Sayfa Yükleniyor...
Büyü dinen yasak ve yapılması haram olmakla beraber var olan bir hakikattir. Büyü aynı zamanda insanda ağır psikolojik etkiler de bırakmaktadır. Büyüyü bozmak, bu etkiyi ortadan kaldırmak demektir. Bunun için büyücüye gidilmez.
Büyüyü bozmak için yapılacak şey, kişinin kendine güvenini sağlayıcı çalışmalar yapması, dua ve ibadetlerde bulunmasıdır. Bu anlamda felak, nas, ayetel kürsi gibi Kuranın ayet ve surelerini okumak, Allaha yalvarmak, dua etmek, ilim irfan sahibi insanlardan yardım istemek, varsa tıbbi bir yönü doktorlara başvurmak daha doğru ve yararlı bir yoldur.
Kuran okurken dudakları kıpırdatmadan sadece gözle okumak hatim olur mu?
Kuran-ı Kerimi,sadece gözle takip ederek okumaya mukabele denir. Tıpkı Ramazan ayında camii imamının okuyup cemaatin takip ettiği gibi. Ancak kişinin sesli okuduğu Kuran okuyuşuna ise kıraat denir.
Her iki okuma şeklinden de Müslüman sevap elde eder. Ancak hatim sevabına nail olmak için okuyuşun dil ile olması gerekir. Yani okuyuşta en az kişinin kendisini duyacak kadar sesini yükseltmesi lazım. Sadece göz ile okuması ile bir hatim olmaz.
Namazlarını kılmadan ölen bir akrabamızın namazlarını kılabilir miyiz?
Herhangi bir sebeple vaktinde kılınmayan ve böylece yükümlünün zimmetine borç olarak geçmiş bulunan namazların bir tek ödeme yolu vardır, o da kılamadığımız namazları kılmaktır. Yani kaza etmektir. Bundan başka namazın zimmetten düşürülmesi için bir yol yoktur.
Dolayısıyla hangi sebeple kazaya kalmış olursa olsun vaktinde kılınmamış bir namazın borcundan kurtulmak için illaki onu kaza etmek gerekir. Fidye veya para vermek ya da başkasına kıldırmak şekli ile bu namaz borcu ödenmez.
Koca namaz kılmayan eşinden dolayı sorumlu olur mu?
İslama göre herkes yaptıklarından sorumludur. Kimse kimsenin yaptığından sorumlu değildir. Nitekim bu hususta Kuran-ı Kerimde mealen şöyle buyurulmaktadır: Hiç bir günahkar, başkasının günahını çekmez. Eğer yükü ağır gelen kimse onu taşımak için (başkalarını çağırsa) onun yükünden hiç bir şey (alınıp) taşınmaz. Akrabası dahi olsa (kimse onun yükünü taşımaz) buyrulur (Fatır, 35/18).
Aynı şekilde İslam, her insanın bir iradesi ve seçme hürriyeti bulunduğunu ve bunun sonucu olarak yaptıklarından sorumlu olacağını bildirmiştir. Her kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür, kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür (Zilzal, 99/7-8) mealindeki ayet buna delildir.
Buna göre kişi ibadetlerini yerine getirmezse bunun hesabını Allaha verecektir. Diğer Müslümanlara düşen ise ona nasihat etmek ve telkinlerde (emr-i bil- maruf) bulunmaktır. İnsanın emr-i bil-marufa en yakınlarından, ailesinden başlaması esastır. Nitekim Hz. Peygambere de böyle emredilmiştir. Rabbimiz ona tebliği emrederken, (Önce) en yakın akrabanı uyar buyurmuştur (Şuara, 26/214).
Hadis-i Şerifte de efendimiz: Hepiniz çobansınız ve hepiniz sorumlu olduğunuz kişilerden mesulsünüz buyurmaktadır.
Buna göre karı koca birbirinin ibadetinden sorumlu değildir. Taraflardan birisi bu ibadeti ihmal ederse diğeri ona nasihat eder. Ancak bundan dolayı bir günahı olmaz.
Günün Ayeti
İnsanların hesap zamanı yaklaştı
Günün Hadisi
İman ve amel iki arkadaştır. Her biri ancak diğeriyle ayakta durur.
Camiüs- Sağir, No: 1684
Günün Sözü
Sözleriniz yürekten gelmedikçe, hiçbir zaman iki kalbi birleştiremezsiniz.
(Goethe)
Günün Duası
Allahım başımızı uykudan başka yastığa koydurma.
Bunları biliyor muyuz?
Vird Nedir?
Günlük dualar, düzenli bir şekilde belli zamanlarda okunmak üzere âyet, hadis ve ermişlerin sözlerinden derlenmiş dualar, ahzab, hizb, ezkâr, zikir demektir.
Günün Nüktesi
Tefecilikten Tövbekârlığa
Hasan-ı Basrînin talebelerinden Habib-i Acemi hazretleri, önceleri çok zengin birisi idi. Tefecilik yapar, faizle para verirdi. Bir gün evinde, tam yemek yiyeceği sırada kapıya bir dilenci geldi ve 'Allah rızası için bir sadaka' dedi. Habib, onun yüzüne kapıyı kapattı, o fakiri mahzun bir halde geri çevirdi. Sofraya döndüğünde kabın içindeki yemeğin kana döndüğünü gördü! Bu hâdise karşısında dehşete düştü! Kendisini bir korku sardı! Yerinde duramaz hâle geldi.
Bir cuma günü, Hasan-ı Basrî hazretlerinin evinin yolunu tuttu. Yolda giderken, oyun oynayan çocuklar, Habîb-i Acemî'yi görünce, aralarında;
"Kaçın, kaçın! Tefeci Habîb geliyor! Ayağından kalkan toz, bize de gelir ve biz de onun gibi bedbaht oluruz, diyerek kaçıştılar.
Çocukların bu sözleri, ona çok ağır geldi.
Hasan-ı Basrî hazretlerinin meclisine varıp elini öptü. Huzurunda tövbekâr oldu. O da Habîb'i talebeliğe kabul etti.
Oradan ayrılıp evine dönerken, kendisine borcu olanlar onu görünce, alacaklarını talep eder korkusu ile kaçışmak istediler. Habîb-i Acemî bu vaziyeti anlayınca,
Kaçmayın, bugün asıl benim sizden kaçmam lâzım, dedi. Ve kimden ne alacağı varsa, hepsini bağışladığını ilan etti.