2

Besmele çekilmeden kesilen hayvanın eti helal olur mu?


  • Oluşturulma Tarihi : 22.09.2014 07:38
  • Güncelleme Tarihi :
Besmele çekilmeden kesilen hayvanın eti helal olur mu?

      Eti yenen kara hayvanlarının etlerinin helal olması için, usulüne uygun olarak kesilmesi gerekir. Usulüne uygun kesim, Hanefilere göre besmele çekilerek, hayvanın nefes ve yemek boruları ile şah damarının veya iki şah damarından birinin kesilmesi şeklinde yapılır.     

     Besmelenin kasten terk edilmesi hâlinde kesilen hayvanın eti Hanefilere göre haram olur. Ama unutarak terk edilirse helâldir.

     Şafiiler besmelenin kasten terk edilmesi halinde de etin yenilebileceği görüşündedirler.

     Sığır, manda, koyun ve keçi cinsinden hayvanlar yatırılıp çenelerinin hemen altından boğazlanmak suretiyle (zebh), deve ise göğsünün hemen üzerinden kesilir (nahr) ve hayvanın kanının iyice akması için bir süre beklenilir.

      Kesimden önce bıçak ve benzeri kesici âletlerin hayvanın gözünden uzak bir yerde bilenmeleri sünnettir. Hayvanlardan biri, diğerinin gözü önünde kesilmemelidir.

Bizde emanet bırakılan para ile ticaret yapmak dinen caiz mi?

           Bu konu İslam hukuku kitaplarında “vedia" konusunun içine giriyor. Kişiye verilen para bir emanettir. Dolayısıyla bunun, emanet bırakan kişinin rızası ve bilgisi dışında kullanılmak dinen caiz değildir. Çünkü bu parayı habersiz kullanmak emanete hıyanet olur ki emanete hıyanet etmek dinimizce yasaklanmış yapanı da kınanmış münafığa benzetilmiştir.

         Onun için emanet bırakılan bir mal veya para sahibinin izni olmadan başka birine kullandırmak, başkasına emanet etmek veya o malda herhangi bir hukuki tasarrufta bulunmak caiz değildir.

         Fakat emanet paranın sahibi, malı bırakırken emanet verdiği kişiye istediğin gibi kullan, harca, çalıştır…  derse ve bu yönde izin verirse emaneti alan kişi bu parayı ticarette de kullanabilir kendisinin bir ihtiyacı içinde kullanabilir. Tabi sahibi istediği zaman geri ödemek şartı ile harcayabilir.

Hac hep aynı aylarda mı yapılmak zorundadır?

    Hac, hep aynı aylarda yapılır. Çünkü hac ayları, Hicrî takvime göre Şevval, Zilkade ayları ile Zilhicce ayının ilk 10 günüdür. Bu günlere hac ayları denmesi, hac menasikinin yerine getirilmesi bakımından değil, haccın şartı olan ihramın bu zaman dilimi içerisinde gerçekleşmesinin zorunlu olması itibariyledir.           

     Bu süre içerisinde ihrama girmeyen kişi, zamanında hacca başlayamadığı için, o yıl haccı kaçırmış olur.

Haram yolla kazanılan parayla kurban kesilebilir mi?

      İslâm dini kişilerin meşru işlerle uğraşmalarını ve geçimlerini helâl yollardan elde etmelerini önerir. Buna rağmen gayr-i meşru yolla bir kazanç elde edilmiş ve bu kazancın sahibi belli ise, bunun sahibine iade edilmesi; belli değil ise, karşılığında sevap beklenmeksizin yoksullara veya hayır kurumlarına verilerek elden çıkarılması gerekir.

       Bu itibarla, gayr-i meşru yolla elde edilen para ile kurban kesmek uygun değildir. İbadetler helal parayla yapılmalıdır. Bununla birlikte kişi, haram parayla kurban kesmişse geçerli olur. Ancak, gayr-i meşru kazancın sorumluluğundan kurtulmak için, bu malı yoksullara veya hayır kurumlarına vererek elden çıkarması ve bir daha işlememek üzere tövbe etmesi gerekir.

Kur’an-ı Kerim ayetleri nasıl bir araya toplanmıştır?

      Kur’an’ın toplanması, mushaf hâline getirilmesi demektir. Hz. Peygamber 'e inen ayetler; ince ve yassı taşlara, kaburga kemiklerine, derilere, kağıtlara, hurma dallarına vb. şeylere yazılıyor ve muhafaza ediliyordu. Ayetler, inmeye devam ettiği için Peygamberin sağlığında Kur’an, mushaf haline getirilmemişti.

      Hz Peygamber'in vefatından altı ay sonra, Yemâme savaşında birçok hâfızın şehit olması üzerine Hz. Ömer'in teşvikiyle Halife Hz. Ebû Bekir, Kur’an-ı mushaf haline getirme kararı aldı ve bu görevi, Peygamberin Kur’an’ı vahiy meleği Cebrail'e son okuyuşunda hazır bulunan, vahiy kâtibi ve hâfız olan Zeyd ibn Sabit'e verdi. Zeyd, titiz bir çalışma ile Kur'ân'ı mushaf haline getirdi ve halifeye teslim etti.

       Bu mushaf, Hz. Osman zamanında yine Zeyd ibn Sabit'in başkanlığında Abdullah ibn Zübeyr, Sâid ibn As ve Abdurrahman ibn Hâris'den oluşan bir komisyon tarafından çoğaltıldı. Yeryüzündeki bütün mushaflar, bu ilk mushafların aynıdır.

Günün Ayeti

İnkâr edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hala inanmayacaklar mı?

Enbiya 30.

Günün Sözü

Menfaat sandalye gibidir, ayağının altına alırsan yükselirsin, basının üstüne alırsan ezilirsin

Cenap Şahabettin

Günün Duası

Allah’ım bu yeni günümüzde bize huzur ve mutluluk ver. Malımızı ve ömrümüzü bereketlendir.

Günün Sözü

“Kul, Allah’ın sevgisini tattığı zaman, Allah onu kendi kusurlarına muttali kılar. Böylece o, başkalarının kusurlarını görmez olur.”

(Rabia el-Adeviyye)

Günün Nüktesi

Artık dayanamıyorum…

       Bir ramazan akşamı yatsı namazı kılındıktan sonra, Allah Rasulü’nün huzuruna Suffe ashabının (Mescidi Nebide ilim için kalan, fakir ve kimsesiz Müslümanların) ileri gelenlerinden Ebu Hureyre geldi. Allah Rasulü’nün yanına kadar yaklaştı ve:

-Ya Rasulallah! Üç günden beri bir lokma bir şey yiyemedim. Üst üste aç olarak oruç tutmaktayım. Artık dayanamıyorum, dedi.

Rahmet Peygamberinin nurlu bakışları cemaatin üzerinde dolaştı ve sordu:

 -Bu şahsı bu gece evinde kim misafir edebilir?

Ebu Talha ayağa kalktı:

 -İzin verirseniz onu ben misafir edeyim, dedi. Sonra Ebu Hureyre’yi alıp evine götürdü. Hanımı birazcık çorba pişirmişti, onu da çocuklarına içirmeyi düşünüyordu.

   -Ebu Talha hanımına:

 -Bu gece çorbayı Allah Rasulü’nün misafirine ikram edelim. Biz nasıl olsa bir gün aç olarak oruç tutabiliriz. Çocukları da uyutalım, sabah olunca Allah’ın izniyle bir yolunu buluruz dedi. Sofrayı kurup hep birlikte oturdular. Ancak, gecenin karanlığından yararlanarak kendileri kaşıklarını çorba kâsesine daldırmadılar. Daldırdılarsa da boş olarak geri çektiler. Misafire ise bunu hiç hissettirmediler. Kalplerindeki Rasulüllah sevgisi ve O’nun hatırının heyecanı onlara yetmişti.

      Gece olup misafir istirahate çekildiğinde, Ebu Talha ve hanımı, gözlerinin ve gönüllerinin önünden hiç gitmeyen Kâinatın Biriciği’nin misafirini ağırlamanın huzuru içinde sabahladılar. Gözleri uyudu belki ama gönüllerindeki cömertlik yüceler yücesi Allaha çoktan ulaşmıştı. İşte o gecenin sabah namazıydı. Nûr-u Muhammedî’nin ışıl ışıl aydınlattığı Mescid-i Nebi’de, namazın ardından o Rahmet Peygamberinin nurlu bakışları cemaatin üzerinde dolaşıyordu. Kutlu bakışlar Ebu Talha ve Ebu Hureyrenin üzerinde yoğunlaştı. Gönülden gözlere yansıyan memnuniyet öylesine ışıldıyordu ki, Gönüller Sevgilisi’nin neredeyse mübarek dişleri görünecekti. İşte Allah’ın Son Elçisi, Kâinatın Övüncü tebessüm ediyordu. Ve onlara şöyle diyordu:

-Bu gece ne yaptınız ki, hakkınızda: “Kendileri zaruret içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” Ayeti indirildi.

     Onların o geceki davranışları, esasen her zamanki halleri idi. Allah ve Resulü’nün, bir de mümin kardeşlerinin isteklerini kendi isteklerine tercih etmek... Aç iken doyurmak, ihtiyaç sahibi iken giydirmek... Can bedende iken, ten ülkesini Sevgiliye feda etmek... Ve... Sevgili tebessüm ederken, kendini O’nunla birlikte hissetmek... İşte bu halin adı “ÎSAR” idi ve hakiki müminlerin sıfatıydı. Bu sıfatın adını En Yüce Sevgili koyuyordu, yüce Mevlâmız koyuyordu.     

     Bu sıfat, “...onları kendilerine tercih ederler.” Ayetinde ifadesini buluyordu

Besmele çekilmeden kesilen hayvanın eti helal olur mu?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık