İslam dininde kan kardeşliği diye bir şey yoktur. Kan kardeşliği olmadığından kişilerin birbirine kan vermesi ile kardeş olmazlar. Bu anlamda karı kocanın birbirine verdiği kan aralarında evliliğe dair her hangi bir engel ya da kardeşlik oluşturmaz. Evliliğe engel olan kardeşlik kan kardeşliği değil gerçek kardeşlik ile süt kardeşliğidir. Dolayısıyla karı kocanın ya da bir başkasının birbirine verdiği kan aralarında kardeşlik oluşturmaz. Evliliğe de engel teşkil etmez.
Dinen ölümle başlayıp yeniden dirilmeye kadar devam edecek hayata, kabir hayatı denir. Hz. Peygamber, “Kabir, ahiret duraklarının ilkidir. Bir kimse o duraktan kurtulursa, sonraki durakları daha kolay geçer. Kurtulmazsa, sonrakileri geçmek daha zor olacaktır.” (Tirmizi, “Zühd”, 5.) şeklinde buyurarak, ahiret hayatının ölümle başladığını bizlere bildirmiştir. İnsanı öldükten sonra kabirde sorgulayacak melekler Münker ve Nekirdir. Bu melekler ölünün kendisine gelerek “Rabb’in kimdir?”, “Peygamberin kimdir?” “Dinin nedir?” diye soracak, iman ve güzel amel sahipleri, bu sorulara doğru cevaplar verecekler ve kendilerine cennet kapıları açılarak gösterilecektir. Kafir ve münafıklar ise bu sorulara doğru cevap veremeyecek, onlara da cehennem kapıları açılarak cehennem gösterilecektir. Kafirler ve münafıklar kabirde acı ve sıkıntı içinde azap görürlerken, müminler nimetler içerisinde mutlu ve sıkıntısız bir hayat süreceklerdir. Ancak insan, bu dünyadayken yaptıkları veya yapmadıklarından dolayı mahşerde mahkeme-i kübrada hesap verecektir. Buradaki hesaptan sonra insanlar mükafatlandırılmak için cennete cezalandırılmak içinse cehenneme gönderilecektir.
Mezheplerin arasındaki fark, esasta değil, fer’i hükümlerdedir. Namaz, her mezhepte farzdır. Fakat namazın farz ve vaciplerinin sayısında mezhepler arasında fark bulunabilir. Hanefi, Maliki, Hanbelî ve Şafii gibi mezheplerin müntesipleri diğer bir mezhepteki imama uyabilirler. Yeter ki imam olan şahıs imam ehliyet ve kabiliyetine haiz olsun. Kılınan namaz ister günlük farz bir namaz olsun, isterse Cuma, teravih veya bayram namazı olsun fark etmeksizin farklı bir mezhepteki imamın arkasında kılınabilir.
Namaz kılan bir insanı dışarıdan gözlemleyen bir kişide, bu kimsenin namazda olmadığı izlenimini verecek herhangi bir davranışta bulunması amel-i kesirdir. Mesela, namazda saç ve sakalı taramak.
İman edip emir ve yasaklarına uyarak, Allah’a karşı gelmekten sakınmak, dünya veya ahirette insana zarar verecek ilahi azaba sebep olabilecek inanç, söz, eylem, davranış ve günahlardan sakınmak demektir ki takvaya sahip olan kimse Allah’ın en sevdiği kul olmaktadır.
Göğün boşluğunda Allah’ın buyruğuna boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı? Onları Allah’tan başka tutan kimse yoktur. İnanan millet için bunda dersler vardır. Nahl, 16/79.
Beldelerin Allah’a en sevimli yerleri mescitlerdir. Müslim, Mesacid, 288
Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değil. Necip Fazıl Kısakürek
Allah’ım sen bizim halimizi bizden iyi bilirsin bizim için hayırlısı ne ise onu bize nasip eyle.
Yemin-i Gamus
Bir konuda bile bile yalan söyleyerek yemin etmek demektir.
Maneviyat ab-ı hayatından içmek…
İmam-ı Şibli, kendi irşadına sebep olan bir olayı şöyle anlatır:
- Bir gün, akan bir nehrin kenarında şaşkın şaşkın bekleyen bir köpek gördüm.
Köpek, kuruyan ağzından dilini sarkıtmış, nefes nefese suya bakıyor, fakat ondan bir yudum su içmeye de cesaret edemiyordu.
Meğer ne zaman suya eğilse, suyun içinde kendi aksini görüyor, başka bir köpek zannıyla korkudan geri çekiliyordu.
Nihayet bu işin, bir netice getirmeyeceğini anlayınca birden kendini suyun içine attı. O kendini atınca, tehdit eden aksi de ortadan kaybolduğu için, kana kana sudan içti.
Köpeğin bu halinden ibret aldım. Çünkü benim nefsim, daima beni tehdit ediyor, maneviyat ab-ı hayatından içmemi önlüyordu.
Birden, ona aynı olan arzu ve heves perdelerini yırttım, işte o zaman, karşımdan kayboldu.
Ve ben, iman ve İslam yolunda maneviyat ab-ı hayatından doya doya içmeye muvaffak oldum. Nefsimle olan mücadele imtihanını kazandım.