2

Borç verdiğimiz altın değer kaybetmişse kaybımızı alabilir miyiz?


  • Oluşturulma Tarihi : 22.10.2014 07:00
  • Güncelleme Tarihi :
Borç verdiğimiz altın değer kaybetmişse kaybımızı alabilir miyiz?

Kişi altın borç vermişse borcunu geri aldığında ister altının fiyatı düşsün ister artsın fark etmeksizin ki ne kadar gram altın vermiş ise o kadar gram alabilir. Aradan geçen zamanda altının fiyatında bir değişim olsa da verdiğinden fazla ya da eksik alamaz.

Böyle bir durumda fazla bir şey isterse faiz olur. Ancak borç geri ödenirken borcu alan kimse gönlünden fazla vermek geçmişse ve vermişse bunda da bir sakınca yoktur.

Namaz borcu olan kimse her namazın arkasında kaza kılmak zorunda mı?

Hanefi mezhebine göre kazaya kalmış farz ve vacip bütün namazlar kerahet vakitlerinin dışında her zaman kılınabilir. Bunlar için belirli bir vakit yoktur. Ancak, düzenli bir şekilde namaz borçlarını tamamlamak için, kaza namazlarını vakit namazlarının peşinden kılmayı prensip haline getirmek güzel bir davranıştır. Ama illaki hemen her farz namazın arkasında bunu kılma gibi bir zorunluluk yoktur.

Şafii mezhebine göre ise kişi istediği zaman kaza namazını kılabilir. Onlar için bir kerahet vakti de söz konusu değildir. Ama aynı şekilde illaki bunu farz namazların arkasına kılmak zorunda değildir.

İş elbisesi ile namaz kılmada bir sakınca var mı? 

  Namazın şartlarından birisi de necasetten temizlenmektir. Namaz kılacak kişinin elbisesinde, bedeninde ve namaz kılacağı yerde, kan, idrar, şarap, dışkı... gibi namaza engel necasetler bulunmamalıdır. Tesettüre uymak ve temiz olmak şartı ile iş elbisesi ve pijama ile namaz kılınabilir. Bu itibarla, işin cinsine göre iş elbisesinde bulunan madeni yağlar, pas ve benzeri kirler namazın sıhhatine engel değildir. Ancak kişi, camiye veya mescide gidecekse temiz elbise giymesi Kur'an'ın emridir.

Örf, adet ve medeniyet gereği olarak camiye veya cemaate giden kimsenin en güzel elbiselerini giymesi cemaate saygının bir gereğidir. Gerek evde, gerek diğer yerlerde tek başına da olsa namazların temiz ve güzel bir kıyafetle kılınması, şüphesiz daha iyidir.

 Bitkisel hayatta olan kimsenin hayatına son vermek caiz mi?

 İyileşme ümidi büsbütün kaybolduğu doktorlar heyetinin kararı ile belirlenmiş olan hastanın daha fazla acı çekmesin diye akrabalarının isteği ile hayatına son verilmesi dinen uygun değildir. İster yeni doğmuş bir çocuk, ister ileri yaşta bir yaşlı olsun, isterse ölüm döşeğinde olan hasta olsun, canları çıkıncaya kadar bunların tam bir yaşama hakları vardır. Böyle bir insanı öldürenle sağlıklı bir kişiyi öldüren arasında fark yoktur.

Hayat sıkıntılarla doludur. Hayatından büsbütün ümit kesilmiş nice hastaların iyileşip aramızda yaşamaya devam ettiğini çoğu zaman görmekteyiz. Hastalık, darlık ve acı olaylar insanlar içindir. Bunlara karşı sabretmek ve ümidi yitirmemek gerekir. Ayette şöyle buyrulmuştur: "Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara 2/153)

 Kendisinden uzun süre haber alınamayan kocanın hanımı boş sayılır mı?

Hanefi ve Şafii mezheplerine göre, bu durumda olan bir kocanın eşi ancak, kaybolan kişinin ölümü sabit olunca veya Şafii mezheplerine göre ömrü gelip geçtikten sonra hâkimin hükmü ile, Hanefi mezhebine göre ise koca 120 yaşını doldurunca hayatla ilişkisi kesilir. Binaenaleyh bu durumlar olmadıkça hanımı kendisinden boş sayılamaz. Boş sayılmadığı için de başkası ile evlenemez.

Maliki mezhebine göre ise, mefkudun yani kayıp kocanın ölümü sabit olursa veya aradan dört sene geçtikten sonra hâkim kayıp koca ile eşini birbirinden ayırmak için hüküm verir. Kadın da o zaman başka bir kişiyle evlenebilir.

Günün Ayeti

İki melek insanın sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir şey söylemez ki yanında gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın”

Günün Hadisi

İnsanların en şerlisi, şerrinden korktukları için insanların kendisinden uzaklaştığı kimsedir

Günün Sözü

"Paranın satın alamayacağı bir şeye sahip oluncaya kadar zengin değilsiniz."

Garth Brooks

Günün Duası

Allah’ım bize her daim ahlak güzelliği ve kalp yumuşaklığı ver.

Bunları biliyor muyuz?

 Hakimiyet Nedir?

Din, namus ve vatan gibi üstün değerleri koruma, bunların saldırıya uğramasından dolayı öfkelenme, savunmak için harekete geçme, utanç verici bir işi yapmaktan kaçınma, aralarında kan bağı bulunan kimselerde bulunan birbirini koruma duygusu demektir.

 Günün Nüktesi

Bir veli bir deli Hikayesi…

Ebu Müslim Havlani bir toplulukta konuşulanları dinler. Hemen hepsi de hanımından şikayette bulunmaktadırlar. Ancak Ebu Müslim’de şikayet filan yoktur. Derler ki:

 – Veli gibi bir hanıma düştün de sesin sedan çıkmıyor değil mi?

Omuzlarını silkerek cevap verir:

– Bizimki veli filan değil kelimenin tam manasıyla delidir deli!…

 – Öyle ise derler nasıl geçiniyorsun böyle deli biriyle?

 Cevap verir:

 – Ben usulünü biliyorum da öyle geçiniyorum, kavga gürültümüz o yüzden olmuyor!…

 Büsbütün meraka düşerler.

 – Deli gibi biriyle kavgasız gürültüsüz geçinmenin usulü nedir ki? diye sormaktan kendilerini alamazlar.

 Şöyle izah eder Ebu Müslim, geçinmenin sırrını.

 Der ki:

 – Allah, Âdem’i topraktan yarattığında bedenine önce aklı koydu. Akıllı bir adam oldu.

Sonra öfkeyi yarattı. Ona da Âdem’in bedenine girmesini emretti.

Öfke:

–  orada akıl vardır! Akılla ikimiz bir yerde asla duramayız!…

 Rabbimiz buyurdu:

 Ey öfke! Sen Âdem’in bedenine girmeye çalış, oraya yönel. Akıl senin geldiğini görünce hemen çıkıp gider, kendi yerini sana bırakır. Böylece sen de Âdem’in bedeninde hükmünü icra eder, onu deli yaparsın.

 Ebu Müslim burada der ki :

 – İşte biz hanımla bu konuda anlaştık. Dedik ki; mademki insana öfke gelince akıl gidiyor, insan delinin teki haline geliyor. Öyle ise evde kim öfkelenirse o an sanki o delidir. Deliye karşı ise bir veli lazımdır. Ben öfkelenirsem hemen farkına varacaksın, sabır gösterip ters cevap vermeyeceksin. Çünkü ben o an deli sayıldığımdan deli adamdan her şey beklenir diyerek veli rolüne gireceksin, aklım gelinceye kadar bir deliye bir veli rolü oynayacaksın.

 Ebu Müslim burada şunu da ilave eder:

 – Tabii der, bu sabır benim için de geçerli bir görevdir. Bazen hanım öfkelenir, bu defa o deli durumuna girer bana veli rolü düşer, ben bir veli gibi sabır gösterir, karşılık vermemeye çalışırım. Aklı gelip de akıllı insana muhatap olduğumu anlayıncaya kadar, bu sabır devam eder.

 Ebu Müslim bundan sonrasını şöyle tamamlar:

 – İşte der ey dostlar, benim hanımdan şikayetçi olmayışımın sebebi budur. Gül gibi geçinip gitmemizin sırrı da buradadır. Tavsiye ederim, siz de bir deliye bir veli rolü oynayın, öfkelenince karşı taraf veli rolüne girsin, sabır ve tahammülü esas alsın, göreceksiniz ki tartışma kısa zamanda son bulacak, taraflar birbirlerine karşı sevgiyle dolacak. Çünkü öfkeli taraf kendisine karşılık verilmeyişinin takdirini, minnettarlığını duyacak. Bu da mutluluk vesilesi olacak.

Borç verdiğimiz altın değer kaybetmişse kaybımızı alabilir miyiz?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık