2

Dünyevileşme…


  • Oluşturulma Tarihi : 30.06.2015 06:22
  • Güncelleme Tarihi :

İnsanoğlu, dünyayı sevmeye ve dünya hayatına ve içindekilere aldanmaya meyilli bir fıtratta yaratılmıştır.

Yani beşer fıtrat olarak dünyaya yönelmeye müsait bir varlık olarak yaratılmıştır.

Bu hakikat Kuran-ı Kerim’de: “Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah indindedir. Şeklinde ifade edilmiştir.

Fıtratlarında var olan bu meyilden dolayı bazı insanlar tarih boyunca dünyanın cazibesine kapılmış ahiretlerini ise unutmuşlardır.

Oysaki İslam, madde ile manayı, ruh ile bedeni, dünya ile ahireti mükemmel bir şekilde dengelemiş, bütün inananlardan da bu eşsiz dengenin korunmasını talep etmiştir.

    Bu hususta Yüce Rabbimiz: “Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu gözet; ama dünyadan da nasibini unutma! Allah’ın sana ihsan ettiği gibi sen de (insanlara) iyilik yap…” buyurmuştur.

Yani ataların ifadesi ile: “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya yarın ölecekmiş gibi ahirete yönelik çalış.”

Durum bu olmakla beraber günümüzde ne yazık ki bu denge, dünya tarafına hızlıca kaymaktadır.

 “Dünyevileşmek” veya “Sekülerleşmek” dediğimiz bu hastalık, maalesef İslam toplumlarında da hızla artış göstermektedir.

Sırf dünya için çalışan, tüketen, her zaman kendi çıkar ve menfaatlerini gözeten, durmadan dünyalığa yatırım yapan bir toplum, küresel ölçekte yaşanan birçok dram ve acıya çoğu zaman sessiz kalmaktadır.

Bir taraf, her türlü nimet içerisinde zevk ve sefa yaşamakta iken öbür taraf, ne bir lokma ekmek ne de bir yudum su bulabilmektedir.

Tamamen dünya hayatına yönelik böyle bir anlayış asla İslam’ın kabul edebileceği bir hayat tarzı değildir. Bilakis İslam inancında hiçbir amel ya da dünyalık kişiyi Allah’ı anmaktan ahirete hazırlanmaktan alıkoyamaz.

Nitekim bu hususta Kuran-ı Kerim’de: “Birtakım insanlar vardır ki ne ticaret ne de alışveriş onları, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin allak bullak olacağı bir günden (ahiretten) korkarlar.”  Buyrulmaktadır.

Yüce Dinimiz İslam bizden, itidal ölçülerine uyarak üretmeyi, ihtiyaç duyulan kadar tüketmeyi, bundan arta kalanı imkanlar dahilinde öksüzü, yetimi, muhtacı, yolda kalmışı… Unutmadan var olanı gerektiğinde onlarla paylaşarak ahiret yurduna iyi bir hazırlık yapmayı istemektedir.

Unutmayalım ki bu dünyadan ahirete götürebileceklerimiz sadece amellerimizden ibarettir. Ne kadar malımız ve mülkümüz olursa olsun sonuçta hepimiz bir kefene sarılacağız ve dünya malı da dünyada kalacak.

Bu anlamda ahireti ihmal ederek dünyevileşme geçici yurdu ebedi yurda yani dünyayı ahirete tercih etmektir.

Bu da imtihan için dünyaya gelen insanın ihtirasına ve şeytanına yenilerek belki de cenneti kaybetmesi olacaktır.

Dünyayı ve ahireti dengeleyebilen müminlere selam olsun…

Sorular ve Cevaplar

 Göze merhem sürmek oruca zarar verir mi?

 Oruçlu olan kimse gözüne merhem sürebildiği gibi damla da damlatabilir Bunun için hiç bir mani yoktur. Oruca zarar vermez.

Sahursuz tutulan oruç geçerli olur mu?

Orucun geçerliliği ile ilgili doğrudan olmamakla beraber oruç tutmayı biraz daha kolaylaştırmak için Peygamber efendimizin bazı tavsiyeleri olmuştur. Bunların başında da sahur yapmak gelir ki dinimizce sahura kalkmak sünnet kabul edilmektedir. Sahura kalkmak hem bir şeyler yenilerek oruç için enerji toplanmış, hem de bir sünnet yerine getirilmiş seher vaktinin feyiz ve faziletlerinden yararlanılmış olur.

Bu bakımdan bir yudum su ile de olsa sahur yapmak ve sahur yemeğini mümkün olduğunca gecenin son vaktine denk getirmeye çalışmak uygun olur. Nitekim Peygamberimizin sahura kalkmayı teşvik ve tavsiye eden birçok hadisi bulunmaktadır. “Oruç tutmak isteyen sahurda bir şeyler yesin” “Sahura kalkın çünkü sahur yemeğinde bereket vardır” “Sahur yemeği ile gündüz tutacağınız oruca kuvvet kazanın”

Buna göre sahura kalkıp oruç tutmak hem sünnettir hem de bedeni kuvvetlendirir, sevabı da arttırır. Sahura kalkmamak oruca zarar vermez. Lakin sahur sevabından mahrum kalınır.

 Alacağı olan kimse bu alacağının zekatını vermek zorunda mı?

 Geri ödeneceği kesin olan alacakların, her yıl alacaklı tarafından zekatlarının ödenmesi gerekir. Alacak tahsil edilmeden önce zekatı verilmemişse, tahsil edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekatlar da ödenmelidir.          

