2

Borçları ödemek için şans oyunlarını oynamak caiz mi?


  • Oluşturulma Tarihi : 12.12.2024 08:51
  • Güncelleme Tarihi : 12.12.2024 08:52

Şans oyunları kumar olduğundan kumar da dinen yasaklandığından şans oyunlarını oynamak haramdır. İster zevkine olsun isterse zorunluluktan olsun, kişi borçlu da olsa zengin de olsa kumar oynayamaz. Çünkü kumar dinen haramdır. Dolayısıyla borçları ödemek için harama yönelmemek lazım. Unutmayalım ki fakirlik de zenginlik de bir imtihandır. Bu imtihanı iyi bir netice ile bitirebilmek için helale ve harama dikkat etmemiz gerekir. Nitekim Allah Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurmaktadır: “Her güçlüğün yanında bir kolaylık vardır. Ama unutma ki, o güçlüğün yanında bir kolaylık daha vardır. Öyleyse boş kalınca kalk, yorul. Yalnız Rabbine giden yola sarıl.” (İnşirah 94/5-8) Bu ayetlere göre her daim çalışmamız, bir işi bitirdiğimizde başka bir işe yönelmemiz ve sadece Allah’a güvenmemiz gerekir. Biz bu emirlere uyarsak Allah da bize kolaylıklar ihsan edeceğini müjdelemektedir. Dolayısıyla sıkıntılar, hastalıklar, dertler, borçlar karşısında sabretmeli var olan bu sıkıntıları da bitirip feraha ve mutluluğa çevirmesi için de Allah’a dua edilmelidir.

Duada büyük zatları vesile kılmak ve “onların hürmetine” diye dua etmek caiz midir?

Duada peygamberleri, büyük zatları, evliyaullahları… vesile kılmak dinen caizdir. Allah’ın sevdiği bu kulları vesilesi kılmak, duanın kabulüne de vesiledir. Duada Peygamberler ve fazilet sahibi büyük kişiler, sahabeler ve veliler vesile yapılarak, Allah’tan bunların hatırına bir şey istenebilir. Yalnız türbelerin başına varıp, mum yakmak, tel, çaput, ip bağlamak caiz değildir. Tabi istenilecek şeyler vesile kılınan zattan değil bilakis onu vesile kılarak Allah’tan istemek gerekir. Zira her şeyin yaratıcısı ve sahibi şüphesiz Allah’tır o vermeden, o istemeden, bir şey almak mümkün değildir.

Yanlışlıkla yapılan yemin yemin sayılır mı?

Allah adını anarak yapılan yeminler üçe ayrılır

a-Yemin-i lağv: Yanlışlıkla veya doğru zannıyla yalan yere yapılan yemindir. Bu çeşit yeminden dolayı kefaret gerekmez.

b-Yemin-i gamus: Bile bile yalan yere yapılan yemindir. Yalan yere yapılan yemin günahtır.

c-Yemin-i mün’akide: Mümkün olan ve geleceğe ait bulunan bir şey hususunda yapılan yemindir. Böyle bir yemine riayet gerekir. Dolayısıyla yanlışlıkla yapılan (öyle olduğu zannedilen) yemin-i Lağv, yemin sayılmaz bu yemin çeşidi geçersizdir. Günahı ve kefareti de yoktur. Tabi insan elinden geldiğince yeminden kaçınmaya çalışmalıdır

Günün Ayeti

“İnsan için ancak çalıştığı vardır.”

(Necm, 53/39.)

Günün Hadisi

Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın gazabı da anne babanın öfkesindedir.

Tirmizî, “Birr”, 3.

Günün Sözü

İnsanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki dil onları telaffuz edemez.

Kızılderili Sözü

Günün Duası

Ya rabbi çocuklarımızın rızkını bol, kısmetini açık eyle.

Bunları biliyor muyuz?

Refref Nedir?

Hz. Peygamberin Miraç Gecesi’nde binmiş olduğu binitlerden biridir.

Günün Nüktesi

Dostluk iplerinizi koparmayın... Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası. Günler boyu iş aramış ama bulamamış... Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini... Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam, “Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer” diye söylenmiş. Zengin bir iş adamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş. Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle. Birden siniri geçiveren ihtiyar “Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba?” diye düşünmeye başlamış. Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş. O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş. Yaşlı iş adamı, terzinin yanına yaklaşıp, “Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen paltomu sana verebilirim” deyince,

“Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum. Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş” diye yanıt vermiş terzi. Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış. Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş. “Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?” diye soran yaşlı adam, “Ben terziyim” yanıtını alınca “Benimle gel, hayat hikayeni yolda anlatırsın” diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi. Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş. Böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş. Bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş. Terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış. Bu arada yaşlı iş adamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş. Küçük dükkân önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış. Terzi artık “ünlü iş adamı” diye anılır olmuş. Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş. Terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış. Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş. Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmasını sağlamış. Yeni iş adamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş. Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş. Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş. Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş. Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış. Fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkan kalmış. Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için. Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş. Ve başlamış anlatmaya: “Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş. Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş. Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. Bülbül ona “Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın” demiş. Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış. Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş. Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler. Bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu. Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan. Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış. Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış. İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış. Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o yüzden bozuldu. Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın...” Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş...

Borçları ödemek için şans oyunlarını oynamak caiz mi?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık