Çocuğu olan bir annenin rahmini aldırması caiz mi?


  • Oluşturulma Tarihi : 28.12.2021 07:42
  • Güncelleme Tarihi :
Çocuğu olan bir annenin rahmini aldırması caiz mi? yazının resmi

Evlilikte asıl olan insan neslinin devam etmesidir. Bu yüzden evlenecek kişilerin çocuk yapabilecek kadınları nikahlanmaları müstehabdır. Çünkü evliliğin en önemli hedeflerinden birisi çocuk sahibi olmaktır. Evliliğin bu yönüne dikkat çeken fakihler, kadının tıbbi bir rahatsızlığı yoksa veya doğum yapması halinde fiziki bir rahatsızlık geçirmeyecekse ister çocuğu olsun ister çocuğu olmasın fark etmeksizin o kadını temelli olarak çocuktan kesmeyi caiz görmemişlerdir. Yani sebepsiz bir şekilde ve tıbbi bir gerekçe yoksa kadının rahmini aldırmak, onu kısırlaştırmak caiz değildir. Ancak kadının hamile kalması halinde tıbbi bir tehlike veya ölüm, sakat kalma… gibi bir hadise ortaya çıkacaksa rahmini aldırabilir. Çocuktan temelli kesilebilir.

Bid’at’ın İslam dinindeki yeri nedir?

Bid’at, İslam’ın aslında olmadığı halde, dinin inanç ve ibadet alanına sonradan sokulmuş inanış ve davranışları ifade eder. Daha açık ifadeyle, Hz. Peygamber zamanında olmayan veya meşru görülmeyen bir inanış, ibadet, dini anlayış ve davranış bid’at kavramı içinde yer almaktadır. Müslümanların dini koruma konusunda gösterdikleri hassasiyetin hayatın tabii gelişimine ve normal değişime karşı bir tavır alışa dönüşmemesi için bir kısım İslam bilginleri bid’atı ikiye ayırmışlar. İyi ve yararlı gördüklerine “Bid’at-ı hasene”, kötü gördüklerine ve zararlı bulduklarına da “Bid’at-ı seyyie” adını vermişlerdir. Teravih namazını Cemaatle kılmak, Kur’an-ı Kerim’i bir Mushaf içinde toplamak... gibi. Bu hususlar sonradan ortaya çıkmış şeyler olmakla birlikte İslam bilginlerince güzel Bid’at olarak nitelendirilmiştir. Allah’ın ve Resulünün rızasına uygun düşmeyen yeni olan bir şeye ise kötü Bid’at denmiştir. Ağaçlara çaput bağlamak, mezarda mum yakmak gibi...

Cünüp ve hayızlı olan Kur’an-ı Kerim’i dinleyebilir mi?

Cünüp veya hayırlı olan kişiye belli başlı dini yasaklar söz konusudur. Kur’an-ı Kerim’i okuma, namaz kılma, Kabeyi tavaf etme... gibi. Bu durum giderilmedikçe bu ibadetleri yapmak dinen caiz değildir. Fakat Kur’an-ı Kerim’i dinlemek farklı bir işlemdir. Kur’an-ı Kerim’i dinlemek dinen böyle bir halde okumak gibi değildir. Cünüp veya hayızlı olan bir kimse dilerse Kur’an-ı okumadan dinleyebilir. Tabii bir Müslüman’a yakışan ve kendisinden beklenen daima Kur’an-ı Kerim’e karşı saygılı davranması imkan dâhilinde de temiz bir şekilde okuması ya da dinlemesidir.

Melekler günah işlerler mi?

Nurdan yaratılan ve insandan tamamen farklı olan melekler Allah’a isyan etmezler. Hangi iş için yaratılmış iseler o işi yaparlar. Daima Allah’a ibadet ve itaat ederler. Kur’ân’da bu hususa şöyle işaret edilmektedir: “Üzerlerinde hakim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.” “Şüphesiz Rabbin indindeki (Melek)ler O’na ibadet etmekten büyüklenmezler. O’nu tespih ederler, yalnız O’na secde ederler” Buna göre melekler hiçbir zaman Allah’a isyan etmez ve asi olmazlar. Meleklerin günah işleme fonksiyonları da yoktur. Şunu da ifade edelim ki; Halk arasında yayılı olan şeytan da bir melekti ama Allah’a isyan etti inancı doğru bir inanç değildir. Zira şeytan melek değildi. Melekler nurdan, şeytan ise ateşten yaratılmıştır.

Televizyonda Kur’an-ı kerim dinlemek için abdestli olmak gerekir mi?