 İnkar edilen veya geri alınma ihtimali olmayan alacakların her yıl zekatının verilmesi gerekmez. Şayet böyle bir alacak daha sonra ödenirse zekatını öder.

 Kişinin kullandığı arabasına zekat düşer mi?

İnsanın zaruri ihtiyaçları arasında ev, ev eşyası, giyeceği, yiyecek ve içeceği yanında binek vasıtası da sayılmaktadır. Meseleye zaruri ihtiyaç maddeleri açısından bakıldığında, arabaya zekât düşmeyeceği anlaşılmaktadır. Ev ve işyerinin işleri için kullanılan arabanın zekatı yoktur.

Ama bir araba ticaret için alınmış ise ona zekat düşer. Aynı şekilde ticari taksinin gelirine de zekat düşer.

 İmsaktan hemen sonra sabah namazını kılmada bir sakınca var mı?

İmsak vaktinin girmesi ile yatsı vakti çıkmış, sabah namazı vakti girmiş olur. Bu itibarla imsak vakti girince (yani Fecri sadık denilen tan yerinin ağarması olayı başlayınca) sabah namazı kılınabilir. Çünkü artık yatsının vakti çıkmış başka bir namazın yani sabah namazının vakti de başlamıştır.

Dolayısıyla imsak vaktinden hemen sonra sabah namazı kılınabilir.

 Sahurda ezan bitene kadar yemek yenilebilir mi?

 İmsak vakti ezan ile değil, tan yerinin ağarması ile başlar. Bu sebeple ezan okunsun okunmasın imsak vaktinin başlaması ile yeme içmeye son vermek gerekir.

Ezanın imsak vaktinden önce okunması, ezanla birlikte oruca başlamayı zorunlu kılmadığı gibi, ezanın geç okunması hâlinde de imsak vaktinin girmesinden sonra yiyip içmek mübah olmaz. Dolayısıyla kişi ezan bitene kadar yiyip içemez.

 Günün Ayeti

 Siz Allah için verirseniz, Allah onun yerine daha iyisini verir

 Günün Hadisi

 Nice oruçlu kimseler vardır ki oruçtan nasibi, sadece açlık ve susuzluktur. Çünkü bu tür insanlar dedikodu eder, hak yer, zulüm ederler. Oruçtan nasip alamazlar.

 Günün sözü

 Oruç tutan müminin susması tespih, uykusu ibadet, duası müstecap ve amelinin sevabı da çoktur.

 Deylemi

Günün Duası

Allah’ım bugünün hürmetine İslam coğrafyasında ağlayan bir göz, üzülen bir kalp, hüzünlü bir mümin bırakma

 Ramazan Kavramları

 Hacet Namazı nedir?

 Herhangi bir ihtiyacı olan kişinin, bu ihtiyacının giderilmesini Allah'tan dilemeden önce kıldığı namazdır.

 Günün Nüktesi

 Nasıl sabrediyorsun bu mütevazı hayata

İbrahim Edhem, yemesiyle, giymesiyle, çevreye karşı davranışıyla çok mütevazı bir hayat yaşardı. Bundan da hiç sıkılmaz, aksine evliyaların hayatıdır, mütevazı hayat diyerek mutluluk duyardı. Kendisine bir gün şöyle sordular:

 Nasıl sabrediyorsun bu mütevazı hayata?

 Zor olmuyor mu senin için böylesine mütevazı bir hayat?

 Şu açıklamayı yaptı İbrahim:

 - Her şey küçükbaşlar, zamanla büyür. Fakat sıkıntılar ise tam aksine, büyük başlar zamanla küçülür.

 Onun için ben baştan mütevazı hayatın sıkıntısını göze alarak başladım, bu zorluğun zamanla küçüldüğünü gördüm, normal hayat haline geldiğini anladım. İbrahim şöyle devam eder:

 - İsterseniz siz de deneyin. Önce sıkılacaksınız, sonra ise alışarak mütevazı hayattan hep mutluluk duyacaksınız. Enbiyanın, evliyanın hayatıdır çünkü mütevazı hayat. Sahibini mutlu kılar, üzmez.

 Bir Konu Bir Yorum

Dünya ve Ahiret:

“Hayır siz, dünya hayatını seçip üstün tutuyorsunuz. Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir.”

 (A’la Suresi, 16-17)

Dünyada, imtihan ortamının hikmeti gereği cennet ve cehenneme ait özellikler birarada bulunurlar. Bu şekilde müminler hem cennet hem de cehennem hakkında fikir edinir, hem de kendilerini dünyadaki kısa ve geçici yaşama kaptırmak yerine, gerçek, kusursuz, eksiksiz ve sonsuz bir yaşam olan ahirete yönelirler.

Allah’ın kulları için seçip beğendiği yaşam da işte bu ahiret hayatıdır. Ahiret, Kuran ayetlerinde insanların gerçek ve ebedi yurdu olarak tarif edilir.

Ancak ayette de bildirildiği gibi bazı kişiler dünya hayatını ahirete üstün tutmaktadırlar. Bu insanlar dünyada mükemmel bir hayat kurulabileceğini zannederler.

Dünya hayatına özgü büyük kusur ve eksiklikleri ise, son derece doğal özellikler olarak görürler. Örneğin hasta olmak çoğu insana çok doğal gelir. Aynı şekilde yorgunluk, acı, sıkıntı gibi kavramlar da son derece olağan şeyler olarak karşılanır.

Oysa dünya hayatına ait tüm eksiklikleri Allah çok büyük hikmetlerle yaratmıştır. İnsana düşen bu hikmetler üzerinde derin derin düşünmek ve bunlardan kendine öğütler çıkarmaktır.

Dünyevileşme…
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık