Hanefi, Şafii, Maliki... Farkı olmaksızın bütün ehli sünnet mezhepleri haktır ve kendilerine uyulabilir. Mezheplerin varlığı biz Müslümanlar için bir rahmet ve çıkış yoludur. Hangisine uyarsak uyalım doğru yolu bulmuş oluruz. Fakat bu mezheplerden birine tabi olurken diğerlerini kabul etmemek doğru değildir. Çünkü bütün ehl-i sünnet mezheplerinin çıkış noktası Kur’an ve sünnettir. Dolayısıyla Şafii’ye tabi olmakla beraber bazen şartlara, mazerete binaen faraza Hanefi mezhebini taklit edebiliriz.
Buna göre deprem bölgesinde ya da başka bir yerde ve zamanda bu mezheplerden birini taklit etmek caizdir.
Depremde hayatını kaybedenler için bulunduğumuz şehirlerde okuduğumuz Kur’an ve dua kabul olunur mu?
Hz. Peygamber, mezarlıkları ziyaret etmiş ve bu ziyaretlerinde de ölülere selam vermiştir. Efendimizin ayrıca mezarlıklarda şu duayı okuduğu kaynaklarda vardır: “Ey Mü’minler yurdu, siz bizden önce gittiniz. İnşallah biz de size ulaşacağız.” (Müslim, “Cenâiz,” 104.) Sevgili Peygamberimiz bu sözü ile hem ölülere dua etmiş hem de yaşayanları ölüm konusunda uyarmıştır. Mezarlıkları ziyaret etmek güzel ve sevap olduğu gibi ziyaret etme imkanı bulunmadığı durumlarda ise kişinin bulunduğu yerden vefat etmiş mü’minlere Kur’an okuması ya da dua etmesi de uygun ve sevaptır. Aynı şekilde yapılan ibadetlerin ve hayırların sevaplarını başkasına bağışlamak dinen caizdir. Buna göre kişi, mezarlığı ziyaret etme imkanı yoksa bulunduğu yerden okuduğu Kur’anı, yaptığı hatmin, kıldığı namazın ve istediği bir hayrın sevabını ölüsüne bağışlayabilir.
Amel imandan bir parça mıdır?
İman inanılması gereken hususlar açısından artmaz ve eksilmez. Bir kimse, iman esaslarının tümünü kabul edip de, bir ya da birkaçına inanmazsa, iman etmiş sayılmaz. Bu durumda, iman gerçekleşmediğinden, artması ve eksilmesi söz konusu değildir. Ancak güçlü ve zayıf olmak açısından farklılık gösterir; kiminin imanı kuvvetli, kiminin zayıftır. İmanda bu çeşit farklılığın bulunduğuna Kur’an-ı Kerim’de işaret edilmiştir: “Herhangi bir sure indirildiğinde, içlerinden (alaylı bir şekilde) ‘bu hanginizin imanını artırdı?’ diyenler olur. İman etmiş olanlara gelince, inen sure onların imanını artırmıştır.” (Tevbe 9/124); “O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir.” (Fetih 48/4); “Allah’ın ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların (mü’minlerin) imanlarını artırır.” (Enfal 8/2) Buna göre kişi günah işleye işleye imanını zayıflatmaktadır. Aynı şekilde kişi hayır işleye işleye ibadet ede ede de imanı artar.
Günün Ayeti
Allah O’dur ki, sizi güçsüz olarak yaratır, sonra güçsüzlüğün arkasından kuvvet verir. Sonra kuvvetin arkasından yine güçsüzlüğe ve ihtiyarlığa getirir. O dilediğini yaratır. Ve O, her şeyi bilir, her şeye gücü yeter
Rum, 30/54.
Günün Hadisi
Sizden hiç kimse, maruz kaldığı bir zarar sebebiyle, ölümü temenni etmesin. Mutlaka onu yapmak mecburiyeti hissederse, bari şöyle söylesin: ‘Rabbim! Hakkımda hayat hayırlı ise yaşat. Ölüm hayırlı ise canımı al.’
(Buhari, “Merda”, 19.)
Günün Sözü
İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur.
Montesguieu
Günün Duası
Allah’ım bugün kazasız, belasız, huzurlu ve bereketli bir gün geçirmemizi nasip eyle.
Bunları biliyor muyuz?
İbnü’s-sebîl kimdir?
Yaşadığı şehirde malı olmakla birlikte, gittiği yerde malı, parası olmayan bundan dolayı yolda kalan kimseye ibnü’s-sebîl denilir. Gurbette herhangi bir nedenden dolayı muhtaç duruma düşen kişi memleketinde malı da olsa, bundan yararlanamadığı sürece, fakir olarak kabul edilir ve kendisine zekâttan hisse verilir.
Günün Nüktesi
İyilik ve Kötülük...
Abdullah İbn Mes’uddan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
“Bir söz ve işte doğruluk varsa hayra ve üstün iyiliğe götürür. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah indinde sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir.
Yalan söylemek yoldan çıkmaya (fucûr) sürükler. Fucûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah indinde yalancı (kezzâb) diye yazılır.”
Buhari, “Edeb,” 69.