İslam inancına göre nazar vardır. Onun için nazar değmesine karşı Allah’a sığınılmalıdır, ondan yardım dileyip ona ibadet edilmelidir. Nazarın vakî olduğu bir hakikattir. Bundan sakınmak için çeşitli yollar denemekte fayda vardır. Ayet-el kürsi, Nas, Felak, İhlas sûrelerini okumak bunun bir yoludur.
Ama nazar değmesin diye evimize, dükkânımıza, arabamıza, çocuklarımızın elbisesine boncuk işlenmesi veya nazarlıklar takılması uygun değildir. Bu İslam’da yeri olmayan bidat ve hurafedir ki bu daha çok cahiliye devrine ait batıl inanç ve adettir. Bundan kaçınmak lazım.
Bedenle yapılan ibadetlerde vekâlet geçerli olmayıp, ibadetin bizzat mükellefin kendisi tarafından yerine getirilmesi gerekir. Mesela, mükellef ne kadar hasta olursa olsun, onun yerine başkası namaz kılamaz. Bizzat mükellef, kendisine tanınan ruhsatlar çerçevesinde namazını kılar. Oruç da böyledir.
Mal ile yapılan ibadetlerde ise vekâlet geçerlidir. Mesela bir kimse, zekât olarak hesaplayıp ayırdığı meblağı, ikinci bir kişi aracılığı ile fakirlere ulaştırabilir, malının zekâtını hesaplayıp fakirlere vermek üzere başkasını vekil tayin edebilir. Hem beden hem mal ile yapılan bir ibadet olan hacda ise, bizzat mükellef tarafından yapılmasına engel meşru bir mazeret bulunması halinde vekâlet geçerlidir. Mazeret bulunmadığı takdirde ise haccın vekâlet yolu ile yapılması geçerli olmaz. Vekâlet konusunda farz, vacip ve nafile hac arasında fark yoktur. Yani bir kimse şartlar oluştuğu takdirde farz olan hac için vekil tayin edebileceği gibi, vacip veya nafile hac için de vekil tayin edebilir.
Adak, kişinin bir ibadeti yapacağına dair Allah’a söz vererek üzerine borç kılması anlamına geldiğinden, bu borçtan kurtulması için adağını yerine getirmesi gerekir. Bundan dolayı kurban keseceğine dair adakta bulunan kişi, ancak kurban kesmek suretiyle adağını yerine getirmiş olur.
Ancak adağı adadığı yerde kesmek zorunda değildir. Yani adakta yer bağlayıcı değildir. İster bu adağını söylediği yerde keser, isterse evinde, dilerse başka bir yerde keser hepsi de caiz ve geçerlidir.
Temiz olan her yerde namaz kılınır. Hz. Peygamber bu hususta şöyle buyurmaktadır. “Yeryüzü bana mescit kılındı.” (Müslim, “Mesâcid,” 3,) Dolayısıyla namaz kılarken illaki seccadenin üzerinde namaz kılmak zorunda değiliz. Dağda, bayırda, çimende, temiz toprakta ya da evde temiz bir halının üzerinde… Namaz kılmada hiçbir sakınca yoktur. Yeter ki namaz kılınan mekan temiz olsun, üzerinde bir pislik, necaset olmasın. Durum bu olmakla beraber seccadenin üzerinde namaz kılmak daha iyi ve güzeldir. Hele evdeysek seccadenin üzerinde kılmamız daha doğru olur.
Günün Ayeti
“Allah ve melekleri şüphesiz Peygambere salât ediyorlar. (O hâlde) ey iman etmiş olanlar, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selam verin.”
Ahzab, 33/56.
Günün Hadisi
“Temizlik imanın yarısıdır.”
Müslim, “Tahâret”, 1.
Günün Duası
Allah’ım beni insanlara ve varlıklara zarar veren kullardan değil hizmet edebilen kullardan eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Tenzih Nedir?
Allah’ı insana özgü niteliklerden uzak tutmak demektir. Bu da Allah’ın zatı, sıfatları ve isimleriyle birlemesiyle olur.
Günün Nüktesi
Bu adam acele etti…
Fedâle İbni Ubeyd şöyle dedi:
Resûlullah, namazdan sonra Allah’a hamd etmeden, Peygambere salâtü selâm getirmeden dua eden bir adamı işitti. Bunun üzerine:
“Bu adam acele etti” buyurdu.
Sonra o adamı yanına çağırdı. Ona veya bir başkasına şöyle buyurdu:
“Biriniz dua edeceği zaman önce Allah Teâlâ’ya hamdü senâ etsin, sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e salâtü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin”.
(Ebû Dâvûd, “Vitir”, 23.)