Sayfa Yükleniyor...
Adak kurbanının etinden, adağı yapan kişinin yemesi caiz olmadığı gibi; bu kişinin usûl ve fürûu yani annesi, babası, nineleri, dedeleri, çocukları, torunları sayılan kimseler yiyemezler.
Adak kurbanının etini bu sayılanlar dışında kalan ve dinen fakir olan kimseler yiyebilirler. Şayet adak kurbanını kesen kişi bu adaktan yemiş ise fıkıhçılara göre yediği miktarın fiyatını fakirlere para olarak verecektir.
Kan kardeşliği evliliğe engel mi?
İslam dininde kan kardeşliği diye bir şey yoktur. Karı kocanın birbirine verdiği kan aralarında evliliğe dair herhangi bir engel ya da kardeşlik oluşturmaz. Evliliğe engel olan kardeşlik kan kardeşliği değil doğumla gelen gerçek kardeşlik ile süt kardeşliğidir.
Dolayısıyla karı kocanın ya da bir başkasının birbirine verdiği kan aralarında kardeşlik oluşturmaz. Evliliğe de engel teşkil etmez.
Bir mezara iki cenaze koymak caiz mi?
Normal şartlarda bir kabre, yalnız bir cenaze defnedilir. Önce defnedilmiş olan cenaze, tamamen çürüyüp toprak haline gelmedikçe, bir zaruret olmaksızın kabrin açılması ve bu kabre ikinci bir cenazenin defni caiz değildir. Cenaze çürüyüp toprak haline geldikten sonra ise, aynı kabre başka bir cenaze defnedilebilir. Bu cenazelerin karı-koca veya akraba olup olmaması şart değildir. Daha önce konulan cesedin çürüdüğü zannıyla açılan kabirde eğer çürümemiş bazı kemikler vb. şeyler bulunuyorsa bu takdirde bunlar bir kenara çekilip araya topraktan bir set yapmak suretiyle ikinci cenaze defnedilebilir. Ama yine de bir zaruret veya ciddi bir gerekçe yoksa bir cenaze başkasının üzerine koyulmamalıdır.
Karanlık bir ortamda namaz kılınır mı?
Namaz kılınan mekânın ve secde yerinin gözle görülmesi ve temiz olduğundan emin olunması asıldır. Ancak secde yapılan yer, gözle görülemeyecek derecede karanlık da olsa, temiz olmak kaydıyla böyle bir ortamda namaz kılmakta bir sakınca yoktur. Fakat mekruh görülmüştür.
Maddi bir güvence göstererek borç almak caiz midir?
İslam açısından borç alıp vermede faiz olmadığı sürece bir sakınca yoktur. Bu borcu almak için de borç verecek kişi ya da kuruma maddi bir güvence vermekte de bir sakınca yoktur.
Yani bir borcu almak için evimizi ya da arabamızı rehin vermemizde ya da ipotek yaptırmamızda bir sakınca yoktur. Sakıncalı olan, alınan borcun alınan miktardan daha fazla geri verileceğini vaat etmektir. Mesela yüz lira alınıp yüz on lira geri verileceği söyleniyorsa bu bir faiz uygulamasıdır. Faizi de İslam dini haram kılmıştır.
Günün Ayeti
Ey iman edenler! Allah’a saygıda (takva) kusur etmezseniz, O size bir temyiz kabiliyeti verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir. Enfâl,8/29.
Günün Hadisi
“Bize silah doğrultan bizden değildir.” (Buharî, “Fiten”, 7)
Günün Sözü
“Ne yazık ki vücudun çöküşü, zekânın olgunluk zamanına rastlar.”
Ahmet Haşim
Günün Duası
Allah’ım geçmişte işlemiş olduğum günahlarımdan dolayı beni affeyle.
Bunları biliyor muyuz?
Ülfet sahibi olmak nedir?
Samimi olmak, insanlarla iyi geçinmek, herkesle anlaşmak demektir.
Günün Nüktesi
Günah işleme şartları…
Bir gün gencin birisi İbrâhîm b. Edhem’e şöyle sorar:
– Nefsim beni günaha girmeye zorluyor, nefsime nasıl karşılık vereceğimi bilemiyorum, ne tavsiye edersiniz?
-İbrâhîm b. Edhem cevaben der ki:
“Önce günaha girmenin şartlarını hatırlat nefsine. Günaha girme şartlarını yerine getirebilirse günaha girebileceğini söyle, der.
Genç heyecanlanır.
-Günaha girmenin şartları mı var? O şartları söyle yerine getireyim, der.
İbrâhîm b. Edhem de anlatır. Günaha girmek için yerine getirilmesi gereken üç şart.
- Birincisi, içinde günaha girme duygusu başlayınca kendisine karşı günah işleyeceğin Allah’ın mülkünden dışarıya çık, günahı orada işle! Sonra geri dönüp gel!..
- Bu mümkün mü, der genç. Her yer O’nun mülküdür. Mülkü olmayan yer yoktur ki, oraya gideyim de günahı orada işleyip döneyim!..
- Öyle ise der İbrahim, hem mülkünde oturacaksın hem de mülkün sahibine karşı gelmekten utanmayacaksın; senin gibi civanmert bir gence yakışır mı böyle saygısızlık?..
- Genç, sen ikinci şartı söyle, der. Onun mülkünün dışına çıkmam mümkün değildir.
İbrâhîm b. Edhem de ikinci şartı anlatır:
- Öyle ise der, kendisine karşı günah işleyeceğin Allah’ın verdiği rızkı da yememeye karar ver, ondan sonra ona isyana niyetlen!.. Genç, düşünmeye başlar:
– Bu da mümkün değil der. Ben Allah’ın verdiği rızkı yemeden yaşayamam ki?
– Öyleyse der İbrâhîm b. Edhem, hem mülkünde oturacaksın, hem verdiği rızkı yiyeceksin hem de O’na karşı günah işlemekten utanmayacaksın, buna akıllı, insaflı civanmert bir gencin vicdanı razı olur mu?
– Olmaz, der genç. Sen üçüncü şartı söyle de bir de ona bakalım. İbrâhîm b. Edhem de günah işlemenin üçüncü şartını söyler:
– İçinde günah arzusu kıpırdayınca hemen O’nun görmediği gizli bir yere git, günahı görmediği gizli bir yerde işle. Sonra geriye dönüp gel!..
– Genç, bu şartta der, öteki şartlar gibi imkânsız. O’nun görmediği bir yer var mı ki gidip günahı orada gizlice işleyeyim de sonra dönüp geleyim?
İbrâhîm b. Edhem de sözlerini şöyle bağlar:
– Öyle ise der, benim civanmert evladım hem mülkünde oturacaksın hem verdiği rızkı yiyeceksin hem de görmediği gizli bir yer bulamayacaksın, yine de ona karşı günah işlemeyi göze alacaksın, imanlı, insaflı, civanmert bir gence yakışır mı böylesine isyan ve itaatsizlik?
Genç, daha fazla dayanamaz, iki elini birden kaldırarak bağırmaya başlar:
– Teslim oldum ey İbrahim teslim! der. Bundan sonra nefsim beni günaha zorlayınca haykırarak diyeceğim ki:
- Ey nankör nefis, utanmıyor musun, mülkünde oturduğun, verdiği rızkı yediğin, görmediği gizli bir yeri bulamadığın Allah’a karşı açıkça, alenen isyan bayrağı çekip de nankörce günah işlemeye?