Kur’an-ı Kerim Arapça indirilmiştir. Bu dile vakıf olmayanlar da bu yüce kitabı okumak, öğrenmek ve yolunda yürümekle mükelleftir. Dolayısıyla kişi Kur’an’ı okurken anlamını bilerek okursa tabi ki hayrı daha fazla olur. Aynı şekilde her Müslüman’ın da bu yüce kitabı anlayarak okuması temenni edilir. Ancak her insan bu dile ve bilgiye sahip olamayabilir. Sahip olamadığından dolayı da bu kitabı okumaktan mahrum kalması düşünülemez. Kişinin Kur’an-ı Kerim’in anlamını bilmese dahi onu okuması sevaptır. Hatta her bir harfinden dolayı okuduğu için Müslüman’a on sevap yazıldığını sevgili Peygamberimizi müjdelemektedir. Ayrıca Müslüman kimse kalplere şifa olan Kur’an-ı Kerimi Arapça orijinalinden okuyamıyorsa da en azından mealini ve tefsirini okuyarak ayetlerinin ne anlama geldiğini öğrenmelidir.
Yapılan ibadetlerin ve hayırların sevaplarını başkasına bağışlamak dinen caizdir. Kişi okuduğu Kur’an’ın, yaptığı hatmin, kıldığı namazın ve istediği bir hayrın sevabını başkasına bağışlayabilir. İster sağ ister ölmüş olsun, kendisine sevap bağışlanan kimsenin, bundan yararlanacağı umulur. Başkası tarafından bağışlanan sevapla, bir kimsenin bizzat yapması gereken ibadet borçları ödenmiş olmaz ise de bunlar iyilik ve sevaplarının çoğalmasına ve derecesinin yükselmesine vesile olabilir.
Buna göre, sevabı ölen kimsenin ruhuna bağışlanmak üzere ibadet yapılabileceği gibi, çeşitli vesilelerle dua da edilebilir. Kişi sevabı bağışlarken kendi sevabından bir şey kaybetmez. Her iki kişiye de aynı şekilde yazılır.
Hz. Peygamber, nazar değmesine karşı Muavvizeteyn yani Felâk ve Nâs sûrelerini okumuş sahabelere de bunları okumalarını tavsiye etmiştir. Ayrıca Hz. Peygamber torunları Hasan ve Hüseyin’i nazar ve benzeri olumsuzluklardan korumak için onlara şu duayı okurdu: “Sizi her türlü şeytan ve zehirli hayvanlardan ve bütün kem gözlerden Allah’ın eksiksiz kelimelerine ısmarlarım” (İbn Mâce, Tıb, 36). Yine Hz. Peygamberin, “Kim hoşuna giden bir şey görür de ‘Mâşâallah lâ kuvvete illâ billâh’ (Allah’ın dilediği olur. Ondan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur) derse, ona hiçbir şey zarar vermez.” (Beyhakî, Şu’abü’l-îmân, VI, 213) buyurmuştur. Bunun dışında kişi nazara veya büyüye karşı farklı dualar da okuyabilir.
Kabrin başında mum yakmak dinen uygun değildir. Bu ve benzeri örf ve adetler inancımızda yeri olmayan, aynı zamanda da ölüye hiçbir faydası olmayan birer bidattir. İslam inancında yeri olmadığından, daha da ötesi bidat ve hurafe olduğundan bu tarz adetlerden sakınmak gerekir. Bunların yerine mezarlıkta bilen kimse Kur’an okumalı ya da okutmalıdır. İmkânı yoksa en azından bir Fatiha okumalı, ölüye dua etmelidir. Çünkü bu dua ve okuma ölüye bir fayda verir. Ancak mum yakmanın ölüye hiçbir faydası olmaz.
Günün Ayeti
Allah göklerde ve yerde olanların hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir.”
Casiye, 45/13.
Günün Hadisi
Allah, yeri ve gökleri yarattığı gün, yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet yerle gök arasını dolduracak kadardır. Bu yüz rahmetten yeryüzüne bir tek rahmet indirdi ki bu sayede anne yavrusuna, yabani hayvanlar ve kuşlar da birbirlerine merhamet ederler. Kıyamette ise O, bu rahmetin tamamı ile kullarına merhamet eder.
Müslim, “Tövbe”, 21.
Günün Sözü
Hayat yaşla değil, yaşamakla anlaşılır.
Andre Gide
Günün Duası
Ya rabbi sana açılan ellerimizi, sana yönelen gönüllerimizi, sana bükülen boyunlarımızı, sana yalvaran dillerimizi boş çevirme.
Bunları biliyor muyuz?
Buğz nedir?
Başkalarına kin güdüp düşmanlık beslemek demektir.
Bir gün yaşlı bir münzeviye sorarlar:
Günün Nüktesi
Mü’mi’nin faziletli ve zeki olanı…
Abdullah İbni Ömer diyor ki:
Bir gün Resûl-i Ekrem’in yanında bulunuyordum. Ensardan bir adam gelip selâm verdikten sonra:
- Yâ Resûlallah! Hangi mü’min daha faziletlidir? diye sordu.
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de:
- “Ahlâkı en iyi olan mü’min”, diye cevap verdi.
O zât yine:
- Yâ Resûlallah! Hangi mü’min daha zekidir? diye sorunca:
- “Ölümü en çok hatırlayıp ölümden sonrası için en iyi hazırlık yapanlar zeki adamlardır” buyurdu.
(İbni Mâce, Zühd 31).