Abdest, belli ibadetleri yerine getirmeyi mubah kılan, kulun bu ibadetlere manen ve ruhen hazırlanmasına ve bu ibadetlerden azami verim elde etmesine yardımcı olan vasıta bir ibadettir. Abdestsiz olan kimsenin Kabeyi tavaf etmesi, Kur’an’a dokunması, onu elle tutması caiz değildir.(Beyhaki, Sünen, I, 87-88). Abdestsiz kimsenin mushafa sadece bakarak ya da ezberden okuması caizdir. Ancak mü’min’in Kur’an okurken abdestli olması, hatta hayatının her safhasında abdestli olması hem Kur’an’ın bereketinden istifade etmesi, hem de maddeten ve ruhen kötülüklerden arınıp, yapmış olduğu güzel amellerden azami ölçüde verim elde etmesi açısından önemlidir. Dolayısıyla televizyondan veya bilgisayardan Kur’an okurken veya dinlerken abdestli olmak güzel ve hayırlı bir davranıştır. Ancak kişinin abdestli olması zorunlu değildir. Kur’an-ı Kerime direk temas etmediği için bu halde Kur’an okuması veya dinlemesi caizdir.

Günün Ayeti

Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve kâfir diyecek ki: “Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım.”

Günün Hadisi

Kim bana çeneleri ile bacakları arasındaki şeyler hususunda garanti verirse ben de ona Cennet hususunda garanti veririm.

Buhari, “Rikâk”, 23

Günün Sözü

İstediğin bir şey olmuyorsa ya daha iyisi olacağı için ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur

Mevlana

Günün Duası

Ya Rabbi bizi rızkını helal yoldan kazanan, nimetine şükreden, ibadetini güzel yapan ve doğru konuşanlardan eyle!

Bunları biliyor muyuz?

Şirk Ne Demektir?

Allah’a ortak koşmak demektir. Bu da Allah’tan başka ilah edinmek veya O’ndan başkasına ibadet etmek şeklinde olur

Günün Nüktesi

Bu bir Keramet…

Yahya baba, II. Bâyezîd Han zamanında, Edirne Bâyezid Külliyesi’nin aşçılarından biridir. Arkadaşları hoşaf, kebap sebze, bakliyat pişirir. Ama onun ihtisası pilavdır. Mübarek işe girişti mi, ibadet ettiğini sanırsınız. Pirinçleri salâvat getire getire ayıklar, yağını tekbirlerle eritir. Tuzunu Besmele ile suyunu Fatihalarla salar. Zaman zaman gözünü yumar, enbiyayı, evliyayı aracı yapar, Allah’tan bereket arzular. Onun pilavı herkese yeter, hatta artar. Ancak o tek pirinç tanesine bile kıyamaz; artanı Tuna nehrine atar. Balıklar onun geleceği saati bilir, köprübaşında toplanırlar.

Kilerci, bakar pilav artıyor; pirinci aşçıya az vermeye başlar. Ama Yahya Baba bir kere bile “Bu pirinç yeter mi?” demez. Kilerci şaşkındır. Her gün pirinç miktarını biraz daha kısar ama pilav azalmaz, aksine çoğalır. Yine herkes doyar, Tuna’nın balıkları bile nasibini alırlar. Kilerci, bunu izah edecek tek kelime bilir: “Bu bir keramet!” Çok dener ve emin olunca Padişaha çıkar. “Bu Yahya Baba boş değil sultanım der, hâlbuki biz ona amele muamelesi yapıyoruz.” Bâyeziîd-i Veli gönül ehlidir ve aşçı ile tanışmak ister. Kilerci ile bir plan yaparlar. O gün Yahya Baba’ya çok az, hatta gülünç denilecek kadar az pirinç verilir. O her zamanki gibi okur, âlemlerin Rabbi’nden Halil İbrahim bereketi diler. Pilavı çok lezzetli olur, üstelik kazanlara sığmaz. Yahya Baba artanları yine yüklenir, Tuna’nın yolunu tutar. Tam kepçeyi daldırıp balıklara atarken Padişah ortaya çıkar. “Ne oluyor bre der. Yoksa devlet malını israf mı edersin?” Yahya Baba tutulur kalır. Ancak balıklar kafalarını sudan çıkarıp; “Ayıp olmuyor mu sultanım derler. Koca devletin artığını bize çok mu görüyorsun?” Yahya Baba öylesine mahcup olur ki, anlatılamaz. Utancından secdeye kapanır, Allah’a sığınır, sultan Bâyezîd, onun kalkmasını bekler, ama geçmiş ola... Mübarek çoktan ruhunu teslim edip kavuşmuştur rahmet-i Rahmana.

Çocuğu olan bir annenin rahmini aldırması caiz mi?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık