Sayfa Yükleniyor...
Allah'tan başkası adına yemin edilmesi doğru değildir. Yemin ancak vallahi, billahi, tallahi, lafızları ile olur. Çocuklarımın ölüsünü öpeyim lafzı ise yemin lafızları ile söylenmediği için yemin yerine geçmez.
Böyle bir söz yemin sayılmadı gibi aynı zamanda doğru ve güzel bir söz de değildir. Böyle sözler ve yeminler Allah Resulü tarafından yasaklanmıştır. Nitekim buna benzer bir yemin etme olayında peygamberimiz sahabeleri uyarmış ve şöyle buyurmuştur: Allah Teâlâ, babanızı zikrederek yemin etmenizi yasaklamıştır. Öyleyse kim yemin edecekse ya Allaha yemin etsin veya sussun. (Buhârî, Eymân 4).
Bu sözler yemin sayılmadığı için herhangi bir keffaret vermek de gerekmez.
İslamda mirastan mahrum bırakma var mı?
Dinimiz miras hukukuna büyük önem vermiştir. Gerek Kuran-ı Kerimde, gerekse hadis-i şeriflerde miras bırakan kimsenin durumu, nasıl hareket edeceği, mirası hak edecek kimselerin kimler olduğu, ne şekilde ve ne kadar miras alacakları teferruatlı bir şekilde anlatılmıştır.
Miras meselesi, ayrıca İslami ilimler arasında mühim bir mevki tutmuş, İslam hukukunda feraiz adıyla anılır olmuştur. Feraiz hakkında da müstakil olarak pek çok kitap yazıldığı gibi, fıkıh kitaplarında da başlı başına bir bölüm olarak işlenmiş, mirasın taksimi hususunda ince hesaplar yapılarak, yanlışlığa meydan verilmemeye gayret edilmiştir.
Miras meselesine dikkat etmeyen, bu vesileyle de mirasçılar arasında anlaşmazlıklara sebep olan kimseler, kul hakkına riayet etmediklerinden hem dini bir sorumluluk altına girerler, hem de akraba olan mirasçılar arasında devam etmesi gereken akrabalık bağına zarar verirler. Miras meselesinde ilk önemli vazife, malını miras olarak bırakacak kimseye düşmektedir.
Hayattayken malının bir kısmını çocuklarından birisine bağışlayarak, kardeşler veya diğer mirasçılar arasında bir kin ve nefretin doğmasına sebep olmak yahut malının büyük bir kısmını sağlığındayken vasiyet ederek bir şahsa yahut bir kuruma bırakmak mirasçılar arasında anlaşmazlıklara, kavgalara yol açar.
İnanç bakımından bir insanın mirastan mahrum bırakılabilmesi için her şeyden önce, o kişinin -Allah korusun- dinden çıkmış, irtidat etmiş olması lazımdır. Yoksa bir insanın günahkar olması, birtakım dini vazifelerini ihmal etmesi mirastan mahrum bırakılmasını gerektirmez. Baba da olsa kişi evladını mirastan mahrum bırakamaz.
Kaldı ki kişinin çocuklarına böyle bir ceza vermesi, müspet bir ıslah yolu da değildir.
Diğer taraftan mirası hak edecek kimseler ne kadar varlıklı olursa olsunlar, bu zenginlikleri, onları mirastan uzak kılacak bir gerekçe olamaz.
Durum böyle olmakla beraber, insan, servetinde istediği gibi tasarruf etme hakkına sahiptir. Lakin yukarıda da belirttiğimiz gibi, bazı kırgınlıklara da meydan vermemesi gerekir. Yani kişi hayattayken malını dinen haram olmayacak işlerde istediği gibi harcaya bilir, dağıtabilir Ama öldükten sonra evladını mirastan mahrum etmesi hususunda vasiyet etmesi uygun değildir. Böyle bir vasiyeti olsa dahi geçersizdir.
Bulduğumuz eşyayı ya da paraya dinen ne yapmamız gerekir?
