2

Belalar ve musibetler kader midir?


  • Oluşturulma Tarihi : 17.05.2014 06:34
  • Güncelleme Tarihi :
Belalar ve musibetler kader midir?

Belalar ve musibetler kader midir?

Belaları ve musibetleri üç gurupta değerlendirmek gerekir.

a.) İnsan iradesinin söz konusu olmadığı belalar ve musibetler (depremler, engelli olarak doğmak gibi).

b) İnsan iradesinin kısmen söz konusu olduğu belalar ve musibetler (kısmen kabahatli olduğumuz trafik kazaları gibi).

c) İnsan iradesinin söz konusu olduğu belalar ve musibetler (alkollü araç kullanarak sebebiyet verilen kazalar, dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu maruz kalınan hastalıklar gibi).

     Allah’ın ilmine bakan boyutuyla bunların hepsi kader olmakla birlikte, ilki ve belli oranda ikincisi terim anlamıyla da kaderdir. Bu çeşit bela ve musibetler sabretmek şartıyla günahlara kefaret olduğu gibi Allah indinde daha yüksek derece almaya da vesiledir. Sonuncusu ise insanların hatasından kaynaklandığı için, ilahi ilim açısından kaderin dışında olmamakla beraber insanlar bundan sorumludur.

   Mümine düşen her çeşit bela ve musibetlerden Allah’a sığınmak, fakat eğer bunlara maruz kalınırsa sabretmek ve kadere inanarak teselli bulmaktır. Şunu unutmamak gerekir ki Allah sonsuz rahmet ve inayet sahibidir.

   Dolayısıyla musibete maruz kalan bir kimseyi, sabretmesi şartıyla büyük mükâfatlara nail kılacaktır. Ayrıca Allah insanları imtihan ettiği için, dilerse birtakım bela ve musibetler verebilir. İnsanlar bu durumda kulluklarının gerektirdiği tutum içinde olmalıdırlar.

Rüyada kurban kestiğini gören kimse günlük hayatta bunu kesmek zorunda mı?

Peygamberlerin dışındaki insanların gördükleri rüyalar, kesin bir hüküm ifade etmediği gibi bağlayıcılığı da yoktur.

Durum bu olunca rüyada kurban kestiğini ya da kurban adadığını gören kimsenin, bu adağını yerine getirmesi gerekmez. Çünkü rüya ile amel edilmez. Uyayan kimsenin de bir sorumluluğu yoktur. Nitekim Hz. Peygamber bu hususta şöyle buyurmuştur: “Şu üç kişiden kalem kaldırıldı: Uyuyan kişi uyanıncaya, çocuk buluğa erinceye ve akıl hastası olan da iyileşinceye kadar.” (Ebû Dâvûd, Hudûd, 16

“Şart olsun” sözü yemin sayılır mı?

Dinen yasaklanmayan ve insanlar tarafından yemin oluşu örf haline gelen her söz, yemin sayılır (Ayni, el-Binaye fi şerhi’l-Hidaye, V, 168).

“Şart olsun” sözünde de, kullanıldığı yerdeki örfi anlamın ve bu sözü söyleyen kişinin niyetinin önemi büyüktür.

Yurdumuzun bazı yörelerinde “Şart olsun.” sözü, genellikle “talak” yani “Karım boş olsun.” anlamında kullanılmaktadır. Böyle yerlerde, bir işi yapmak veya yapmamak için “Şart olsun” diyen kişi, sözünde durmazsa eşi kendisinden bir ric’i talak, yani iddet süresi içinde, yeniden nikahlanmaya gerek olmadan; iddet süresi dolduktan sonra ise, yeniden nikahlanarak evliliklerini devam ettirebilecek boşama şekli ile boşanmış sayılır. Diğer iki nikah bağı ile evlilikleri devam eder.

Bu sözü, eğer bir işi yapmak veya yapmamak konusundaki kararlılığını pekiştirmek için, yemin kastı ile söylemişse, yemin hükmündedir. Sözünü yerine getirmezse yemini bozulmuş olur ve yemin keffareti gerekir.

Baskı ile kıyılan nikah dinen geçerli olur mu?

İslami hükümlere göre nikah, evlenme ehliyetine sahip ve evlenmelerinde dini açıdan bir engel bulunmayan kadın ile erkeğin (veya vekillerin) şahitlerin huzurunda, birbirleriyle evlenmeleri konusunda karşılıklı rızalarını ifade etmelerinden (icap ve kabulden) ibaret bir akittir.

Evlilik bir erkekle kadının ömür boyu birlikte yaşama, hayatın iyi ve kötü yanlarını birlikte omuzlama ilkesine dayandığı için, evlenecek olanların rızasının bulunmadığı bir nikah Şafii, Maliki ve Hanbeliler’e göre geçerli olmaz. Eşlerden birisi ölüm, şiddetli dayak veya uzun süreli hapis korkusu altında evliliğe zorlansa böyle bir nikah fasit olur.

     Hanefiler ise zorlanan (mükreh) kişinin nikahını geçerli saymışlardır. Bu görüşlerini Hz. Peygamber’in, “Üç şeyin şakası da ciddidir, ciddisi de ciddidir; nikah, talak ve talaktan dönüş.” (Ebu Davud, Talak, 9) hadisine dayandırmakta, cebir ve şiddete maruz kalanı şaka yapan kimseye benzetmektedirler.

Günün Ayeti

Biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!

Bakara 155

Günün Hadisi

Müminin silahı sabır ve duadır

Günün Sözü

Nice hastalıklar vardır, elde olmayanı istemekten gelir.

Andre Gide

Günün Duası

"Ya Rabbi, bugün canımızı, malımızı, evimizi her türlü afetten, yangından ve benzeri tehlikelerden muhafaza eyle

Bunları biliyor muyuz?

Ashab-ı Şimal Nedir?

Kıyamet günü amel defteri sol elinden verilecek olanlara denir.

Günün Nüktesi

Bu ne sabır…

Mevlana Celaleddin-i Rumi Mesnevi'de anlatır:

“Lokman Hakîm, zengin bir adamın kölesiydi. Bir gün Lokman Hakîmin efendisine olarak bir meyve getirdiler. Efendisi, Lokman Hakîmi sevdiği için, onu çağırdı ve meyveyi kesip ona bir dilim verdi. Lokman, o dilimi bal gibi, şeker gibi yedi. Hem de öyle lezzetle yedi ki Lokman'ın efendisi, ikinci dilimi de kesip sundu. Böyle, böyle meyveyi tekmil yedi; yalnız bir dilim kaldı.

Efendisi “Bunu da ben yiyeyim; bir bakayım, nasıl şey, herhalde tatlı bir meyve” dedi. Çünkü Lokman, öyle lezzetle, öyle zevkle, öyle iştahlı yiyordu ki görenlerin de iştahı geliyordu. Efendisi o dilimi yer yemez meyvenin acılığından ağzını bir ateştir sardı, dili uçukladı, boğazı yandı. Bir eyyam acılığından adeta kendisini kaybetti.

Sonra Efendisi:

“A benim canım, böyle bir zehri nasıl oldu da tatlı tatlı yedin, bu ne sabır? Niçin ben yiyemem demedin” dedi.

Lokman dedi ki:

“Ey marifet sahibi efendim! Elinle sunduğun bir şeye nasıl olur da "bu acıdır" diyebilirim! Senin verdiğin her şey bana şifadır. Senin mülkünden o kadar rızıklandım ki, utancımdan adeta iki kat olmuşumdur.

Belalar ve musibetler kader midir?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık