Bu bir adaktır şart yerine gelirse kesilmesi vacip hale gelir. Yani çocuk doğarsa bu adak kesilmek zorundadır. Ancak adak yapan kimse, adadığı hayvanın etinden yiyemez. Etin tamamını dağıtması gerekir. Şayet bir miktar yemiş olursa, yediği etin kıymetini fakirlere para olarak vermesi gerekir
Adak yapan, adadığı hayvanın etini, fakir olsalar bile, usul ve füruna ve geçimi üzerine bağlanmış bulunanlara yediremez. Usul, ana ve baba tarafından yükselen soya denir. Füru, evlatlardan aşağı inen soylara denir.
Yemeği oturarak yemek farz mı?
Yemek yemenin adaplarından birisi de oturarak yemek ya da içmektir. Ancak gerek meşguliyetten gerekse başka gerekçelerden dolayı ayakta yemek ya da içmek caizdir. Fakat ayakta yemek içmek caiz olmakla birlikte mekruhtur.
Buna göre ayakta yemek içmek mekruh olmakla birlikte caizdir. Ancak yemek adabı açısından oturarak yemek ve içmek imkanı varsa ayakta yememek içmemek daha evladır.
Tanımadığımız birisi bize selam verdiğinde ona karşılık vermek zorunda mıyız?
Dinimizce selam vermek sünnet onu cevaplandırmak ise farzdır. Bir topluma selam verildiği zaman o toplumdan bir kişi bu selama karşılık vermesi bu farzı yerine getirmek için yeterlidir. Şayet cevap verilmese o toplumda oturan her Müslüman günahkâr olmuş olur.
Selamı o toplumun içinde oturan bir kimsenin ismini zikrederek verme durumunda ise ismi geçen kimse bu selama karşılık verme zorunda diğerleri için bir şey söz konusu değildir.
Selam, benden sana bir zarar gelmez, anlamına geldiğine göre her Müslüman İslamın bu güzel şiarını günlük hayatında yaşaması ve yaşatması lazım. Selam verdiği gibi verilen selama da karşılık vermesi gerekir. Çünkü Kur'an-ı Kerim de Allah'ü Teale mealen şöyle buyurmaktadır: 'Size bir selam verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin.' (Nisa 86)
Dolayısıyla bize selam verildikten sonra selamı veren dost, akraba, tanıdık, tanımadık, küs ya da barışık kim olursa olsun selamına karşılık vermek üzerimize farzdır. Selama karşılık vermemek ise dinen uygun değildir.
Yapılan bir ibadetin ya da işlenen bir günahın imana faydası ya da zararı olur mu?
İman inanılması gereken hususlar açısından artmaz ve eksilmez. Bir kimse, iman esaslarının tümünü kabul edip de, bir ya da birkaçına inanmazsa, iman etmiş sayılmaz. Bu durumda, iman gerçekleşmediğinden, artması ve eksilmesi söz konusu değildir. Ancak güçlü ve zayıf olmak açısından farklılık gösterir; kiminin imanı kuvvetli, kiminin zayıftır.
İmanda bu çeşit farklılığın bulunduğuna Kur'an-ı Kerim'de işaret edilmiştir: Herhangi bir sure indirildiğinde, içlerinden (alaylı bir şekilde) 'bu hanginizin imanını artırdı?' diyenler olur. İman etmiş olanlara gelince, inen sure onların imanını artırmıştır. (Tevbe 9/124); O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. (Fetih 48/4); Allah'ın ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların (mü'minlerin) imanlarını artırır. (Enfal 8/2)
Buna göre kişi günah işleye işleye imanını zayıflatmaktadır. Aynı şekilde kişi hayır işleye işleye ibadet ede ede de imanı artar.
Günün Ayeti
Ey insanlar! Allahın size olan nimetini hatırlayın.
Günün Hadisi
Öyle bir devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak.
(Buhari, Büyu 7, 23)
Günün Sözü
İki tür insan daima açtır. Biri bilimin peşinden diğeri paranın peşinden koşan
Yusuf İslam
Günün Duası
Ya rabbi bugün beni ve ailemi bela ve musibet ile imtihan etme.
Bunları biliyor muyuz?
Hile-i Şeriyye nedir?
Yasaklanmış bir sonucu elde etmek amacıyla, şekil bakımından kurallara uygun bir işlemi vasıta etmek; fiil ve işlemleri dış görünüş ve şekil itibariyle kurallara uygun hale getirmek şeklinde tanımlanabilir.
Günün Nüktesi
Hz. Ali ve Hırsız Hikâyesi
Hz. Ali bir gün mescide geldi. Mescidin kapısında bir adam duruyordu. Hz. Ali, bu adamdan, kendisi mescitten çıkana kadar bineğini beklemesini istedi. Hz. Ali mescide girdikten sonra, adam hayvanın yularını alıp kaçtı. Hayvanı orada başıboş bırakıverdi.
Hz. Ali mescitten çıkarken elinde iki dirhem para vardı. Adamı yaptığı yardımdan dolayı ödüllendirmek istiyordu. Fakat birde ne görsün; hayvancağız tek başına, hem de yuları çalınmış olarak kapıda bekliyor. Yapacak bir şey yoktu.
Hz. Ali evine döndü. Daha sonra, yanında çalışan çocuğu yeni bir yular alması için çarşıya gönderdi. Çocuk iki dirheme bir yular aldı. Hz. Ali yuları görünce şaşırdı. Bu yular, çalınan yular değil miydi? Hırsız onu çocuğa iki dirheme satmıştı.
Bunu gören Hz. Ali şöyle dedi:
İnsan, sabretmemekle sadece, helal olan rızkını harama çevirir. Asla, kendisine edilen rızkı arttıramaz