İslam dini, insanın yaratılıştan var olan güzelliklerini daha belirli hale getiren, takı takma, saçları tarama, meşru ölçüde süslenme, güzel giyinme gibi davranışları mubah kılmıştır. Ancak, fıtraten yani yaratılıştan verilmiş özellik ve şekillerin değiştirilmesini yasaklamıştır. Nitekim Rasulüllah Efendimiz, süslenmek maksadıyla vücutlarına dövme yapan veya yaptıranlara, dişlerini yontarak seyrekleştiren ve şeklini değiştirenlere lanet etmiştir.
Buna göre, Allahın yarattığı şekli beğenmeyerek, ameliyatla bazı uzuvların şekillerini değiştirmek, tabiî güzelliğin fevkinde güzellik aramak dinen caiz değildir. Kuran-ı Kerim, şeytanın, Şüphesiz onlara emredeceğim de Allahın yaratılışını değiştirecekler (Nisa, 119) dediğini naklederek, bu tür davranışları şeytanî işler olarak nitelemektedir.Dolayısıyla güzellik için buruna estetik yapmak dinen uygun değildir.
Bir konuda Evime kavuşmak nasip olmasın demek yemin sayılır mı?
Allahtan başkası adına yemin edilmesi doğru değildir. Yemin ancak vallahi, billahi, tallahi, lafızları ile olur. Evime kavuşmak nasip olmasın, Çocuklarımın ölüsünü öpeyim gibi lafızlar ise yemin lafızları ile söylenmediği için yemin yerine geçmez.
Böyle bir söz yemin sayılmadı gibi aynı zamanda doğru ve güzel bir söz de değildir. Böyle sözler ve yeminler Allah Resulü tarafından yasaklanmıştır. Nitekim buna benzer bir yemin etme olayında peygamberimiz sahabeleri uyarmış ve şöyle buyurmuştur: Allah Teâlâ, babanızı zikrederek yemin etmenizi yasaklamıştır. Öyleyse kim yemin edecekse ya Allaha yemin etsin veya sussun. (Buhârî, Eymân 4).Bu sözler yemin sayılmadığı için herhangi bir kefaret vermek de gerekmez.
İslamın yasakladığı bir malın ticaretini yapmak caiz mi?
İslam fıkhına göre bir kimsenin herhangi bir malı satabilmesi için, önce o mala sahip olması gerekir. Sahip olunmayan bir şeyin satılabilmesi, şüphesiz söz konusu değildir.İslami hükümlere göre, domuz eti, sarhoşluk veren içki ve benzerleri mallar Müslümanın sahip olabileceği mütekavvim bir mal değildir. Müslüman bunları satın alamaz, imal edemez ve edinemez.Bu itibarla, bir Müslümanın, müşteriler gayr-ı Müslim bile olsa, bu tür haram malların ticaretini yapması, dinen caiz değildir.
Mescid-i Kıbleteyn nedir?
İki kıbleli mescit demektir. Namazlar önceleri Kudüs'teki Mescid-i Aksâ cihetine yönelerek kılınıyordu. Peygamberimiz kıblenin Mekke'deki, ortasında Kâbe bulunan Mescid-i Haram cihetine çevrilmesini arzu ediyordu.
Hicretin 2. yılı Şaban ayının 15inde ashabı ile birlikte Medine'de Seleme oğulları Mescidinde öğle namazı kılıyordu. Namazın iki rekatını kılmıştı. Bu esnada namazın Mescid-i Haram cihetine dönülerek kılınması ile ilgili Bakara suresinin 144. ayeti indi. Peygamberimiz hemen yönünü Kâbe cihetine çevirdi. Son iki rekatı da bu şekilde kıldı. Bu mescide iki kıbleli mescit denildi.
Günün Ayeti
İnkara sapanların, yeryüzünde (Allahı) aciz bırakacaklarını sanma. Onların son barınma yerleri ateştir. Ne kötü bir dönüştür o.
Nur Suresi, 5
Günün Hadisi
Her kul öldüğü hal (amel) üzere diriltilir.
Müslim, Cennet 83
Günün Sözü
Hayatta değerli olan hiçbir şey mücadelesiz kazanılmaz.
H. Jackson Brown
Günün Duası
Ya Rabbi bizi, ülkemizi ve de ümmeti İslamı insanların ve şeytanların fitnesinden koru.
Bunları biliyor muyuz?
Ehl-i Sünnet kime denir?
İman, İslâm ve Hak yolunda olan ya da Kitap ve sünnete uygunluğu kabul edilen bir mezhebe tabi olanlar için kullanılan bir kavramdır.
Günün Nüktesi
Bizi niye tanıştırmadınız?
Kanuni, bir gün kayıkla Boğazda gezmeye çıkmıştı. Ortaköy hizasına gelince kıyıya yanaşıp, bir adam göndererek Yahya Efendiyi çağırttı. O da yanında bir ahbabı ile gelip kayığa bindiler.Birlikte giderlerken, Yahya Efendinin ahbabı, devamlı olarak Kanuninin parmağında bulunan çok kıymetli bir yüzüğe bakıyor ve bu bakış dikkati çekiyordu. Kanuni bu hâli fark edince, parmağındaki o kıymetli yüzüğü çıkarıp;
-Siz galiba, bunu merak ettiniz, alıp daha yakından, bakıp inceleyiniz, dedi.
O zât yüzüğü aldı. Evirip çevirdikten sonra, denize atıverdi. Yahya Efendi hâriç, kayıkta bulunanlar çok hayret ettiler. Biraz sonra o kişi inmeği arzu etti. Bir müddet gittikten sonra, o zât inmek istediğini bildirince, Padişah kayıkçıya;
-Kıyıya yanaş, dedi.
Kayık kıyıya yanaştı. O zât, ineceği sırada denizden bir avuç su alıp Sultana uzattı. Avucunda biraz önce denize attığı yüzük vardı. Yahya Efendi hâriç, kayıkta bulunan herkes, yine çok hayret ettiler. Kanuni, elini uzatıp yüzüğü alınca, o zât birdenbire gözden kayboluverdi.
Kanuni, Yahya Efendiye dönüp;
-Ağabey, ne oluyor, bu olanlar nedir ki? dedi.
O da;
-Efendim gördüğünüz, Hızır Aleyhisselâm idi, dedi.
Bunun üzerine Kanuni;
-O hâlde, bunu ne için, daha önce demediniz, bizi niye tanıştırmadınız? deyince,
Yahya Efendi;
-O kendini tanıttı lâkin siz tanımakta geç kaldınız hünkârım, buyurdu.