İslam, tevhit dinidir. Tevhit ise, Allahın birliğine, eşi, benzeri, ortağı ve dengi olmadığına inanmaktır. Tevhid inancı, yalnız Allaha ibadet edilmesini ve sadece Ondan yardım istenilmesini gerektirir.
Tevhit inancı, aynı zamanda insanları, korkulan veya sevilen güç ve varlıklara tapmaktan men eder. Tapınmayı ve ibadeti tek yaratıcı olan her şeyin sahibi Allaha has kılmayı emreder. Asıl yardımın ise sadece Allahtan beklenmesi gerektiğini onlara bildirir. Zira, rahmeti her şeyi kuşatan, her şeye gücü yeten, istediğini istediğine veren ve duaları kabul eden Odur.
Nitekim insanları karanlıktan aydınlığa çağıran kalplere şifa, Kuran-ı Kerimde Allahu Teala kendisini bize mealen şöyle tanıtmaktadır: Rabbiniz Allah işte budur. Ondan başka ilah yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır, o halde Ona kulluk ediniz. O, her şeye vekildir.
Tarihin birçok devresinde insanlar tevhit akidesinden ve inancından uzaklaşmışlardır. Tevhit akidesinden uzaklaşan bazı insanlar, yanlış yollara sapmışlar, saptıkları gibi kahinlerden, medyumlardan ve falcılardan yardım beklemeye başlamışlardır. Daha acı olanı ise ne yazık ki, günümüzün en gelişmiş ve en medeni milletleri arasında bile, hala kahinlere, medyumlara ve falcılara inananlar bulunmakta onlardan medet ummaktadır. Hoş kelin ilacı olsaydı başına sürerdi.
Fal, gelecekten haber vermek, kaybolanı bulmak, kader, kısmet açmak ve talihi anlamak için kahve, iskambil kağıdı, bakla ve benzeri şeylere bakarak anlam çıkarmaktır.
Bu konuda İslamın hükmü kesindir. Dinimiz falı da falcılığı da yasaklamıştır. Çünkü gaybı ancak ve ancak Allah bilir bunda da zerre kadar bir şüphe yoktur. Değil medyumlar, falcılar, kahinler Peygamberler bile Allahın bildirdiği, vahyettiği bilgiler dışında bir şey bilmeleri mümkün değil. Nitekim Kuran-ı Kerimde bu konuda şöyle buyrulmaktadır: Gaybın anahtarları Allahın indindedir. Onları, ancak O bilir, Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allaha mahsustur.
Buna göre, falcıların, medyumların ve kahinlerin gaybı bilmeleri mümkün değildir. Falcılar ne yaparlarsa yapsınlar, neye bakarlarsa baksınlar, yaptıkları iş, söyledikleri söz, hiç bir zaman gerçeği yansıtmaz.
Fal baktıranlar çaresiz, falcılar da hayalci kimselerdir. Şayet falcıların söyledikleri doğru çıksaydı, bunlar başkalarına avuç açmaz ve üç beş kuruş menfaat temini için, falcılık yapmazlardı. Zaten falcılar, daha çok hayalden hoşlanan zayıf iradeli kimseleri aldatırlar.
Fal açtırmak, cin çağırmak, kurşun döktürmek, kahve telvesinde ikbal aramak, İslamın ve aklın reddettiği fevkalade yanlış şeylerdir. Buna tevessül edip inanmak ise dinen sakıncalı bir inançtır.
Fal ve falcılık, çağımıza kadar ulaşmış olan hurafelerden ve batı işlerden biridir. Elimizde; çağlara ışık tutan Kuran gibi mukaddes bir kitabımız ve onun açıklayıcısı Hz. Peygamberin hadisleri varken, Allahın onay vermediği ve hoş görmediği yanlış işleri yapmak akıl karı değildir. Sevgili Peygamberimiz, muhtelif hadislerinde bizleri, bu gibi işlere teşebbüs etmekten, böyle hayalcilere başvurmaktan ve insanları güven bunalımına düşüren her davranıştan sakındırmaktadır.
Bize düşen kuvvetli imanlı olmak ve bu imanı da güzel amellerle süsleyip böyle hezeyanlara inanmamak aklın, bilimin ve İslamın nurlu ışığı peşinden koşmaktır.
Domuz etinin haram kılınma sebebi nedir?
Haramlar ve helaller için birçok hikmet ve maslahat sıralanabilir şüphesiz. Allah domuz etini açıkça haram kılmıştır. Bu yasaklamanın hikmeti araştırıldığında domuz etinin pis olduğu, kirli ve atık maddelerle beslendiği, etinde kaynatmayla ölmeyen tenya bulunduğu, dişisine karşı kıskanç olmadığı vs. gibi bir çok hikmet bulunabilir. Fakat bir mümin için hikmet değil, illet önemlidir. Yani domuz eti haram diye ondan uzak durmaktır.
Kıskançlık duygusu insanlar için söz konusudur. Bununla beraber, domuz etinin kıskançlığı öldürmesi bir vakıa olabilir. Fakat domuz etinin sadece kıskanç olmaması nedeniyle haram kılındığını söylemek yeterli bir gerekçe teşkil etmez. Bu birçok gerekçelerden sadece bir tanesi olabilir. Öyleyse tüm gerekçeleri bir yana bırakıp illetle yetinmek, yani sadece Allahın yasaklamış olduğu gerçeğini kafi görmek en doğru olanıdır.
Günün Ayeti
Kim Allahtan korkarsa Allah onun işine kolaylık verir.
(Talak 4)
Günün Hadisi
Kim tokgözlü olursa, Allah onu zengin kılar.
Günün Sözü
Kimi gittiği yeri mutlu eder, kimi terk ettiği yeri.
(Oscar Wilde)
Günün Duası
Allahım kalbimizi iman güneşinden, malımızı bereketinden, evlatlarımızı İslam ahlakından mahrum bırakma.
Bunları biliyor muyuz?
Ribal-fadl ne demektir?
Ölçü veya tartıyla alınıp satılan şeyleri, kendi cinsleriyle peşin olarak, karşılığı olmayan bir fazlalıkla değişmek emektir. Bir dirhem gümüşü, bir buçuk dirhem gümüş ile peşin olarak değişmek, ribal-fadl olur.