Sayfa Yükleniyor...
Allah, insanı çevreleyen varlıkları hayranlıkla seyredilmeye değer bir ahenk ve güzellik içinde yaratmış, insanı da estetik duygusuyla donatarak onu güzel görünmeye, güzele ve güzelliğe meftun kılmıştır. Allah, insanları en güzel şekilde yaratmış, yaratmakla kalmamış, insanlara makul ve mutedil ölçüler içerisinde süslenmelerine, güzelliklerini korumalarına güzel görünmelerine de izin vermiş, hatta bunu teşvik etmiştir. Buna karşılık insanın yaratılışından gelen özellik ve şeklini değiştirmeyi, fıtrat bozmayı hedef alan tasarruf ve müdahaleleri yasaklamış, yaratılışı değiştirmenin şeytanın emrine uyma olacağı bildirilmiştir. Dövme de bu yanlış müdahalelerden bir tanesidir. Dövme yaptırma Hz. Peygamberin hadislerinde şiddetle lanetlenerek yasaklanmıştır. İslam fıkıhçıları dövme yaptırmayı Allah’ın yarattığı şekil ve surette kalıcı değişiklik meydana getirdiği için caiz görmemişlerdir. Aynı zamanda dövme yaptırma insanın vücuduna da eziyet verdiğinden İslam fıkıhçıları dövmeyi caiz görmemişlerdir.
İslam tarihinde ezan ne zaman okunmaya başlamıştır?
Namaz Mekke döneminde farz kılınmakla birlikte, ezan hicretten sonra uygulamaya konulmuştur. Medine’ye hicretten sonra, Mescid-i Nebevî’nin inşası tamamlanıp düzenli bir şekilde cemaatle namaz kılınmaya başlanınca, Hz. Peygamber vakitlerin girdiğini duyurmak için ne yapılabileceğini arkadaşlarıyla görüşmüş, o esnada Hz. Peygamber’e vahiyle, ayrıca sayıları yirmiye kadar ulaşan sahabeye rüyalarında bugünkü ezanın şekli öğretilmiştir. Bu ezanı da ilk defa Hz. Bilal el- Habeşi okumuştur. Yani ezan, Hz. Bilal tarafından sabah namazında, yüksekçe bir evin damında okunarak uygulamaya konulmuştur. Ezan, Müslümanlığın şiarı haline gelmiş müekked bir sünnettir. Ezan aracılığıyla halka hem namaz vaktinin girdiği ilan edilmekte, hem de Allah’ın büyüklüğü, Peygamberimizin O’nun kulu ve elçisi olduğu ve namazın kurtuluş yolu olduğu ilan edilmektedir.
Avcının tüfek ile avladığı kuşları yemek caiz mi?
Tüfek ile avlanan hayvan canlı olarak ele geçerse bilinen ve alışılan bir yol ile yani keskin bir aletle keserek boğazlanması gerekir, bu şekilde kesilmekle yenilmesi helal olur. Canlı olarak ele geçtiği halde boğazlanmadan ölürse yenilmez. Tüfek ile avlanan hayvan kurşun ve mermi ile ölmüş ise Şafiilere göre o hayvan yenilmez. Çünkü hayvan kesilmesi adet olmayan ağır bir aletle öldürülmüştür. Zira tüfekten çıkan mermi kesici bir alet değildir. Hanefiler ise avlayan kişinin mümeyyiz (iyiyi, kötüyü birbirinden ayıran) olması, aniden (bilerek) besmeleyi terk etmemesi ve öldürmemenin başka bir sebeple değil de- atış sebebi ile olması şartlarına bağlı olarak tüfek ile avlanan hayvanın yenilebileceği görüşündedirler.
Günün Ayeti
İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Nûr, 24/19.
Günün Hadisi
“Hayâ ancak hayır kazandırır.” Buhârî, “Edeb”, 77.
Günün Sözü
Senden aşağı olana acı ki, senden üstün olan da sana acısın. Mevlana
Günün Duası
Allah’ım bugün bana ölülerimi ahirette rahatlatacak bir hayır yapmayı nasip et.
Bunları biliyor muyuz?
Ahdü Mîsâk Nedir?
Allah’ın, Hz. Âdem’i yaratınca, kıyamete kadar bütün zürriyetini zerreler hâlinde onun belinden çıkarıp, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye buyurup, onların da, “Evet, sen Rabbimizsin” diye verdikleri cevabı ifade eden söz demektir.
Günün Nüktesi
Nasıl geçiniyorsun?
İbrahim Edhem, bir gün büyük velilerden Şakik Belhi ile karşılaştı ve ona sordu: “Ey Şakik nasıl geçiniyorsun?” Şakik Belhi cevap verdi: “Bulunca yiyoruz, bulmayınca sabrediyoruz.” İbrahim Edhem, “Horasan’ın köpekleri de aynı şeyi yapıyorlar, bulunca yiyorlar, bulmayınca sabrediyorlar” diye karşılık verdi. Belhi sordu: “Peki siz ne yapıyorsunuz?” “Biz bulunca dağıtıyoruz, bulmayınca sabrediyoruz.” Bizim İbrahim Edhem Hazretleri hakkında söylemek istediğimiz bu değil. İbrahim Edhem’in, amaç edindiği ve ulaşmayı başardığı yokluk ve mahrumiyeti o derece aşikar, o derece göze batıcı idi ki görenlerde kendisine yardım hissi uyandırıyordu. Varlıklı bir kişi İbrahim Edhem’e yardım etmek istedi. İbrahim Edhem, “Yardımını gerçekten zenginsen kabul ederim” dedi. Adam gerçekten zengin olduğunu, bir şeye ihtiyacı bulunmadığını söyledi. Büyük veli sordu: “Ne kadar paran var?” “Üç bin altınım var.” “Dört bin olmasını istemez misin?” “Elbette isterim.” “Beşbin olmasını?” “İsterim.” “On bin altının olsa çok sevinirsin değil mi?” “Şüphesiz çok memnun olurum.” “Zengin olduğunu söylüyorsun ama sen gerçekte züğürdün birisin. Sen, on bin değil yüz bin altının olsa yine kanaat etmez fazlasını istersin. Kanaati olmayan insan zengin sayılmaz. Gerçekten zengin olsaydın yardımını kabul edecektim.”