2

Doğan bebeğe birinci günde isim koymak zorunlu mu?


  • Oluşturulma Tarihi : 09.10.2015 08:37
  • Güncelleme Tarihi :

      Doğan çocuğa isim koyma ile ilgili rivayetlere baktığımızda bazı rivayetlerde doğumun üçüncü, bazılarında ise yedinci gününde isim koyulması gerektiğini müşahede etmekteyiz.      

      Bununla beraber Hz. Peygamber’in oğlu İbrahim için, “Bu gece bir oğlum doğdu, ona dedem İbrahim’in adını verdim” (Müslim, Fedâil, 62 (2315) hadisinden hareketle doğumun birinci gününde ismini koymak daha doğru ve sahih olandır.

     Buna göre sünnete uygunluk açısından bebeklere mümkün mertebe birinci gün isim konulmalı; fakat bunu yedinci günden sonraya da bırakmamak gerekir.

 Namaz kıldığımız seccadenin üzerinde herhangi bir resim varsa namaza zarar verir mi?

        Üzerinde namaz kılınacak seccadenin kalbi meşgul edecek resim ve işlemelerden temiz olması namaz açısından daha hoştur.  Aynı durum mescit ve camiler için de geçerlidir. Zira resimlerin olduğu yerde namaz kılma mekruh kabul edilmiştir.

        Bu itibarla üzerinde Kâbe ve mescit resmi bulunan namazlık üzerinde namaz kılmanın bir sakıncası yoktur. Caiz olduğu gibi bir hakaret veya saygısızlıkta söz konusu değildir. Çünkü Kâbe ve mescit resimleri ayakaltına gelmeyip de secde edilen yere geldiğinden hakarete mâruz kalmamış, hürmete lâyık şekilde tutulmuş olunmaktadır. Bu sebeple namaza mâni bir hâl söz konusu olmamaktadır.

       Ancak Kâbe, cami dışındaki resimlerin olduğu herhangi bir cismin üzerine namaz kılmak caiz ve geçerli olmakla birlikte mekruhtur.

 Gıybet yapmak her hangi bir durumda caiz olur mu?

    Gıybet, Müslüman veya kafir olsun fark etmeksizin ki bir kimsenin ayıbını ve kusurunu, onu kötülemek için arkasından söylemek ve başkalarına anlatmaktır.

     Gıybet, İslam’ın yasakladığı büyük günahlardan birisidir. Gıybeti yapmak günah olduğu gibi hoşlanarak da dinlemek aynı şekilde günah ve haramdır.

    Nitekim ayeti Kerimde bu hususta şöyle buyrulmaktadır: “Birbirinizin gıybetini yapmayınız.” [Hucurat 12]

     Hz. Peygamber de bu hususta şöyle buyurur: "Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?" sahabeler, "Allah ve Resulü daha iyi bilir!" dediler. Bunun üzerine: "Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!" açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam: "Ya benim söylediğim anda varsa, (Bu da mı gıybettir?)" dedi. Hz. Peygamber, "Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir.”

     Dolayısıyla bir kişide olan kusuru söylemek gıybet, olmayanı söylemek ise iftiradır. Her iki durumda da kul hakkı işlenmiş ve büyük günaha girilmiş olunur.

     Ancak bazı durumlarda kişinin gıybetini yapmak caizdir. Mesela: Kişi, insanları dini ve dünyevi hususlarda kandırıyorsa ya da zarar veriyorsa, o zaman insanları uyarmak ve uyandırmak adına, o kimsenin bu günahlarını ya da kötü ahlakını söyleyebiliriz. Çünkü kusur ya da yanlışlarını söylemediğimizde bu kimse başkasına zarar verecektir.

     Dolayısıyla zarara engel olma adına, o kişinin bu huy ve durumunu izhar edip insanlara söyleyebiliriz. Bunda da bir günahımız olmaz, bilakis sevabımız olur.

 Gelin kayınpederinin yanında başı açık durabilir mi?

