Sayfa Yükleniyor...
Bütün namazlarda olduğu gibi cenaze namazında da namaza mani olan pisliklerden temizlik (necasetten taharet) şarttır. Dolayısıyla cenaze namazı kılacak kimsenin ayakkabılarında namaza engel bir pislik yoksa namazını ayakkabıları ile kılmasında dinen bir sakınca bulunmamaktadır.
Çocuk baliğ olunca babanın sorumluluğu dinen biter mi?
Baba, çocuklarına rüşte erinceye kadar bakmakla mükelleftirler. Çocukları reşit, akil-baliğ olduktan sonra anne ve babanın onlara bakma zorunluluğu yoktur. Ama anne ve baba ihsanından, çocuklarına rüştten sonrada bakmakta ve yardımcı olmaktadır. Hatta iş ve yuva sahibi yapmaktadır.
Bu dini bir görev olmasa da Müslüman anne ve babalar kendilerine bir görev ve sorumluluk telakki ederek rüştten sonra da evlatlarına yardımcı olmaktadırlar. Dolayısıyla çocuk baliğ olunca kendi sorumluluğu başladığından babanın sorumluluğu biter.
Kişi gusül abdestini ne kadar geciktirebilir?
Cünüp olan kimse fıkhi açıdan cünüp olduğu andan itibaren o vakit kılınması gereken namazın son vaktine kadar guslünü geciktirebilir. Yani cünüp olan kimse cünüp olduğu andan itibaren hangi vaktin namazını kılamamışsa, o vaktin namazını kılabilecek zamana kadar guslü geciktirebilir. Örneğin: Bir kimse öğle namazını kıldıktan sonra cünüp oldu. İşte o kimse kılmış olduğu öğle namazının ardından gelen ikindi namazının vakti çıkmadan (ikindi namazını kılabilecek zamana kadar gusül geciktirilebilir) gusül abdesti almalıdır.
Eğer öğle namazını kılmamışsa, öğle namazını kılabilecek zamana kadar guslü geciktirebilir. Ancak fazilet ve efdaliyet açısından değerlendirecek olursak, kişi imkan bulduğu ilk andan itibaren yıkanıp temizlenmelidir. Çünkü temizlik imandandır. Bu temizliği de mazeretsiz olarak geciktirmek dinen hoş bir şey değildir.
Görülen rüyaya inanmak gerekir mi?
Görülen rüyalara itibar edip onlardan bir anlam çıkarmaya çalışmanın bir manası yoktur. Zira rüya her ne kadar peygamberlerin vahiy aldığı yollardan birisi de olsa biz normal insanlara için bir rüyadan öte değildir. Dolayısyla rüya ile amel edilmez. Yani rüya da gördüğümüz hayır ya da şer ile ilgili amel edilmez.
Sevgili Peygamberimiz rüya ile ilgili olarak şöyle buyurur: Rüya tabir edilinceye kadar tek ayağı üzerinde duran kuş gibidir. Tabir edildikten sonra iki ayağı üzerine düşer" buyurmuştur. Yani tabir edilmeyen rüya olduğu haliyle kalır. Tabir edilikten sonra ise iki ayağı üzerine düşer yani yorumlandığı şekilde geçekleşir.
Ancak şu da unutulmamalıdır ki her zaman kötü görülen rüya kötüye, güzel rüya da iyiye işaret etmez tam tersi de olabilir.
Fakat yine de iyi rüya gördüğümüzde iyilikerimizi, amellerimizi artırmalı ve bunun için de Allaha ham edip imkan varsa sadaka vermeli. Ancak kötü rüya gördüğümüzde de ibadetlerimizi, yaşantımızı, ahlakımızı beşeri ilişkilerimizi ve benzeri durumları bir gözden geçirmeli varsa bir eksiğimiz ya da kusurumuz tamir etmeliyiz.
Günün Ayeti
Sizin şer zannettiğiniz hayır, hayır zannettiğiniz de sizin için şer olabilir.
Günün Hadisi
"Kim mü'mine zarar verirse Allah da onu zarara uğratır.
Tirmizi, Birr 27,
Günün Sözü
Yaşamak için bir nedeni olan herkes, her sıkıntının üstesinden gelebilir.
Friedrich Wilhelm Nietzsche
Günün Duası
Allahım bugün birbirimize karşı sabırlı ve anlayışlı olabilmeyi nasip eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Kavli Sünnet nedir?
Hz. Peygamberin dinî konulardaki sözlerini ifade eden bir kavramdır.
Günün Nüktesi
İki dirhem borç
Hz. Ömer zamanında Îrân fethedilince, çok mal ve ganîmet gelir. Hazret-i Ömer, bütün ganimetleri, askerlere ve fakirlere dağıtır ama kendisi hiçbir şey almaz. Evine gece vakti gelince hanımı;
-Niçin bizim için de iki dirhem getirmedin, yemek için, bu gece evde hiç yiyecek yoktur deyince hazret-i Ömer buyurur ki:
-Ey hâtun! Allahü teâlânın Ahkâf sûresinin 20. âyet-i kerimesinde meâlen; (Dünyâ hayâtında güzel ni'metleri yiyerek, iyi işlerinizin sevâbını giderdiniz. Onlar ile faydalandınız, yeryüzünde kibirlenip, günâh işlediniz. Bugün şiddetli azâb ile cezâlanacaksınız) buyurduğu kimselerden olmaktan korktum. Ve yine; Allahü teâlânın; (Dünyâya mağrûr olup, aldandılar.), (Sizi dünyâ hayâtı aldatmasın) buyurduğu kimselerden olmaktan korktum.
Ayrıca kıyâmet günü, Resûlullah efendimizden uzak kalmaktan korktum. Çünkü Resûlullah efendimiz zaman zaman; (Ey Allahım! Beni fakir olarak yaşat, fakir olarak öldür. Kıyâmet günü fakir olduğum hâlde, fakirler zümresi ile haşreyle) buyururdu.
Hanımına bunları söyledikten sonra, evde hiçbir yiyecek olmadığını anlayan Hz. Ömer, mescide gider ve orada bulunanlara hitaben;
-Ey insanlar, kıyâmet korkusu olmasa idi, bu korktuğunuz işlerden başka işler olurdu. Lâkin, kıyâmet korkusu bizi geri çekti. Nefsimize tâbi olmadık buyurur. Daha sonra da;
-Bana iki dirhem kim borç verir. Çünkü evimde bu gece yiyecek bir nesne yoktur der. Eshâb-ı kirâm bunu işitince çok ağlarlar ve içlerinden Abdurrahmân bin Avf hazretleri kalkıp, iki dirhem borç verir.