Başkalarının rızası olmadan mallarını ellerinden almak caiz olmadığı gibi, kaybettikleri mal ya da eşyayı alıp sahiplenmek de caiz değildir.
Bir kimse bir yerde bir miktar para veya eşya bulsa onu sahibine vermek üzere alabilir. Ancak kendine mal edinmek üzere alması başkasının malını gasp etmek hükmündedir. Buluntu eşya konusunda takip edilecek yöntem şöyledir:
Bulunduğu yerde bırakıldığı takdirde telef olmasından korkulan bir şeyi sahibine vermek üzere almak vacip; telef olmayacak şeyleri almak ise mubahtır.
Bir kimse bulduğu bir şeyi alırken, onu sahibine teslim etmek üzere aldığına çevresindekileri şahit tutar. Bulunan eşyanın sahibi çıkar ve onun kendisine ait olduğunu ispat ederse eşyayı ona teslim eder.
Buluntu eşya, onu sahibine vermek üzere alanın yanında emanet durumundadır. Bir kusuru olmaksızın bu mal kaybolsa veya telef olsa, sahibi çıktığında bedelini ona ödemekle yükümlü olmaz.
Buluntu eşyayı elinde bulunduran kimse bunu malın değerine göre uygun görülen bir süre ilan eder ve bekler. Sahibi çıkmazsa o malı yoksul kimselere sahibi adına tasadduk eder.
Günün Ayeti
Allah iyilik edenleri sever.
Günün Hadisi
Sahibinin ağzından lanet çıktığı zaman bakar, eğer yöneltildiği kimsede kendisine yol bulursa ona gider, aksi halde kendisinden çıktığı kimseye döner."
Günün Sözü
Doğduğunda sen ağlamıştın herkes bayram etmişti. Öyle bir hayatın olsun ki öldüğünde herkes ağlasın, sen bayram et.
Kızılderili Atasözü
Günün Duası
Allahım bugün hiçbir kulunu darda bırakma.
Bunları biliyor muyuz?
Ric'î Talâk nedir?
Fıkıhta geçen boşama türlerinden birisi olup, erkeğe, yeni bir nikâha ihtiyaç olmadan tek taraflı irade beyanı ile boşadığı eşine dönebilme imkânı veren talâktır.
Günün Nüktesi
İki bardak su
Zamanın birinde bir hükümdar varmış, zenginliği tüm dünyaca bilinirmiş. Hükümdar her gittiği yere hazinesinin bir bölümünü götürür ve bunları sergilemekten büyük onur duyarmış.
Hükümdarın yasamda en çok güvendiği, tek akıl hocası bir bilge kişiymiş. Günlerden bir gün bu bilge kişiyle otururken hükümdar şöyle bir soru sormuş:
-Sen ki göğün gizemine ermiş, bilime yön vermiş bir adamsın. İnsanlar, ister hükümdar denli güçlü, ister savaşçılar denli onurlu olsun ayağına kapanır ağzından çıkacak bir sözü beklerler. Şimdi senin gibi bilge bir adamın fikrini merak etmekteyim, benim hükümdarlığım ve servetim hakkında ne düşünüyorsun?
Bilge bu soru karşısında hükümdarın gözlerine bakarak şu sözleri söylemiş:
-Diyelim ki hükümdarım, kızgın ve uçsuz bir çöldesiniz. Ölmemek için, size uzatacağım bir bardak suya servetinizin yarısını verir miydiniz?
-Verirdim tabii.
-Zaman geçti diyelim susuzluğunuz arttı, size uzatacağım bir sonraki bardağa servetinizin öteki yarısını da verir miydiniz?
Hükümdar biraz düşünür ve ardından:
-Ölmemek için evet, der.
Bunun üzerine bilge kişi gülerek şu sözleri söyler:
-Madem öyle, o zaman övünmeyin fazlaca. Çünkü haşmetlim sizin servetiniz yalnızca iki
bardak sudur.