       Müslüman bir kadın kendisine dinen yabancı olan erkeklerin yanında başını örtmek durumundadır. Kadınlar arasında veya babasının, erkek kardeşlerinin, amca veya dayısının, kayınpederinin yanında başı açık kalmasında dinen bir sakınca yoktur.  Çünkü bunlar ona ebediyen haram olan insanlardır. Ebediyen haram olunca da bu insanların yanında başı açık kalmasında bir sakınca yoktur.

       Nitekim Allah’u Teala Kur’an-ı Kerim’de bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: “Mümin kadınlara söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, kendiliğinden görünen kısım dışında süslerini göstermesinler; başörtülerini yakalarının üzerini de kapayacak şekilde salsınlar. Babaları, kayınpederleri, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), cariyeler, erkekliği kalmamış tabiler (yani yardıma muhtaç hale gelmiş ve erkekliği kalmamış yoksul ve düşkünler) ya da kadınların mah­rem yerlerini henüz anlayacak çağa gelmemiş çocuklardan başkasına süslerini göstermesinler. Gizli güzelliklerinin belli olması için ayaklarını vurmasınlar.”

 Günün Ayeti

Size bunca deliller geldikten sonra yine kayarsanız, iyi bilin ki, Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

Bakara 2/ 209

 Günün Hadisi

Ölenin arkasından yüzünü gözünü tırmalayan, yakasını paçasını yırtan, Câhiliye insanı gibi bağıra çağıra ağıt yakıp kendisine beddua eden, bizden, bizim yolumuzu izleyenlerden değildir.

Buhârî, Cenâiz 36

 Günün Sözü

İlim üç şeydir: Zikreden dil, şükreden kalp, sabreden beden.

Şems-i Tebrizi

 Günün Duası

Allah’ım bugün yaptığımız dualarımızı ve ibadetlerimizi kabul saatine denk getir.

 Bunları biliyor muyuz?

Hünkar Mahfili Nedir?

Selatin camilerinde padişahlar için yapılmış olan mahfillere verilen bir isimdir. Bu mahfillere mahfil-i hümâyûn da denir.

 Günün Nüktesi

Cennetliklerin en aşağı derecesi nedir?

Muğîre İbni Şu‘be’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

“Hz. Mûsâ Rabbine:

– Cennetliklerin en aşağı derecesi nedir? diye sordu.

Allah Teâlâ da ona cevaben şöyle buyurdu:

– O, cennetlikler cennete girdikten sonra çıkagelen bir adamın derecesi olup kendisine:

– Cennete gir! denir.

– Yâ Rabbî! Herkes yerine yerleşmiş ve alacağını almışken ben nereye gideceğim? der. Ona:

– Sana dünya hükümdarlarından birinin mülkü kadar yer verilse razı olur musun? diye sorulur. O da:

– Razıyım yâ Rabbî! der. Bunun üzerine Allah Teâlâ ona:

– İşte öyle bir mülk senindir. Bir o kadar daha, bir o kadar daha, bir o kadar daha, bir o kadar daha buyurur. Beşincisinde o adam:

– Razı oldum yâ Rabbî! der. Allah Teâlâ ona:

– İşte bu kadar şey hep senindir. Onun on misli de senindir. Bir de neyi arzu ediyorsan, gözün neden hoşlanıyorsa hepsi senindir, buyurunca adam:

– Razı oldum yâ Rabbî! diyecek.

Daha sonra Mûsâ aleyhisselâm:

– Yâ Rabbî! Cennetliklerin en üstün derecesi nedir? diye sordu.

-Allah Teâlâ şöyle buyurdu:

– Onlar benim seçtiğim kullardır. Onlara hazırladığım nimetleri ne bir göz görmüş, ne bir kulak duymuş, ne de bir kimsenin hatır ve hayalinden geçmiştir.”

Doğan bebeğe birinci günde isim koymak zorunlu mu?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık