Babadan ya da bir başka akrabadan kalan miras Hanefi mezhebine göre hemen zekata dahil edilir. Yani zekat veren bir kimseye zekatını çıkaracağı vakit bir akrabasından miras kalsa o gelen mirasın parasını zekatına dahil eder. Gelen mirasın üzerinden bir yıl geçmesi gerekmiyor. Ancak Şafii mezhebine göre zekat çıkaran kişiye böyle bir miras gelse gelen mirasın üzerinden bir yıl geçtikten sonra onun zekatını çıkarır.
Zekatın farz olmasının temelinde her ibadette olduğu gibi iman şartı vardır. Yani zekatı verecek kimsenin Müslüman olması şartı vardır. İmandan sonraki şart kişinin hür, akıllı, tabi ihtiyaçlarından fazla artıcı vasıftaki mala tam bir mülkiyetle sahip olup ve bu mülkiyetinin üzerinden bir sene geçmesi halinde kendisine zekat farz olur.
Toprak ürünlerinin zekatı toprağın sulama tekniğine göre belirlenmektedir. Hz. Peygamber bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde 1/10, kova (el emeği) ile sulananlarda 1/20 vardır.” (Buhârî, “Zekât”, 55) Bu hadis toprak ürünlerinde ne nispette zekat alınacağını göstermektedir. Buna göre toprak ürünlerinin zekatı toprağın sulamasına göre değişmektedir. Toprak emek harcamadan yağmur, nehir ve bunların kanalları ile sulanıyorsa zekat olarak mahsulün 1/10’u, kova, dolap, motor veya ücretle alınan su ile sulanıyorsa 1/20’si verilecektir. Eğer arazi hem yağmur veya nehir sularıyla hem de dolap vb. gibi emekle elde edilen su ile sulanıyorsa, hangisi ile daha çok sulanmış ise ona itibar edilir.
Zekat cami, Kur’an Kursu, okul, medrese gibi tüzel kuruluşlara verilemez. Verilse de dinen uygun değil ve geçersizdir. Aynı zamanda kişinin zimmetinde borç kalır. Zekatta temlik olduğundan yani kabul eden bir irade olması gerektiğinden zekat ancak insanlara verilebilir. Dolayısıyla saydığımız bu ve benzeri kuruluşlara zekat verilemez. Ama burada okuyan fakir çocuklara, öğrencilere bizzat verilebilir.
Ülke ve bölgelere göre geçim standartları farklı olduğundan, sadaka-i fıtır mükellefi, kendi bulunduğu yere göre tespit edilen miktarda sadaka-i fıtrını vermesi gerekir
Zekat verecek olan kimse bakmakla yükümlü olduğu anne, baba, nine, dede, çocuk ve torunlarına zekat veremez. Aynı şekilde kızı evli de olsa ona zekat veremez. Çünkü bu kızı ona mirasçı olmaktadır. Ancak damadı fakir ise damadına zekat verebilir.
Hanefi mezhebine göre fıtır sadakası yükümlüsü sayılmak için kişinin varlıklı olması gerekir. Varlıklı olma ölçüsü Hanefilere göre meskeni, ev eşyası, elbisesi, ailesinin bir yıllık geçim masrafları ile borçları dışında artıcı nitelikte olsun olmasın 85 gr altın değerinde malı olan kimse bu mala sahip olduktan sonra bir yıl geçmiş olma şartı da aranmaksızın fıtır sadakası ile yükümlüdür. Şafii mezhebi fıkıkçılarına göre ise, fıtır sadakasının farz olması için zenginlik ölçüsü olan nisaba malik olmak şart değildir. Şafiilere göre zengin, fakir her müslüman fıtır sadakası ile yükümlüdür. Ancak şafiilere göre fıtır sadakası için kişinin temel ihtiyaçlarının yanı sıra bayram günü ve gecesini yetecek kadar azığa sahip olması gerekir.
Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir. Âl-i İmrân, 3/92.
“Kim iman ederek ve sevabını Allah’tan umarak ramazan orucunu tutarsa önceki günahları affedilir.” (Buhari “savm”, 6)
Allah’ım elimizi, ayağımız, gözümüzü, bütün organlarımızı haramdan, oruçlarımızı da riyakârlıktan koru.
“Her şeyin bir kapısı vardır. İbadetin kapısı da oruçtur.” İbn Mübarek
Fitre Nedir?
Ramazan Bayramı’na kavuşan ve dinen zengin sayılan Müslümanların, kendileri ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için fakirlere vermeleri gereken belli miktarda mal ya da paradır.
Günün Nüktesi
Mal Çekici ve Tatlıdır...
Hakîm İbni Hizam şöyle dedi:
Resûlullahdan mal istedim, verdi. Bir daha istedim, yine verdi. Tekrar istedim, tekrar verdi. Sonra şöyle buyurdu:
- “Ey Hakîm! Gerçekten şu mal çekici ve tatlıdır. Kim onu hırs göstermeksizin alırsa, o malda kendisine bereket verilir. Kim de ona göz dikerek hırs ile alırsa, o malın bereketi olmaz. Böylesi kişi, yiyip yiyip de bir türlü doymayan obur gibidir. Üstteki (veren) el, alttaki (alan) elden daha hayırlıdır.”
Hakîm diyor ki, bunun üzerine ben:
- Ey Allah’ın Resûlü! Seni hak din ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, yaşadığım sürece senden başka kimseden bir şey kabul etmeyeceğim, dedim.
Gün geldi, Hz. Ebû Bekir, Hakîm’i kendisine ganimet malından hisse vermek için çağırdı. Fakat Hakîm, onu almaktan uzak durdu. Daha sonra Hz. Ömer, kendisini bir şeyler vermek için davet etti. Hakîm yine kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer:
- Ey Müslümanlar! Sizi Hakîm’e şahit tutuyorum. Ben kendisine şu ganimetten Allah’ın ona ayırdığı hissesini veriyorum, fakat o almak istemiyor, dedi.
Netice itibariyle Hakîm, Resûlullah’ın vefatından sonra, ölünceye kadar kimseden bir şey kabul etmedi. Buhari, “Vasaya,” 9.