Hemen bütün dillerde saygı ve yücelik ifadesi olarak bu tür ifade biçimine başvurulmaktadır. Kur’an’da, Allah’ın zat ve sıfatlarından bahseden ayetlerde genellikle tekil zamir, fiillerinden bahsedilirken ise bazen tekil, bazen de çoğul zamir kullanılmıştır. Nitekim “Sizi Biz yarattık” (Vâkıa, 56/57), “Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık” (Kâf, 50/6), “Andolsun, insanı biz yarattık” (Kâf 50/16), “Allah gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yarattı. Gökten de yağmur indirip, orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik” (Lokman 31/10), “Biz geceyi ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki alamet yaptık” (İsrâ 17/12) gibi, fiilleriyle ilgili ayetlerde hem tekil hem de çoğul zamir kullanılmıştır. Allah, kendi zâtı ve uluhiyeti ile ilgili şu ayetlerde ise, tekil zamir kullanılmıştır: “Şüphe yok ki ben, rabbinim senin.” (Tâ-hâ 20/12), “Şüphe yok ki ben, Allah’ım, Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O halde bana ibadet et.” (Tâ-hâ 20/14).
AHİRET HAYATI EBEDİ Mİ?
İnsan için şüphesiz iki hayat söz konusudur. Birincisi dünya, ikincisi ahiret hayatıdır. Dünya hayatı ruhun bedene girmesi ile başlar. Ölümle noktalanır. Ahiret hayatı da iki aşamadan meydana gelir. Ölümle başlayıp dirilişe kadar süren kabir hayatı ve dirilişten sonra sonsuza kadar devam eden ebedi hayattır. Yani dirilişten sonra insanlar hesabı verdikten sonra cennete veya cehenneme gidecekler ve burası onlar için artık sonsuz mekan olacaktır. Nitekim Kur’an-ı Kerim ahiret hayatının sonsuz olduğunu çeşitli ayetlerle ifade etmiştir. Bu ayet de sadece onlardan bir tanesidir. “İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdeler. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızk verildiğinde, bu daha önce bize verilen rızk diyecekler. Hâlbuki bu rızk onlara benzer olarak verilmiştir. Onlar için ortada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır. (Bakara, 2/25) Bu ayetten de anlıyoruz ki ahret hayatı Müslüman için de kafir için de sonsuzdur.
GUSÜLDE TIRNAK ALTINDA KİR KALIRSA GUSLE ENGEL OLUR MU?
Gusülde vücudun her yerinin ıslatılması lazımdır. Bu nedenle tırnakların altı da üstü de ıslatılması lazım. Vücudun herhangi bir bölgesinde kuru yer kalırsa gusül olmaz. Buna göre tırnak üzerindeki oje boyaları da tırnağın altındaki kir ve benzeri şeylerde suyun temasını kestiği ve vücutta kuru yer bıraktığı için gusle engeldir. Guslün tam olması için tırnağın altını da üstünü de temizlemek, tırnak çok uzun ise ve altında da kir varsa yıkamak lazım.
HARAM KAÇA AYRILIR?
Haram, bir şeyin yapılması, kullanılması, yenilip-içilmesi İslam’a göre kesin yasak olandır. Bu yasaklama yani haram, haram liaynihi ve haram ligayrihi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Liaynihi Haram: Asıl itibariyle herkes için haram olan şeydir. İçki gibi. Ligayrihi haram: Aslında helal olup başkasının hakkından dolayı haram olan şeydir. Hırsızlık yolu ile alınan mal gibi. Haramın anlamı ve ayırımı bu olmakla birlikte bir Müslüman’a yakışan ve kendisinden beklenen daima Allah’ın yasakladığı şeylerden kaçınıp haramın bu iki kısmından da uzak durmasıdır.
GÜNÜN AYETİ
Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdendir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. (Mâide, 5/90)
GÜNÜN HADİSİ
Yalandan sakının, çünkü yalanla günah yan yanadır ve ikisi de insanı cehenneme götürür. Müslim, “Birr”, 103.
GÜNÜN SÖZÜ
İyi bir insan öldüğünde ona ağlamayın. Asıl onu kaybeden topluma ağlayın. Farabi
GÜNÜN DUASI
Allah’ım gönlümüzde olanı hakkımızda hayırlı eyle, hakkımızda hayırlı olanı da gönlümüzü razı eyle.
BUNLARI BİLİYOR MUYUZ?
Nehar-i Şer’i nedir?
Şer’î gündüz anlamına gelmekte olup, imsak vaktinden başlayıp, güneşin batışına kadar geçen zaman diliminin ismidir. İmsak vakti, fecr-i sâdık da denilen tan yerinin ağarmasıdır.
GÜNÜN NÜKTESİ
Tavsiye...
Bera bin Âzib´den: “Allah Resûlü bize yedi şeyi yerine getirmeyi tavsiye etti: Hastayı ziyaret etmeyi, cenazeleri kabre kadar yolcu etmeyi, aksıran kimseye ‘Allah sana merhamet buyursun’ demeyi, zayıf ve güçsüzlere yardım etmeyi, zulme uğrayana el uzatıp mağduriyetini gidermeyi, yemin eden kimsenin yeminini yerine getirme, selamı (verip almayı) yaygınlaştırmayı.” (Müslim, “Libas ve Zînet”, 3.)