Bayramlar, dinimiz açısından önemli ve kutsal sayılan günlerde kutladığımız sevinçli günlerimizdir. Bayramlar, biz müminleri bir araya getiren, kaynaşmalarına vesile olan, dost ve akrabaların fakir ile zenginlerin bir araya gelip kaynaşıp sıla-i rahim yapmasına vesile olan dini günlerdir.
Bu bayramlar vesilesi ile müminler kırgınlıkları, üzüntüleri, acı ve elemleri bir kenara bırakarak Allahın kendilerine bahşettiği bu özel günleri yaşamaktadırlar. Dinimizce bayramlar çok önemsenmiş bu günlerde oruç tutmak Allahın ikramını ret etme anlamına gelmeyi çağrıştırdığı için yasaklanmıştır.
Yine bu günlerde, küs olan insanların barışmaları varsa kırgınlık ve kızgınlığın bir kenara bırakılması istenmektedir. Belki de bayramların yılda iki defa gelmesinin veya olmasının altında yatan espride bu olsa gerek.
İslami kardeşliğin perçinlendiği bu mübarek günler, Müslümanların sevinç ve mutluluk günleridir. Nitekim Hz. Peygamber Mekkeden Medineye hicret ettiği zaman, Medinelilerin iki bayramı olduğunu öğrendi. Medineliler bu bayramlarında oyun oynar ve eğlenirlerdi. Bu durumu gören Hz. Peygamber Allah Teâlâ size kutladığınız bu iki bayrama bedel olarak daha hayırlısını, Ramazan Bayramı ile Kurban bayramını lütuf olarak vermiştir.
Bu bayramların neşe ve sevinç günleri olduğunu yine bizzat Hz. Peygamber ifade buyurmuşlardır. Bayramlarda yapılması mendup (dinimizin güzel gördüğü) hususlar vardır, şöyle ki: Bayram sabahında erken kalkmak, yıkanmak, gusletmek; misvak kullanmak, ağızı temizlemek; güzel koku sürünmek; en güzel elbisesini giyinmek; Allahın verdiği nimetlere şükretmek için sevinçli ve neşeli görünmek menduptur. Ayrıca: Ramazan Bayramında sabahleyin camiye gitmeden önce tatlı bir şey yemek. Varsa bunun hurma olması ve bir, üç, beş gibi tek adetli olması. Sonra namaza erken davranıp sabah namazını mahalle mescidinde kılarak bayram namazı için, varsa namazgâha ve büyük camiye gitmek; namaza giderken Ramazan Bayramında içinden tekbir getirmek; dönüşte mümkün ise başka yoldan gelmek; müminlere rast geldikçe güler yüzlü olmak ve tatlı söz söylemek; gücü yettiğince çok sadaka vermek menduptur.
Bütün bunların dışında çocuklar, bilhassa öksüz ve fakir çocuklar sevindirilir; akraba, eş ve dost ziyaretleri yapılarak, hâl hatır sorulur. En önemlisi, aralarında dargınlık olanlar barıştırılır. Yüce Allahın ihsan ve rahmetinin tecellisine de sebep olan bu bayramların diğer yönden sosyal hayatta bu tür faydaları gayet açık görülmektedir.
Bayramlar yine, yenilip yedirildiği, içilip içirildiği ikram günleridir. Akraba ve eş-dost ile beraberce bu günün mutluluğu paylaşılır. Bayramlar sadece yemek, içmek ve tatil yapmaktan ibaret değildir. Bu gerçeği göz ardı edip cemiyet hayatını düzenleyen ve aradaki uçurumları kaldıran böyle bayramlarda, tatil bahanesiyle toplumdan kaçarak bir deniz kenarında vakit öldürmek, her şeyden önce bu bayramların fazîlet ve sevabından mahrum kalmaktır.
SORULAR VE CEVAPLAR
Bayramda yapılması müstehap olanlar nelerdir?
Bayramda erken kalkmak, gusletmek, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, karşılaşılan müminlere güler yüzle selam vermek, fakirlere sadaka vermek, dargınları barıştırmak, akrabayı, din kardeşlerini ziyaret etmek, onlara hediye götürmek sünnettir. Allahın verdiği nimetlere şükretmek için sevinçli ve neşeli görünmek menduptur.
Bütün bunların dışında çocuklar, bilhassa öksüz ve fakir çocuklar sevindirilmeli, akraba eş ve dost ziyaretleri de yapılarak hâl hatır sorulmalıdır
Bayramda Müslüman olmayan komşumuzun evinde çay içmenin bir sakıncası var mı?
Gayr-i müslim komşu ve tanıdığın evine gitmek, çayını içmek, yemeğini yemek, hatta gerektiğinde misafir kalıp evinde yatmak günah değildir. Hatta onlarla iyi münasebet kurup, onlara güzel örnek olmak yerinde ve güzel bir davranıştır. Ancak, bu sırada onlardan kötü alışkanlık ve âdet almamak gerekir. Bilakis onlara İslami adet ve alışkanlıkların güzel örneğini vermek gerekir.
Aynı şekilde gayr-i Müslim komşu ve tanıdığın hastası ziyaret edilir, yolculuktan döndüğünde hoş geldin denir, sevindirici, yahut üzücü bir duruma uğrarsa ziyaretine gidilebilir.
Vefat eden anne babamız için bayramda sevap anlamında ne yapabiliriz?
Hayırlı evlat anne ve babanın amel defterini açık tutacak önemli bir manevi kazanç kapısıdır. Okuduğu her sure, getirdiği her salavat ve ettiği her dua, anne ve babasının amel defterine anında kaydedilir. Ebeveynin evlatları üstlerinde bazı önemli vazifeler vardır. Şöyle sıralayabiliriz: Anne ve babalarının dine uygun vasiyetlerini yerine getirmek, onlar için bol bol istiğfar etmek, namazlardan sonra dua edip sevaplarını onların ruhlarına hediye etmek, tuttuğumuz oruçların, kıldığımız namazların, verdiğimiz sadakaların, sevaplarını onlara da bağışlamak. Varsa kalan borçlarını ödemek, kabirlerini ziyaret edip Kurân-ı Kerim okumak, onlar için hatimler okumak dostları ile görüşmek, Ramazanda ve sair vakitlerde, sevabı onlara olmak üzere sadaka vermek, ana-babanın sevdiği yemeği ya da bir hayır yapıp, fakirlere dağıtıp ruhlarını şad etmek, sevabını onlara bağışlamak.
Özetle; vefat etmiş olan anne ve babamız için her türlü ibadetin sevabı bağışlanabilir. Kuranı Kerim okuyup sevabını onlara bağışlayabilir ve onların adına sadaka verebiliriz.
Bayram gününde oruç tutmak caiz mi?
Ramazan Bayramının birinci gününde ve Kurban Bayramının dört gününde oruç tutmak Hanefi Mezhebine göre tahrimen (harama yakın) mekruh Şafii mezhebine göre ise haramdır. Çünkü bu günler, ziyafet, ziyaret ve güzel günlerdir. O günlerde karşılıklı ikram esas olandır. İkramı geri çevirmemek lazım. Bu nedenle de bu günlerde oruç tutmamak gerekir.
Ramazan ayından sonra Şevval ayında altı gün oruç tutmanın dindeki yeri nedir?
Ramazan ayı ve bayramından sonra şevval ayı içinde altı gün orucu adıyla bilinen orucu tutmak sünnettir. Şevvâl ayının ilk gününde -ki ramazan bayramının ilk günüdür- oruç tutulması haramdır. Bayramın diğer günlerinde ve şevvâl ayında kaza veya nafile oruç tutulabilir.
Oruç ayı ramazanın tamamlayıcısı durumunda olan şevvâl ayında tutulacak altı günlük oruç, bir Müslümana bütün bir yıllık oruç sevabı kazandıracaktır. Bu altı günlük orucun bitişik olması, yani hiç ara vermeden tutulması mecburiyeti yoktur; aralıklarla da tutulabilir. Şevvâl ayında tutulacak altı günlük oruçla, bir yıl oruç sevabının nasıl elde edileceği Alimlerce şöyle ifade edilir:
Dinimizde, bir iyilik yapana on sevap verileceği yolundaki hadis esas alındığında, bir Müslüman otuz günlük ramazan orucuna ilâveten şevvâl ayındaki altı günlük oruçla otuz altı gün tutmuş olmaktadır. Bu otuzaltı rakamı, hadiste ifade edilen on sevap ile çarpıldığı zaman 360 gün elde edilir. Böylece kamer ay hesabıyla bütün bir yıl oruçla geçirilmiş gibi olur.
Günün Ayeti
Müminler ancak ve ancak kardeştir. O halde kardeşlerinizin arasını düzeltin.
Günün Hadisi
Ramazan ve Kurban bayramının gecelerini ihya eden kimsenin kalbi, kalplerin öldüğü gün ölmez.
Günün Sözü
Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib Gecesi, Berat Gecesi, Cuma Gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.
Hadis-i Şerif
Günün Duası
Allahım tuttuğumuz oruçları, kıldığımız namazları, yaptığımız hayırları kabul et. Bayramı bize, ailemize ve ümmeti İslam hayırları vesile kıl.
Ramazan Kavramlar
Ramazan Bayramı
İslam aleminde, oruç tutma ayı olan Ramazanın ardından üç gün boyunca kutlanan dini bir bayramdır. Hicri takvime göre onuncu ay olan Şevval ayının ilk üç gününde kutlanır. Bayramdan bir önceki gün, Ramazan ayının son günü olan arifedir.
Günün Nüktesi
Bir bayram günü Peygamberimiz ile Yetim Abdullah
Abdullah küçük yaşta iken, bir savaşta babasını kaybetmişti. Annesi yeniden evlenince üvey baba, Abdullahı istememişti. Ve Abdullah sokaklarda sahipsiz kalmıştı. Dertliydi. Yardımsever halkın verdikleriyle karnını doyurabiliyordu. Arkadaşları gülüp oynarken, o, bir köşede oturur, başını elleri arasına alır, düşüncelere dalardı.
Bir bayram günü, Abdullah yine böyle bir kenara oturmuş, başını ellerinin arasına almıştı. Cıvıldaşan çocuklara bakıp ağlıyordu. Üstü başı lime lime idi. Gömleği belki kırk yerden yamanmıştı. Üstelik sabahtan beri yiyecek bir şey de bulamamıştı.
O sırada Peygamberimiz geçiyordu. Oynaşan çocukları seyretmek için biraz durdu. Gülümsedi. Birkaç çocuğu okşadı. Sonra Abdullahı gördü. Kenarda durup ağlaması dikkatini çekmişti. Yanına gitti. Ve niçin arkadaşlarıyla oynamadığını, niçin ağladığını sordu. Abdullah üzüntüsünden Peygamberimizi tanıyamamıştı.
- Amca, dedi, babam bir savaşta şehit düştü, anam evlendi. Üvey babam beni istemedi. Yapayalnız kaldım. Ne yiyecek bir dilim ekmeğim, ne giyecek yeni bir gömleğim var. Bu yüzden arkadaşlarıma katılamıyorum.
Peygamber Efendimizin mübarek gözleri doldu.
- Peki yâ Abdullah, dedi, sen Hasan ile Hüseyine kardeş olmak ister misin?
Hasan ile Hüseyin, Peygamberimizin torunlarıydı. Abdullah istekle atıldı:
- Çok isterim.
- Fâtımaya evlât, Peygambere torun olmak ister misin?
Abdullah hemen cevap verdi:
- Çok isterim.
- Öyleyse yürü bize gidelim, bundan sonra benim torunumsun...
Abdullah ancak o zaman Peygamberimizin karşısında bulunduğunu anladı ve ellerine sarılıp öptü.
Birlikte eve gittiler. Abdullahın karnı aylardan beri ilk defa güzelce doydu. İlk defa yeni elbiseler giydi. Ve Peygamberimizden izin alıp tekrar çocukların arasına döndü. Ama bu sefer kenardan seyretmiyordu. Oyuna katılmış, onlar gibi hoplayıp zıplamaya başlamıştı. Çocuklar bu değişikliği merak edip Abdullaha sordular:
- Ey Abdullah, bir saat önce ağlıyordun, üstün başın dökülüyordu, şimdi bakıyoruz yeni elbiseler giydin, aramıza katılıp oynuyorsun. Sebebi nedir?
Abdullah memnun memnun gülümseyerek dedi ki:
- Benim yerimde olsaydınız siz de sevinirdiniz. Ben Hz. Ali ile Hz. Fâtımaya evlat, Hasan ile Hüseyine kardeş, Peygamber Efendimize de torun oldum.
Çocuklar gıpta ile iç çektiler. Bir ağızdan şöyle dediler:
- Keşke biz de senin gibi yetim kalsaydık da, Peygamberimizin torunu olma şerefini kazansaydık.
Bayram Manileri
Bayram geldi hoş geldi
Evlere neşe geldi
Kalkın gidin kapıya
Dostlar bayramlaşmaya geldi
Bayram neşe günüdür,
Müminin düğünüdür,
Bugün sevinmek artık,
Orucun ürünüdür.