Sayfa Yükleniyor...
Dua, insanın bütün benliğiyle Allah’a yönelerek maddi ve manevi isteklerini O’na arz etmesi demektir. Duanın ana gayesi, insanın halini Allah’a arz etmesi ve O’na niyazda bulunması olduğuna göre dua, manevi bir bağ anlamı taşır. Bir başka deyişle dua sınırlı, sonlu ve gücü sınırlı olan varlığın sınırsız ve sonsuz kudret sahibi ile kurduğu manevi bir köprüdür.
Özet olarak duanın yöntemi şöyledir: Dua gönülden, gizlice ve alçak sesle yapılmalı, mübarek vakit ve yerler tercih edilmeli, kıbleye yönelerek ve Allah’ın adıyla başlanarak, günahlara pişmanlık duyularak yapılmalı, kabulü için acele edilmemeli, kabul edileceğine inanarak duaya ısrarla devam edilmeli zira peygamber efendimiz dua da ısrar etmeyi tavsiye ediyor. Onun için kişi sebepler dünyasında yaşadığının bilincine ererek talep ettiği şey birtakım sebeplere bağlıysa önce bu sebepleri yerine getirmeli, yani fiili duasını yapmalıdır. Ayrıca kişi isteğini Allah’a arz etmeden önce Allah’a hamdü sena Peygamber’e salat ve selam getirmelidir.
Sıkıntılar kişinin günahlarını affettirir mi?
İnsanın başına gelen sıkıntı ve hastalıklar onun günahlarına kefaret olur. Yani başa gelen ölümlere, sıkıntılara, acılara, elemlere, hastalıklara sabredip Allahtan gelenin baş üstünde yeri var deyip metaneti ve vakarı korumak kişinin günahlarına kefferattir. Yani kişinin günahlarını affettirme vesilesidir. Nitekim sevgili peygamberimiz bir hadisi şerifinde bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: “Mü’mine musibet nevinden her ne ulaşır ise günahlarına bir kefaret olur. Musibet, beklenmedik bir hâdise olmuş, ayağına batan bir diken olmuş fark etmez.” (Müslim, Birr 49) Yine sevgili Peygamberimiz bir başka hadisinde bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Allah hayrını dilediği kimseyi günahlarını bağışlamak ve derecesini yükseltmek için sıkıntıya sokar.” Ancak kefferatın olabilmesi için başa gelen bu musibet ve hastalıklara sabretmek gerekir.
İslam’da affı olmayan günah var mı?
İslam dini, inanç, ibadet ve muamelat olmak üzere üç kısımdan oluşur. İnanç kısmını inkar etmek yani imanının altı esasından birini Allah’ı, Peygamberi… inkar etmek küfürdür dinden çıkmadır. Diğer konularda haddi aşmak ise günahtır. İçki içmek, namaz kılmamak, yalan söylemek… gibi. Kişi kafir olmadıkça günah işlemekle dinden çıkmaz. Küfür dışında günah işleyen kişi, ne kafir ne de münafık olur, imandan çıkmaz. Ama günahkar olur. İşlediği günahın büyüğüne göre de asi olur. Bu anlamda ibadet ve muamelat kısmında işlenen günah insanı kafir yapmaz günah işlendiğinde tövbe etmek gerekir. Tövbe edildiğinde de günahın işlenmemiş gibi affedileceğine inanırız. Çünkü Allah, Kur’an-ı Kerim’de günah işleyenleri “Ey iman edenler, samimi bir tövbe ile Allah’a dönün” (Tahrim, 66/8) hitabı ile tövbeye ve halis bir pişmanlığa çağırmaktadır. İmanlı olmak kaydı ile işlenen günah tövbe edilmekle silinir ama dinden çıkmayı gerektiren bir fiil işlenmişse yani Allah, Peygamber, Ahiret, Kader… inkar edilmişse bunun tövbesi öncelikle tekrar imana ve İslam dönmek için iki şahadeti getirmektir. Ondan sonra tövbe ve istiğfar etmektir. Var olan kul hakkını affettirmek için de tövbe etmek yetmez. Çünkü tövbe etmekle kul hakkının sorumluluğundan kurtulmaz. Bunun için de hak sahibinin hakkını ödemek ve helalleşmek gerekir.
Günün Ayeti
“Ey iman edenler! Zorluklara ve sıkıntılara sabırla katlanın ve birbirinizle bu sabırda yarışın. (Âl i İmrân: 3/200)
Günün Hadisi
Hiç bir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve büyük bir lütufta bulunulmamıştır.
Buhârî, “Zekât”, 50.
Günün Sözü
Nice sevinçler vardır ki, sonları keder; nice hüzünler vardır ki, sonları kurtuluştur!
Ebû Bekr-i Dükkî
Günün Duası
Allah’ım bizi görünür görünmez bela ve musibetlerden koru.
Bunları biliyor muyuz?
Sırat-ı müstakim nedir?
Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de beyan ettiği dosdoğru yoldur ki bu da İslam dinidir.
Günün Nüktesi
Mü’mi’nin faziletli ve zeki olanı… Abdullah İbni Ömer diyor ki: Bir gün Resûl-i Ekrem’in yanında bulunuyordum. Ensardan bir adam gelip selâm verdikten sonra: - Yâ Resûlallah! Hangi mü’min daha faziletlidir? diye sordu. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de: “Ahlâkı en iyi olan mü’min”, diye cevap verdi. O zât yine: - Yâ Resûlallah! Hangi mü’min daha zekidir? diye sorunca: - “Ölümü en çok hatırlayıp ölümden sonrası için en iyi hazırlık yapanlar zeki adamlardır” buyurdu.
(İbni Mâce, Zühd 31).