Sayfa Yükleniyor...
İnsanın dünya ve ahiret olmak üzere iki yurdu vardır. Dünya, insanoğlunun imtihan edilmek üzere gönderildiği geçici bir mekân; ahiret ise, bu dünya imtihanının sonunda, kulun ebediyen kalacağı cennet veya cehennemle sonuçlanacak ölümsüz bir hayatın yaşanacağı bir yerdir.
Yüce dinimiz İslamın amacı dünya ve ahiret hayatında insanın huzur ve mutluluğunu sağlamaktır.
Kişinin Dünyasını ve ahretini mamur etmek için de kula bir takım görev ve sorumluluklar yüklemiştir.
Bir denge ve itidal dini olan İslamın, bize yüklediği bu görev ve sorumluluklardan birisi de dünya ve ahiret dengesidir. Nitekim Kuranı Kerimde Allahın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma buyuran yüce Rabbimiz bizden dünyayı ve ahireti dengeleyerek bir yaşam sürmemizi istemektedir.
Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalış buyuran Sevgili Peygamberimiz de bize dünyaahiret dengesini en güzel şekilde ifade etmiştir.
Bu anlamda Müslüman için dünya ve ahiret, bir kuşun iki kanadı, bir elmanın iki yarısı gibidir.
Hiç şüphesiz ki dünya hayatı, efendimizin ifadesi ile ahiretin tarlasıdır. Bu hayat dine uygun yaşanırsa, hem dünya lezzetine varmak hem de ahiret nimetlerine kavuşmak için bir vesiledir.
Zira dünya ekme, ahiret ise biçme diyarıdır. Yani insan, ahiretini dünyada kazanacak veya kaybedecektir. Çünkü hayır veya şer zerre nispetinde yapılan her amelin karşılığı ahiret aleminde amel defterimizde olacaktır.
O halde fani ve baki alemde mutlu olabilmek için dünya ve ahiret hayatını dengede tutmalıyız.
Bu anlamda insanın dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmasında inancın, ibadetin, ahlakın, helal yolla çalışmanın çok büyük bir önemi vardır. Çünkü bütün bunlar dünya ve ahiret imtihanımızın konu ve sorumluluklarıdır.
İslam dini, maddeci bir anlayışı ve dünyevileşmeyi, benimsemediği gibi aynı şekilde; bir lokma bir hırka yaşam biçimini de benimsememiştir. Çünkü dinimiz her iki âlemi de önemser ve iki diyara yönelik de çalışmayı emreder.
Nitekim Hz. Peygamberin ibadetini çok, kendi ibadetlerini az bulan üç sahabiden birisi nafile anlamında her gün gece namazı kılmaya, diğeri her gün oruç tutmaya, bir diğeri bir daha hanımı ile birlikte olmamaya yemin edince, Hz. Peygamber onları uyarmış ve şöyle buyurmuştur: Allah'a yemin olsun ki Allah'tan en çok korkanınız ve yasaklarından en ziyade kaçınanınız benim. Fakat buna rağmen, ben bazen oruç tutar, bazen tutmam; bazen gece namazı kılarım bazen de kılmam; hanımlarımla da beraber olurum. (Benim sünnetim de budur), kim benim sünnetimi beğenmezse benden değildir" buyurmuştur.
O halde Müslüman kişi ahireti kazanmak için kulluğunu yapacak, ama dünyadan da el etek çekip dünyayı ihmal etmeyecektir.
Aynı şekilde Müslüman kişi dünya nimetleri için çalışacak alın teri akıtacak ama kazandığı bu nimetlerin hesabını ve ahreti de unutmayacaktır.
Efendimizin çokça yaptığı dua olan ve dünya ile ahireti kapsayan şu ayet meali ile bitiriyorum:
...Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver...
Soru ve cevaplar
Kişi alacağına dair bir senedi fakire zekat olarak verebilir mi?
Zekat gıda ve giyim eşyaları gibi aynî olarak, para, döviz, altın gibi nakdî olarak da verilebilir. Senet ise; bir hakkın, bir malın, ödünç bir paranın kime ait olduğunu belirten, iki veya daha fazla kişi arasında tanzim edilmiş bir belgedir.
Dolayısıyla üzerinde yazılı miktardaki parayı temsil etmektedir. Bu nedenle, zekat mükellefi olan bir zengin, vadesinde ödeneceğini kesin olarak bildiği senedi, zekatına mahsuben fakire verebilir.
Üvey anne, üvey baba ve üvey çocuklara zekat verilebilir mi?
Babası ölmüş ise üvey anneye, buluğ çağına erişip evden ayrılmış ise üvey çocuklara ve üvey babaya, fakir olmaları halinde zekat verilebilir.
Çünkü bunlarla zekatı veren kişi arsında usul ve füru ilişkisi olmadığı gibi, zekat veren şahıs bunlara bakmakla yükümlü de değildir.
Bir tüccarın satmak gayesiyle aldığı gayr-ı menkule zekat düşer mi?
Bir tüccar alış veriş yaparak kazanç elde edip dükkan ve bina gibi şeyler satın alırsa, şayet satmak üzere satın almışsa tabiatıyla ticaret eşyası olduğundan yıl sonunda yanında mevcut bulunan bütün ticaret malıyla birlikte hesaplayarak zekatını verecektir.
Yoksa ticaret için değil, satın aldığı şeylerde oturmak veya kiraya vermek üzere satın almış ise artık ticaret malı sayılmadığından zekata tabi değildir. Ancak onlardan elde edilen kazanç nisaba bağlı olursa ve yanında bir yıl kalırsa zekatını verecektir.
Evi olmayan kişi ev yapmak için biriktirdiği paradan zekat vermek zorunda mıdır?
Ev edinmek için biriktirilen paralarla tabii olarak çoğalma ve artırma özelliği vardır. Binaenaleyh bu maksatla biriktirilen paralar borçtan ve temel ihtiyaçtan sonra nisap miktarına ulaşmış ise o paradan zekat vermek gerekir.
Ancak evi almışsa ama daha ödemesini yapmamış ise bunun zekatını vermez.
Bayanların ramazanda adet geciktirici ilaç kullanmaları caiz midir?
Ay hali oruç tutmaya manidir. Yani ay halinde olan bir bayanı oruç tutması caiz değildir. Dolayısıyla bu halde iken tutulan oruç geçerli olmaz.
Ancak bayanların adetlerini geciktirmek için ilaç kullanmalarında bir sakınca yoktur. İlaç vesilesiyle adet gecikmesi olduğunda bayanların oruç tutmasında da bir sakınca yoktur.
Buna göre ilaç sebebiyle de olsa, akıntı olmadıkça ay hali vuku bulmadığından tutulan oruç sahihtir.
Çocuk namaz kılma, oruç tutma gibi ibadetleri yapmadığında babanın veya annenin bundan bir sorumluluğu olur mu?
Çocuklar reşit oluncaya kadar ana-baba kendilerine düşen görevleri yerine getirmekle sorumludur. Buluğ çağından sonra sorumluluk herkesin kendisine aittir.
Dolayısıyla baliğ olmuş bir çocuğun günahında Anne ve babanın bir vebalı yoktur. Aynı şekilde namaz, oruç gibi ibadetleri yapma hususunda vebal ve sorumluluk evlattadır. Çocuk, bu ibadetleri ihmal ederse sorumluluk ve ceza kendisine olur.
Ebeveynin bir günahı ve vebali olmamakla beraber onlara düşen görev güzel öğüt ve sözlerle daima çocuklarına rehberlik etmeleridir.
Bir Müslüman Ramazan günü oruca niyet etmemiş olsa akşama kadar bir şeyler yiyip içebilir mi?
Hasta yolcu ve ileri yaşlılık durumunda olduğu için oruç tutamayacak durumda olanlar oruç tutamıyorlarsa oruca niyet etmezler. O gün onlar için oruçlulara yasak olan şeyler yasak değildir.
Ancak böyle bir özrü olmadığı halde oruca niyet etmemiş olanlar niyet vaktini geçirmişlerse artık o gün akşama kadar bir şey yiyip içemezler. Diğer oruçlular gibi bir şey yemeden beklemeleri uygun olur. Her ne kadar oruçlu değillerse de oruca hürmeten yemez ve içmezler.
Günün Ayeti
Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler.
(Fatır Suresi 29)
Günün Hadisi
Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarf etmesin
Günün Sözü
İşlediğiniz günahları gizlediğiniz gibi, yaptığınız iyilikleri de gizleyiniz
Zünnûn-i Mısrî
Günün Duası
Allahım bugün bize verdiğin nimeti ve rızkı bereketli ver.
Ramazan Kavramları
Sadaka nedir?
Allah Teâlâ'nın rızasını kazanmak niyetiyle, karşılıksız olarak fakir ve muhtaçlara yardım etme, iyilik ve ihsanda bulunma demektir. Farz, vacip ve mendub kısımları vardır. Zekat ve zaruret derecesinde ihtiyaç içerisinde bulunan kimseye yardım etmek farz, sadaka-i fıtır vacip, diğerleri ise menduptur.
Günün Nüktesi
Kim daha cömert?
Hz. Ali efendimizin ağabeyi Cafer b. Ebu Talibin oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti. Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü. Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu: Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı? Köle sıkılarak cevap verdi: İşte bu üç parça ekmek.
O halde neden kendine hiç ayırmadın?
Baktım ki, hayvan çok aç. O halde bırakmak istemedim.
Peki sen ne yiyeceksin şimdi?
Oruç tutacağım.
Bunun üzerine, Abdullah b. Cafer, köleden sahibini, evinin nerede olduğunu sordu. Sonra da gidip adamdan bu hurmalığı içindeki köleyle birlikte satın aldı. Sonra döndü, köleye bu tarlayı ve onu sahibinden satın aldığını söyledi ve ekledi: Seni azad ediyorum. Bu hurmalığı da sana hediye ediyorum. Cömertliğiyle meşhur Abdullah b. Cafer, kendisinden daha cömert birini tanıyıp tanımadığı sorulduğunda, bu olayı anlatır ve, Ama o köpeğe topu topu üç parça ekmek vermiş; sense ona koskoca bir hurmalığı ve hürriyetini vermişsin. dediklerinde, şu karşılığı verirdi: Ama o elindeki her şeyi verdi; ben ise elimdekinin bir kısmını...
Bir Ayet bir Yorum:
Ey iman edenler, Allahtan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allahtan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Haşr Suresi, 18)
Ayette Allah korkusuna dikkat çekilmiş ve herkesin ahiret günü bu dünyada yaptıklarıyla karşılık göreceği bildirilmiştir.
Geçici bir yurt olan dünyanın yaratılış sebebi Kuranda bildirildiği gibi imtihandır. (Enbiya Suresi, 35) Allah an an karşımıza çıkardığı çeşitli olaylarla bizleri denemektedir. Asıl yurt ise ahirettir. Herkes din gününde Allahın huzurunda hesap verecek ve dünya hayatı boyunca yaptıklarının ve yapmayıp ertelediklerinin karşılığını görecektir. Bu sebeple insanın yaşadığı her anın çok büyük değeri vardır. Bu gerçeğin bilincinde olan müminler, hayatlarının her anını Allahı daha fazla razı etmek için çaba göstererek geçirir, hayırlarda yarışırlar.
Ayette de bildirildiği gibi bir müminin her an ahireti için bir hazırlık yapması ve sık sık ahireti için neleri takdim edip gönderdiğine, hangi fırsatları değerlendirip ahireti kazanmaya çalıştığına bir bakması şarttır. İnsan sabah kalktığı andan, akşam yatana kadar geçen her anından sorumludur. Her anın tek tek hesabını verecektir. Bu nedenle dünya hayatında ne kadar çok salih amelde bulunursak ahirette ona göre karşılık göreceğimizi hiç unutmamamız gerekir.