulmaktadır:

“Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma” diğer bir ayet-i kerimede:

“Onlar ki harcadıkları vakit ne israf ne de sıkılık yapmazlar. (harcamalarında) ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” Ayette israf ve cimriliğin yerilmesine karşılık, ölçülü ve dengeli olma övülmekte ve bu tutum Rahmanın kullarının özelliği olarak zikredilmektedir.

Kısacası buraya kadar zikrettiğimiz ayet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde servetin, mal-mülkün, para ve ekonomik değerlerin, ihtiyaç maddelerinin harcanmasında israf yapılmaması istenmektedir. Ve bu davranışın, olgun müminin davranışları arasında yer aldığı belirtilmektedir.

Soru ve Cevaplar

İzmir’de oruca başlayan bir kişi uçakla Mardin’e gitse iftarı hangi şehre göre açacaktır?

Bir yerde oruca başladıktan sonra, daha önce akşam olan doğudaki bir yere uçakla giden bir kimse gittiği yerdeki vakte göre orucunu açacaktır. Yani orucunu Mardin’e göre açacaktır.

Aynı şekilde eğer batıya doğru gidecek olursa batıda gittiği yere göre orucunu açacaktır. 

Ramazan ayında kadınların başı açık tesbih çekmesi caiz mi?

Kadınlar, ister ramazan da ister bir başka zamanda olsun fark etmeksizin ki dinen kendilerine yabancı olan erkeklerin yanında ve dışarıya çıktıklarında başlarını örtmek zorundadırlar.

Aynı şekilde namaz kılacakları vakit de namazda örtülmesi gereken organlardan birisi olan başlarını örtmek zorundadırlar. Ancak dua etmek, tesbih çekmek için başı örtmek gerekmez. Fakat örtülürse daha da güzel olur.

Oruçlu iken harama bakmak oruca zarar verir mi?

Orucu bozan ve kaza veya kefaret gerektiren hususlar bellidir. Yeme içme cinsel ilişki gibi hususular orucu bozar. Bu bakımdan harama bakmak orucu bozmaz. Yani kaza veya kefaret gerekmez Ancak orucun kemali insanın her uzvuna oruç tutturmasıdır

Yani onu haramlardan uzak tutmasıdır Harama bakmak orucu bozmaz ancak mükemmelliğini bozar sevabını eksiltir. Aynı zamanda kişi harama bakmakla da günaha düşmüş olur.

Ramazanda oruçlu iken gündüzü uyuyarak geçirmenin oruca zararı var mıdır?

Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar, ibadet niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmaktır. Orucun sahih/geçerli olması için, “oruç tutmaya niyet etmiş ve orucu bozacak şeylerden kaçınmış olmak” şarttır.

Gündüzleri az veya çok uyumak, orucun sıhhatine zarar vermez. Orucun vereceği sıkıntılardan uzak kalmak ve onları hissetmemek kastıyla, gerekli olmadığı halde ramazan günlerinde uzun süreli uyumanın, orucun hikmetiyle bağdaşmayacağı da unutulmamalıdır. Ancak hiçbir şekilde uyumak oruca zarar vermez.

Susuz olarak hap yutmak orucu bozar mı?

Oruçlu bir kimse meşru mazeret olmaksızın gıda veya ilaç cinsinden bir şeyi ister su ile

ister susuz olarak yer veya içerse orucu bozulur ve kefaret gerekir.

Ancak oruç bozmayı mubah kılacak ölçüde bir rahatsızlık sebebiyle ilaç alınmış ise oruç bozulur ve kendisine yalnız kaza gerekir, kefaret gerekmez.

Unutarak yiyen kişiye oruçlu olduğunun hatırlatılması gerekir mi?

Unutarak yemek içmek orucu bozmaz. Hz. Peygamber konuyla ilgili olarak şöyle buyurmuştur; “Oruçlu kimse oruçlu olduğunu unutup da yediği ve içtiği zaman, orucunu (bozmayıp) tamamlasın! Çünkü o oruçluya ancak Allah yedirmiş ve içirmiştir.” (Buhari, Savm, 26)

Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içen kişi, yaşlı, hasta, zayıf ve oruç tutmaya kuvvet getiremeyecek durumdaysa onu gören kişi oruçlu olduğunu hatırlatmamalı, oruç tutmaya kudret getirebilecek durumdaysa hatırlatmalıdır.

Günün Ayeti

Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.

Bakara Suresi 184.

Günün Hadisi

“Oruçlu bir kimse yalanı ve yalanla iş yapmayı terk etmezse onun yemesini içmesini terk etmesine ALLAH’ın hiçbir ihtiyacı yoktur.”

Buhari, “Savm”, 8.

Günün Sözü

Ramazanda Allah’ı zikreden mağfiret olunur. Ve o ayda Allah’tan dilekte bulunan kimse de mahrum edilmez.

Hz. Cabir

Günün Duası

Allah’ım, sen affedicisin, affetmeyi seversin bizi ramazan ayının ve orucun hürmetine affet

Ramazan Kavramları

Beytü’l- İzze

İzzet evi anlamına gelen beytü’l-izze, Kur’an’ın bir bütün halinde indirildiği dünya semasında (yere en yakın gökte) bulunan yerin adıdır.

Günün Nüktesi

Saim ve Kaim…

Son devir meddahlarından Borazan Tevfik bir yaz Ramazanında Erenköyü’nden trene biner. Sıcak bir havada oruç başına vurmuş ve şişman olduğu için de sıcaktan bunalmış bir halde kompartımanın birine yerleşir. Meğer karşısında, eskiden beri tanıdığı biri Saim (bu isim “oruç tutan” manasına gelir) diğeri Abid (bu isim de “ibadet eden” manasına gelir) isimli iki kardeş oturuyormuş. Bu kardeşlerden biri Borazan Tevfik’e hitaben:

“Tevfik Bey!” der, “Galiba oruç seni fena sarsıyor.”

Borazan Tevfik, hiç düşünmeden şu cevabı verir:

“Ne yapayım? Siz iki kardeş vazifeyi (biriniz orucu, diğeriniz ibadeti) aranızda taksim etmişsiniz. Bana gelince hem saim (oruçlu), hem (kaim) olmak mecburiyetindeyim. Eh, bu sıcakta da kolay iş değil.”

İzmir Türbeleri

ALİŞİR, BEŞİR VE NEZİR HAZRETLERİ:

Bornova Hüseyin İsa Bey (Bornova Meydan’daki en eski camii) camii bahçesinde bulunan türbe de 3 tane sanduka var. İsimleri; ALİŞİR, BEŞİR VE NEZİR. Battal gazinin torunları olduğuna inanılıyor halk arasında.

Bornova’nın en eski sakinleri ve Bornova’nın Türk hakimiyetine girişinin en eski tanıkları. Cami ayrı bir araştırma konusu olmakla birlikte İzmir’deki en eski camilerden biri olduğu bir gerçek ve zaman içinde değişikliklere uğramış olsa da Aydınoğulları döneminde yapıldığı sanılıyor.

Halk arasındaki söylemiyle, 7 kardeş evliyadan 3’ü burada yatıyor. Türbe Aydınoğulları Beyliği döneminde yapıldığının bir göstergesi de cami ve türbedeki Selçuklu etkisindeki mimari tarzı ve Manisa’daki Sarunhanoğulları Beyliği türbeleri ile benzerlik göstermesi.

Allah’ın Sıfatları:

İlim:

Allah’ın her şeyi bilmesi, ilminin her şeyi kuşatması demektir. Allah her şeyi bilir. Bilmesi ise mahlukatın bilmesi gibi değildir.

Ramazan Manileri:

Ramazanım merhaba

Bizlere verdin sefa

Rabbimize hamdolsun

Her nefeste bin defa.

             ***

Olundu aleme müjde

Getirir alemi vecde

Ağaçlar ediyor secde

Geldi mübarek Ramazan!

Allah’ın sevmediği tüketim… İsraf
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık